yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ekim 2020 Cuma

HATIRA

 

 
 
 
 
 
 
 

 
 
 
"Dünyaya bir kez çocukken bakarız, gerisi hatıradır..."



Luise Glück
 
 
***********************
 
Amerikalı şair Luise Glück, 2020 Nobel Edebiyat ödülünü almış. 
Nobel, ödülün duyurusunu şöyle yapmış; 
 
“Sade güzelliği ile bireysel varoluşu evrensel kılan kusursuz şiirsel sesi" için verildi.
 
Bundan güzel ifade edilemezdi diye düşünüyorum. ödül nedeni. 
Sade güzellik, huzur, sevgiyi içeren herşeye çok ihtiyacımız var.
 
Öte yandan yine aynı sabah içinde sosyal medyada istismar edilen çocukların yanında yer alan Saadet öğretmen ve kurduğu UCİM' den gelen, Çorum' da annesinin sevgilisi tarafından taciz edilip buna dayanamayan kalbiyle hastaneye kaldırılıp ölen 3 yaşındaki çocuk haberi.
 
Çaresizim, öfkeliyim, acılıyım.
 
Birileri yapacak, birileri yıkacak, birileri üretecek, birileri tüketecek, birileri doğuracak, birileri öldürecek.

Ve çocuklar sadece hatıralarda mı yaşayacak?
 
Böyle mi gerçekten?
 
 
 
 
 







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

 

 

 

 

 

 not: kullanılan fotoğraf yandexten alıntıdır.





1 Ekim 2020 Perşembe

İMTİHAN










"İnsana imtihan olarak özlemek yeter!
Bir şehri. Bir nefesi. Bir sesi."
 
Cahit Zarifoğlu 
 
 
 
 









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

 

 

 

 

not: kullanılan gif yandexten alıntıdır.

 

 

 

 

 

12 Ağustos 2020 Çarşamba

FAZLA ?









                                    Sizde fazla mavi var mı?
                                    Fazla bir gökyüzü, fazla bir cumartesi,
                                    fazla bir gülüş?
                                    Sizde fazla bir hayat var mı?


                                    Haydar Ergülen








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







not: kulanılan fotoğraf instagramda @miye.crea adlı hesaba aittir.​



22 Eylül 2019 Pazar

L' air Du Soir - Akşam Havası






Sabah ve akşamüstlerinin yavaş yavaş bedenimizi ürperttiği zamanlardayız artık. Ancak bazen yaptığım meditasyonlardaki betimlemelerin tam olarak karşıma çıkmasından da tatlı bir şaşkınlık ve ürperti yaşamaktayım açıkça söylemem gerekirse. 

Çekim yasası diyebilirsiniz ya da tam istenilen anda Tanrı katından sesimizin duyulması, her ne olursa olsun, bir şeylerin gerçekleşmesi mucize gibi geliyor bazen. 

Şu aralar hayatımda bir defter kapanıyor ve yepyeni başka bir defter açılmak üzere. Kapanacak defterin içindeki her bir objeye, insana tek tek teşekkür ediyorum. Yaşadığım eve, bahçeye, toprağa, ağaca, çiçeğe, kuşa, börtü-böcek ve komşular dahil herşeye, herkese.


dut ağacı, saksıda bodrum mandalina ağacı ve begonvil

arkada ev - önde dut ağacı


Salonun hemen önünde böyle bir ağaç nasip olduğu için teşekkür ediyorum hayata. Yaz güneşinin kızgın ışınlarından beni koruyan dallarına ve tüm yapraklarına. Meyvelerinin lezzetine, begonvilin renklerine, bol çekirdekli mandalinanın enfes kokulu tadına, kuşların şarkı söyleyerek bahçeye konmasına, topraktan çıkan, pişirilebilecek tür otlara, böyle bir eve ve herşeyin tadını çıkartabilecek sağlıktaki kendime...
 
Teşekkür/Şükür etmeyi bilmenin hazzı bambaşka. 

Şimdi yeni güzelliklere doğru yol alma zamanı. 💝


 







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: fotoğraflar ​M©MENT©S​ a aittir.



14 Ağustos 2019 Çarşamba

Sarı Yaz, Yaşam, Yeni Bloggerlar









Ağustos, sıcaklık derecesi olarak en yüksek ay oldu sanırım ve hareket etmeyi en az istediğim ay. Daha önceki yazlardan biliyoruz, elbet geçiyor, sonbahar tüm güzelliğiyle doldurmaya başlıyor her yeri. Bir iki ay içinde bir taşınma gerçekleşecek sanırım. Her ne kadar taşınmanın zorluklarını biliyor olsam da, bu sefer ki yepyeni bir şeyin başlangıcını temsil ettiğinden içim rahat.

İnsan yaşamında ne kadar çok şey deneyimliyor, düşündüm de. Her seferinde bitecek sanıyorsun ama öğreti hep devam ediyor. Artık bir şeyler bittiğinde, arkasından yeni ne gelecek diye bekliyorum. Yaşam öğrenmek için güzel bir yer.

Bu arada yeni blogger arkadaşlarımız olmuş. Bir zamanlar ne üzülürdük bloglar teker teker  kapanıyor ve sessizliğe bürünüyor buralar diye. Eminim çoğunuz zaten tanımaya başlamışsınızdır. Zira çok keyifli bloglar. Ben de onlara hoşgeldin demek istedim. 



Dönüşü Olmayan Orman -  https://forestofnoreturn.blogspot.com

Bloğunda film, dizi, kitap, belgesel, çizgi roman incelemeleri yayınlıyor. 2018 de yayına başlamış. Tavsiye ederim.




"Merhaba, ben Can. Çoğunlukla okur, bazen yazarım. Burayı kafa defteri olarak kullanıyorum. Burada kitap incelemeleri, alıntıları; ilgimi çeken konular ve karalamalarımı paylaşıyorum." diye yazmış. Çok keyifli bir playlist yayınlamış, dinlemenizi öneririm.
Merhaba, ben Can. Çoğunlukla okur, bazen yazarım. Burayı kafa defteri olarak kullanıyorum. Burada kitap incelemeleri, alıntıları; ilgimi çeken konular ve karalamalarımı paylaşıyorum. Yazının Devamı Ve Daha Fazlası İçin : https://www.kafadefterim.com/



Taha, bloğunda ilgi duyduğu konuları yazmakta. Bloğunda Endüstri, Müzik, Kitap, Sinema, Spor, Yaşam bölümleri var. Henüz çok yeni olmasına rağmen çok detaylı ve iyi incelediği konular var. Beğenirsiniz.



Edischar, bloğunda kendini tanımlarken şöyle yazmış:  "Bu blogun bir amacı var. İç disiplinimizi arttırma. Tembelliğimden sıkıldığım bir günün sonunda içsel motivasyonumu kendi içimde bulup fişeklemeye yeltendim.İyi ki de yeltenmişim.Deneyimlerimi, hedeflerimi, günümü sizinle paylaşıyorum ve hayal kuran arkadaşları benimle beraber ilerlemeye davet ediyorum...." Devamını bloğundan okursunuz, hem sade bir şıklığı var bloğunun, eminim seveceksiniz.




Kedi Mırıltısı nickiyle bloğunda yazan Zeynep, hakkında bölümünde şunları yazmış: "Benim adım Zeynep. 1997 doğumluyum. Egeliyim. Küçüklüğümden beri yabancı dillere karşı hep ilgim olmuştur, özellikle de ingilizceye. Lise hayatımın son iki senesinde de edebiyata olan ilgim oldukça arttı. Bolca kitap okumaya ve denemeler yazmaya başladım..." Bloğunda gezi yazıları, müzik, kitap, özel zevklerine dair yazılar paylaşmakta.








Merhaba, ben Can. Çoğunlukla okur, bazen yazarım. Burayı kafa defteri olarak kullanıyorum. Burada kitap incelemeleri, alıntıları; ilgimi çeken konular ve karalamalarımı paylaşıyorum. Yazının Devamı Ve Daha Fazlası İçin : https://www.kafadefterim.com/


{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: fotoğraf ​M©MENT©S​' a aittir.


 

23 Mayıs 2019 Perşembe

Haraç Mezat Sevgi 💔






Yetkili salonun dışına çıkıp, mezatın başladığını yüksek sesle duyurdu. Herkes yerine oturdu. Yetkili memur, bir rakam söyleyerek mezatı başlattı. İki taraf birer fiyat söyledi. Sonra beş dakika suskunluk oldu. Memur "Son beş dakika!" diye bağırdı. İki taraf yine bir fiyat söyledi. Yine suskunluk ve ardından memur tekrar "Son 2 dakika!" diye bağırınca iki tarafın fiyat vermesi hızlandı. Cimri rakamlar havada uçuşamadı bile. "Satıyorum, satıyorum, saaatttıımm!" dedi yetkili memur.

Bir koca hayat satıldı, bir kardeşlik satıldı, duyguların en incesi, en kibarı satıldı. 

"Sen beni hiç sevmedin, anladım." dedi kardeşlerden biri.





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






21 Kasım 2018 Çarşamba

🎉 Günün sürprizi






Dün bunca yıllık hayatımda ilk defa bir ağaçkakan gördüm. Evet yanlış okumadınız,  ağaçkakan !

Uzağı çok net algılamayan gözlerim, bahçedeki nesneyi önce serçegillerden biri sandığından tam kafamı çevirecekken, bunun farklı bir şey olduğunu anlayan içsezim hemen ayağa kaldırdı beni. Tül perdenin ardından kendimi farkettirmeden cama yaklaşmaya çalıştım.  Camın hemen önündeki dut ağacına kondu. Artık tamamen önümde kendini sergileyen bu minicik ama MUHTEŞEM yaratıktan gözlerimi alamıyordum.  Başında ve gövdesinin kuyruğa yakın yerinde kırmızı tüyleri vardı. İnce uzun gagası, küçük gövdesine göre tezat teşkil etmesine rağmen, bütünde zarifliğini muhafaza ediyordu. Ansiklopedik bilgilerden çok, televizyonda çizgi film kahramanı olarak tanıyıp izlediğim ve beni katıla katıla güldüren o minik karakterle yollarımız işte  bu bahçede kesişmişti. 

Bir film karakteri olarak izlediğim ağaçkakan, gün geldi varlığıyla günüme sihir kattı. Yaşamın kendisi  bir sinema cenneti diyerek, en başa iliştirdiğim video eşliğinde, büyük usta Giuseppe Tornatore' nin  ünlü film müziği ile yazıyı sonlandırıyorum. 





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: yazıda kullanılan görsel Google'dan alıntıdır.  Zira izlediğim görsel şöleni bırakıp fotoğraf çekmek sevgili ağaçkakan' a haksızlık olacaktı.  😉







9 Eylül 2018 Pazar

Eğitim şart 😊












"Ne tuhaf, artık kızmıyorum bile... demek ki tamamen kaybetmişim hislerimi. 

Sabah uyandığımda ağaçların ve kuşların seslerini duymak çok iyi geliyor. Yaşamımın bu evresinde deneyimlediğim ve deneyimleyeceğim şeylere kollarım açık duruyorum. 

Onlar da gelsin beni eğitsin, büyütsün, kabulüm."






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-









not: Fotoğraf Momentos' a aittir.

26 Ağustos 2018 Pazar

Pazar müziği 🎶






Geçen pazar dersten kaytardım biliyorum 😊   Aslında tam kaytarma diyemeyiz, bir nevi mecburiyet. Bulunduğum yerde internet yoktu. Şaşırtıcı değil mi? Ben de şaşırdım önce, hatta serzenişte bile bulundum. Ancak bunun ne büyük bir nimet olduğunu sonra farkettim. 

Bulunduğum yeri daha sonraki yazıda anlatacağım. Bugünkü yazı konusu şarkı ise, daha önce bildiğim ama o kadar önemseyip takibe almadığım biriydi. Ta ki, bulunduğum yerde bu şarkısını duyana kadar. 

Antony Hegarty 1970 yılında İngiltere' de doğmuş. İlk kez 1997 senesinde sahneye David Bowie' nin bir şarkısının coverıyla çıkmış, daha sonra Antony and The Johnsons adlı grubu kurarak 4 albüm yapmışlar. Sonrasında ise tek başına yol almayı seçmiş. Bir yazıda "Hopelessness’daki elektronik tınılar çağımızın sorunlarını su yüzüne vururken Anohni (ya da Hegarty) incelikli ve tutkulu vokaliyle bir tasarım olarak başka bir dünyanın ihtimaline şiirsel göndermeler yapıyor." diye yazmış. Evet çok haklı, Antony' nin sesi şiirsel bir şakıma bana göre. 

Google' dan aratıp diğer parçalarını, hayatını görebilmeniz mümkün. Ben sizi tanıştırma görevini üstleniyorum. Tanıyanlarınız varsa onlara selam olsun. 💓







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





18 Temmuz 2018 Çarşamba

😻





Yine bir kedi !

Yeni bir kedi !

Yeniden bir kedi !




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: fotoğraf ​M©MENT©S​ objektifindendir.​



20 Haziran 2018 Çarşamba

Gözümün farkettikleri 👀














{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: fotoğraflar ​M©MENT©S​ arşivindendir.​




13 Mayıs 2018 Pazar

Orkide konuşmaları




 Üç orkide arkadaş, bir evin güneş alan odasında birlikte yaşıyorlarmış. İlk önce pembe orkide açmış çiçeklerini böbürlenerek.

 Ardından büyük mor lekeli beyaz orkide açmış çiçeklerini hevesle.

 En sona kalmış mor benekli orkide. En son geldiği için kendini yalnız hissetmiş. Diğer ikisi çoktan samimiyeti ilerletmişler çünkü.

 Hemen atılmış pembe orkide, "hey benekli orkide hoşgeldin.. en sona kaldın ama pek de güzelmişsin" demiş gülümseyerek.

Büyük mor lekeli beyaz orkide de ona sevgilerini iletmiş. Diğer tomurcuklar da  açılışa hız vermişler. Birlikte renkli ve mutlu yaşamışlar.







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: fotoğraflar ​M©MENT©S​ objektifindendir.​



9 Nisan 2018 Pazartesi

Saksıdaki güzellikler 🌺





Saksıda yetiştirdiğim frenk soğanının, tohuma kaçtığını ve çiçek açtığını görünce hemen fotoğraflamak istedim.

Çiçek açılmasını henüz tamamlamadı, en son halini de daha sonra buraya ekleyeceğim. 

Sukkulentleri çok severim, yetiştirmesi de kolaydır.

Ancak yıllardır arkada flu olan görüntüsüyle izlemeye alıştığım çiçeğin, sürpriz şekilde çiçek açması beni çok mutlu etti.

İzlemesi çok keyifli.

Bu bol tüylü kaktüsü sona bıraktım. Nisan ayında, tam tepesini taç gibi çevreleyen, minik fuşya renkli çiçekleri açmaya başlar. Şu anda diğerleri top halinde yüzeye çıkmaya çalışıyorlar, tek bir tane çiçek kendini göstermiş. En son halini tekrar çekip, burda yayınlayacağım.






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: fotoğrafların üstüne tıklayarak daha büyük boyut izleyebilirsiniz.
       fotoğraflar ​M©MENT©S'​ a aittir.​


20 Mart 2018 Salı

Yaşamdan bir kare








Dünya gözü ile bakan, yüzü; gönül gönül gözü ile bakan, özü görür! 

Mevlana









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: fotoğraf ​M©MENT©S​ arşivindendir.​



21 Şubat 2018 Çarşamba

Cemre havaya düşünce 🌈






 Havaya düştü cemre

 Yüzler güldü yeşilliği görünce

Çiçekler hazırolda

Kimi tomurcuklarsa yolda

Gül, bekler bülbülünü

Gala, hüzünle hatırlar dünü.






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: fotoğraflar ​M©MENT©S​ aittir.​



10 Şubat 2018 Cumartesi

Lodos, gece, film ve şiir





Bu gece lodosun başağartıcı etkisi kendisini göstermeye başladığında, bir film seyretmem ve onun içinde kaybolmam gerektiğini hissettim. Ve daha önce bir çok blogta  tanıtımını gördüğüm filmi internette aramaya başladım. 

"Three Billboards Outside Ebbing, Missouri" 





Oyuncularına göz attığımda, kadronun çok iyi olduğunu gördüm. Puanı 7.8  Çok ödüllü bir film ama tüm bunların dışında bence konusu ve filmin gidişatını, çekimleri sevdim ben. Filmin sonunu seyirciye bırakması bile hoş bir detay, ben istediğim gibi bitirdim filmi kafamda :) Konusunu anlatmayayım belki bilmeden izlemek isteyenler olabilir. İzlemeniz tavsiye olunur. Evet film bitti ve başımdaki ağrıma efektinden eser kalmadı.

Sonrasında elime bir şiir kitabı geçti. Uzun zamandır elime almadığım bir şiir kitabı. 




Güven Turan' ın 1990 basımı "Sevda Yorumları" isimli kitabındaki şiirlere göz gezdirdim. Bir tane şiir seçip, geceye bırakıyorum sesizce...


Sevgi Eğitimi

"Ne insan herşeyini, 
Terk etmeyi göze alacak
Bir sevgili bulabiliyor," diyor
Gülerek,
"Ne de artık trenler var,
Altına kendini atacak...
Belki trenler olmadığı için
Sevgili de bulamıyor insan..."
Dinliyorum telefonda
Arkada bir sürü başka
Ses içinde
Belli belirsiz kendisi olan 
Sesi...
"Mektup yazmayıp
Telefon ettiği için olacak,"
Diyorum ben de,
"Kimse gerçekten aşık olup
Olmadığını da bilmiyor
Belki de..."




şiirin notu: Artık ne mektup, ne telefon kullanılmakta... varsa yoksa whatsup ve diğer sosyal medyada yaşanıyor günlük aşklar..




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: ilk foto Google görselden,
       ikincisi ​M©MENT©S​ arşivindendir.​



16 Şubat 2017 Perşembe

sağlıkta - hastalıkta (*)









Onu tanıyamıyordu artık. Geçen haftadan beri çok değişmişti. Bir keder, bir bedbinlik gelmiş üstüne, gitmemişti. Sorulacak bütün soruları sormuştu. "İşyerinde mi bir sorun olmuştu, ailesiyle - akrabalarıyla mı, kardeşiyle mi, otoparkta komşulardan biriyle mi, alışveriş ederken bir dükkan sahibiyle mi, metroda inerken binerken mi, ne ne???" diye defalarca sormuştu ama bir cevap alamadığı gibi, olumsuz da yanıtlanmıştı.

Eskiden cildinden dışarı minicik nokta halinde çıkan sakallarını anında traş eden, saçlarını belli bir intizama sokan, kolonyasını süren, kıyafetlerini düzgün katlayıp yerleştiren, bir gün giydiğini anında banyoda soyup kirli sepetine koyan, mutfakta yardımcı, yaşamda yaratıcı adam gitmiş, yerine kirli sakallı, dağınık saçlı, ağzını bıçak açmayan, açsa da olumsuz cümleler söyleyen, parmağını kıpırdatmak dahi istemeyen, koltuğunda yığın halinde oturan bir adama dönüşmüştü. 


İlk zamanlar telaş içinde ne olduğunu sorularıyla anlamaya çalışan kadın, pervane oldu adamın etrafında. Önce kendisine sonra onu tanıyan herkese birşeyler sorarak ipucu bulmaya çalıştı. Görünürde hiç bir şey yoktu. Onu biraz keyiflendirip, harekete geçirecek programlar, sürprizler yaptı, en çok sevdiklerini eve çağırıp, güzel sofralar hazırladı. Yüzünde 5 dakikalık bir gülümseme için feda edebileceklerini düşündü. Olmadı.

Yorgun düştü ve onun yanında ne kadar enerjisini yüksek tutsa da, omuzlarının düşmeye başladığını farketti sokakta vitrin camlarında kendini görünce. Renkli bir hayattan, siyah beyaza geçmiş gibiydiler sanki. Yönetmen böyle istemişti ve onlarda artık rollerini böyle oynuyorlardı. "Ne zaman bitecek bu çekimler?" diye sorabileceği kimse de yoktu üstüne üstlük.


Çaresizlik böyle bir şey miydi? Hayır değildi. Burda bir bilinmezlik vardı. Burda bile bile birini bilinmezlik kuyusunun girdabına atmak vardı. İnsanın herhangi bir derdine illaki bir şekilde çözüm bulunabilirdi. Ama burda o derdin kendisine bile ulaşılamıyordu, kaldı ki çare bulunsun.

Yatağın kenarına iliştiği yatak odasında, kadının gözü aynaya takıldı, kendine baktı. Yüzündeki renklerden midesi bulandı. Bembeyaz pudra sürülmüş gibi hafif pütürlü, pullanmış bir cilt, gözaltlarında ve kapağında halkalaşmış mürdüm eriği rengi, yanaklara doğru hafif sarılaşmakta, dudakları yol yol çatlamış ve rengini yitirmiş bir haldeydi.

Aynada kendine değil de, şu son zamanlarda hayatında tanımlanamayan soruna bakıyordu. Öfkelendi. Çok öfkelendi. Hışımla ayağa kalktı ve salona yürüdü. Televizyonun karşısındaki koltuğa yığılmış halde uyuklamaktaydı adam. 

"Uyan!" diye bağırdı. Adam gözlerini açık tutmaya çalışır halde ona baktı. Tam gözlerini tekrar kapıyordu ki, kadın çığlığa benzer bir sesle bağırdı "Uyaaaan dedim sana!".

"Ne var, ne oluyor?" dedi adam. 

"Daha soruyor musun? Hala soruyor musun? Yüzüme bak! Yüzümün renklerine bak! Karşındaki kadını tanıyor musun? Ya ben? Ben seni tanıyor muyum? Kimsin sen? Nerden çıktın? Benim tanıdığım adamı bir kuytuda öldürdün mü? Sen onun hiç tanımadığım kötü ruhlu ikizi misin? Kimsin seeeennnn?" diye bağırdı kadın.


Adam içinde gezindiği uyku sersemliğinden kurtulmuş, gecenin bir vakti beklemediği bu soruların nerden çıktığını anlamaya çalışıyordu.


"Bana bu akşam bir şeyler söyleyeceksin! Kendi hayatım için karar vereceğim ama önce bir şeyler anlatacaksın!"

"Ben..." dedi adam geveleyerek, "konuşmazsam yok olur sandım"

"Neyi?"

"Ben ölüyorum..." dedi ve ikisi birden salonun ortasındaki uçuruma yuvarlandılar.

"Ne saçmalıyorsun? Ben de bu kadar zamandır gözlerinin önünde ölüyorum görmüyor musun? Doğru dürüst anlat."

"Çok özür dilerim... ama bu bir gerçek!" ses tonundan tüm yaşananların anlamsızlığına ulaşılıyordu ama kadının, öfkesinin beslediği bedeni, duyduğu şeyleri algılamasına izin vermiyordu.

"Son kez söylüyorum. Ya bu gece herşeyi anlatırsın ya da her şey biter!".

"Daha ne söylememi istiyorsun? Ben ölüyorum!" dedi ve hıçkırıklarla beraber avuçlarıyla yüzünü kapattı adam.

Son cümleyle birlikte kelimeler harf harf kulak duvarına çarptı kadının. Duyduklarını anlamlandırmaya çalıştı. Bir iki dakika geçmişti ama o an çok uzun bir sürece tekabül etti kadının belleğinde. 


"Tabii hepimiz öleceğiz... sen, ben, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, bak hatta köpeğimiz bile. Hem sonra öteki dünyada yine birlikte olacağız, bunu biliyor musun? Öldüğü zaman kim kiminle evliyse onunla yine birlikte olurmuş. Öyle duymuştum. Hani geçen sene bir workshop' a katılmıştım ya, orda söylemişlerdi. Ama sen bilmiyorsun tabii, gelememiştin. Neden gelememiştin bakim hatırlamaya çalışayım... hıımmm galiba bir iş toplantın vardı, hani şu Romanyalılarla yapılacak anlaşma vardı, doğru hatırlıyorum değil mi? Aman canım neyse, ne diyordum.. haa..." Adam ayağa kalktı ve kadını kollarından tutarak sarstı. "Tamam tamam..." dedi gözleri dolarak ve ardından sarıldı kadına sımsıkı. Adamın kolları arasında kendini bıraktı kadın ve sarsıla sarsıla sessizce ağlamaya başladı.





Sabaha kadar uyumadan konuştular. Adam banyo esnasında farkettiği tümseği, ardından ona belli etmeden doktora gidişini, testleri, ultrasonu, doktor bir kez daha emin olmak isteyince renkli dopler çekildiğini söyledi. Tüm bunların ardından ulaşılan sonuç aynıydı. Kadın, sonunda kötü de olsa bir sebebe ulaşmıştı ve sürekli konuşarak, kendince çözümler yaratmaya çalışıyordu.

"Oturduğumuz bu evi, yazlığı ve arabaları satarız. Doktorla detaylı bir konuşma yapar, sonra da oksijeni bol, doğal yetişmiş gıdalara ulaşacağımız bir yerde bahçeli ev tutarız. Gerekirse bazı şeyleri kendimiz yetiştiririz. Bu hastalıkta doğal beslenme ve oksijen çok önemli! Ölürsen de hayatının son günlerini büyük şehir, karbondioksit ve stresten uzak geçirmiş olursun fena mı? Derhal emlakçıyı arıyorum" deyip kalktı kadın.

Adam, kadının ardından baktı. Son cümlelerinden sonra yüzündeki soluk, ölük renkler hızla kaybolmuştu. Hemen herşeyi sahiplenmiş ve yeniden omuzları dikleşerek ayaklanmıştı işte. Ondaki bu güç, sanki adama da sirayet etmiş ve vücudunda çekip çıkarılmayı bekleyen ölü deriye ilk defa elini uzatmıştı.

Ayağa kalktı, bilgisayarın başına geçip yeni yerleşim bölgesi için araştırma yapmaya başladı. Güneş, perdelerin arasından evin içine huzurla sızıyordu.



{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




Not: Yazıda kullanılan çizim google görsellerden alıntıdır.
        (*) Tekrar yayındır.