27 Şubat 2013 Çarşamba

Kıskançlık/Jalousie/Jaluzi













Aldığı derin nefesle diyaframını şişirdi ve orda tuttu bir süre. Kuvvetle dışarı üfledi sonra. 


"Sorumu duydun mu?" dedi kadın.

"Duydum, kıskanç mıyım diye sordun" cevabını verdi adam.

"Öyle misin peki?"

"Kıskanç olduğumu düşünmedim hiç ama görünen o ki, sana öyle düşündürttüm."

"Beni tutan kıskaçların var sanki?"

"Kıskanç, kıskaç... daha neler var sırada?"

"Belki de sorun bendedir. Daha önce hiç merak edilmedim, beklenmedim, özlendiğimi hissetmedim."


Sessizlik oldu ve sonra adam sakin bir sesle konuşmaya başladı.


"Bir adam varmış, karısını herşeyden aşırı derecede kıskanıyormuş. Onsuz dışarı evden çıkmasına laf ediyormuş. En sonunda pencereden dışarı bakmasına bile izin vermemeye başlamış. Kadın, bıkkınlıkla 'bari camdan dışarıyı seyredeyim' demiş. Adam 'Sana öyle bir şey yapacağım ki, kimse seni görmeden dışarıya bakabileceksin' dedikten sonra jaluzi adıyla andığımız perdeyi icad etmiş. Kadın perde arasından dışarıyı rahatlıkla seyrederken, onu kimse göremiyormuş. Rivayet odur ki, adam yine de aldatılmaktan kurtulamamış. Jaluzi adının da fransızcada kıskançlık anlamında kullanılan jalousie sözcüğünden geldiği söylenmekte."

"İlginç bir öykü. Sen bu öykünün neresindesin peki?"

"Bu öyküyü babamdan dinlediğimde 16 yaşındaydım. Babam sonrasında şöyle demişti. 'Kıskançlığın cinsiyeti yoktur; kadın için de, erkek için de zehirli bir duygudur. İyi bir gözlem, merak ve ilgiyle beslenen ilişki en güzelidir, unutma sakın.' "

Derin bir nefes daha aldı ve devam etti.

"Bu öğreti ile büyüdüğümden hayatımda kıskançlığa yer vermedim hiç. İnsan kendi kalbine, kendi duygularına yakın birine ilgi gösterir, onu merak eder, özler. Benimkisinin de böyle bir alakadan ibaret olduğunu  düşünüyorum ama sana cidden kıskaca alınmış duygusu veriyorsam, bu eziyeti sürdürmenin anlamı yok." dedikten sonra evin anahtarlarını sehpaya bırakıp, kapıdan sessizce çıkıp gitti.








5 Şubat 2013 Salı

bir gün







Dinlediği eğlenceli şarkıya gülerek eşlik ederken aniden gözleri doldu ve yaşlar akmaya başladı. Bu şarkıcı öldüğünde annesi çok ağlamıştı. Şimdi ikisi de yoktu ve o ağlıyordu. Ölüm, hayatla içiçe geçmiş, bağı kopartılamayacak denli kuvvetli bir zincir halkasıydı. Bunu her canlı biliyor yine de kabul etme sürecini travmalı yaşıyordu. 

Meydandaki kalabalıkta onu göremiyordu bir türlü. Biraz önden yürümüş, "dışarda seni bekliyorum" demişti. Ama onu göremiyordu. Yüzlerce insandan onu ayırd edeceğini biliyordu ama yoktu o insanların arasında. İçini kocaman bir sıkıntı kapladı. Telefonla aradı defalarca, ulaşamadı. Ümidini bu kadar çabuk yitireceğini tahmin etmezdi. Ne olmuştu bugün ona? Kendisi bile, kendisini anlayamıyordu. En sonunda telefonla iletişim sağlandı ve buluştular. Sitem etmeyi sevmese de, ederken buldu kendini. 

Ağır ağır yokuşu çıktılar. Rüzgar, saçlarını bayrak gibi dalgalandırıyordu. Bedenleri yokuşa ve rüzgara karşı koyarak ilerledi ve şarkıcının ebedi istirahatgahında durdular. Böyle bir manzaraya karşı ölü yatmak haksızlık diye geçirdi içinden. Ama kimbilir sessizlik çöktüğünde onlar bizden habersiz keyif yapıyorlardır diye, bir başka düşünceyi de misafir etmeden yapamadı gülümseyerek. Rüzgar iyice hızlanmıştı. Geri dönüşe geçtiler. Bir kalabalığa denk geldiler, birbirlerini kaybettiler. Çıkış kapısında bekleyeyim nasılsa gelecek dedi ama dakikalar ona yıl gibi gelmeye başladı. Anlaşıldı bugün bu duygu beni hep tedirgin edecek, diye düşündü. Kendini sakinleştirmeye çalışsa da ruhu, bugünden huzursuz rolünü kapmıştı bir kere. Yokuştan yukarı çıktığını gördü, ancak elini tutunca rahatladı. Beni bırakma dedi. 

Bu cümleyi yersiz buldu ama daha fazlasını haykırmak istiyordu. Haykıramadı, onun yerine ağlamaya başladı yine. Birlikte geçirdikleri her günün kıymetini bilen biri olarak bu davranışlarını yadırgıyordu. Ama günün içine ölüm karışmıştı bir kere. Hem manen, hem madden çok yakın hissetmişti bu duyguya kendini. Akşam olacak ve elleri bir sonraki buluşmaya ayrılacaktı, bu yüzden daha sıkı tuttu.

Gözleri nemli olsa da kalbini parlayan güneşe uzatırken, ruhunu da deli gibi esen rüzgara bıraktı.




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



Görsel buradan alıntıdır.