1 Aralık 2013 Pazar

İstanbul




Muhteşem Ayasofya

ve karşı komşusu Sultanahmet Camii


Büyülü bir şehirdir İstanbul, sokaklarını arşınlayan, kıyısında oturup simidini kemiren, balık ekmeğini yiyen, kare kare fotoğraflayan herkes için müthiş konu zengini bir yerdir. 

Doğdum, büyüdüm. Suyunu içtim, havasını kokladım, ekmeğini yedim. Milyonlarca anıma eşlik etti. Artık bu şehrin en güzel, en renkli, en sıcak sahnelerini hatıralarda saklamak çok daha keyifli olacak ama küskünlük yok !.. Geldikçe, turist gibi gezineceğim sokaklarında. Kısa bir süre ama yine sen ve yine ben...







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-









not: fotoğraflar ​M©MENT©S arşivindendir.​




14 Kasım 2013 Perşembe

şiir işliği (10)









               ACI


               Ben "al" demişim,
               başkaları "ak".
               Sonunda sen,
               gönlümün istediğine bak.
  
               Sırtıma almışım yükümü
               ruhuma giymişim hükmümü..
               Üstüme biçilecek
               başka acı yok.

 


               S.Ö. (momentos)
               Ekim/2013






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: görsel buradan alınmıştır.





1 Kasım 2013 Cuma

belki gelmem gelemem





BELKİ GELMEM GELEMEM
 

Sen istinyede bekle ben burdayım

İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
Çünkü ben buradayım karanlıktayım
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

 
Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor
Şarabım bütün ekşi suyum soğuk
Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin
Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç
Karanlık adamlar hüviyetini sordu mu
Ben senin olmadığını arıyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git 

Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor 
Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil
Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git




Attila İlhan



{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: görsel google' dan alıntıdır.



25 Ekim 2013 Cuma

bu mevsim









                Kırmızı bir atkı al sade, 
           yalnızlığını saklar
           Edip Cansever okuma bu mevsim, 

           ruhunu sakatlar.


           Cemal Süreya




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: kullanılan görsel google' dan alıntıdır.



2 Ekim 2013 Çarşamba

şiir işliği (9)







               FE(NE)R


               Elinde feneri,
               sokaklarda aradı
               içindekini.


               Orda olan,
               olduğu yerde kaldı.
               Aklı uçan,
               uçtuğu çizgide sıkıştı.
               Ölüm kadar kısaydı,
               yaşam kadar uzun.
 
               Yeni bir gün doğdu,
               yere üç elma düştü.
               Birini biri aldı, iki oldu.
               Diğer ikisini,
               gözü aç biri..
               Kaybetti gözünün ferini.



               Momentos (SÖ)
               2013/Ekim




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: görsel http://erdalinci.tumblr.com/page/2



25 Eylül 2013 Çarşamba

seçim











"Eğer iki kişi arasında kalıyorsanız; ikinciyi seçin. Çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz, ikincisi olmazdı".




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


2 Temmuz 2013 Salı

csk - beş





Umut istiyorum... elini uzatıp birazcık umut verecek bir şeyi... Güne güvenerek başlamak istiyorum, bana vaat ettiklerini hakkıyla yerine getirerek, gün sonunda teşekkür etmek istiyorum varlığıma, bu bedende günü bitirdiğim için. 

Dürüstlük istiyorum kahretsin, biraz dürüstlük !.. 
"Ben bir eşşeklik yaptım" diyecek kadar, "Beşer şaştı, affet" diyecek kadar dürüstlük !!


*********




BELKİ YİNE GELİRİM

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü
Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
Bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse
Ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de
Yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka
Hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler.

Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent
Ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü

Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini
Bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki
Onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan
Kadınları güzelleştiren herhalde onlardı
"Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi
Tükürsek cinayet sayılıyor artık
Ama nerede kaldılar, özledim gülüşlerini onların

Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara
Tek yaprak bile kıpırdamıyor nedense
Ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar
Alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor
Kanımın pıhtılarında güllerin serinliği
Ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki
Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum
Okuduğum bütün kitaplar paramparça
Çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma
Bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent
Bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum
Sarmaşık aydınlar, arabesk hüzünler
Bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma

Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor
Ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere
Kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak
Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık
Biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri
Ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu
Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

İçimde zaptedilmez bir kırma isteği
Dizginlerini koparan bir at sanki bu
Soluk soluğa kalıyorum her sonbahar
Ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa
Bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum
Bütün gençliğim böylece geçip gitti işte
Ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim

Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa
Bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez
Şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı
Geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye
Devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür
Sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak
Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa
Bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
Oysa ne kadar sakin sokaklar, bu kent ve bütün yeryüzü
İpince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün...


AHMET TELLİ





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


Not: can sıkan konuşmalar bitmiştir. verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.



1 Temmuz 2013 Pazartesi

csk - dört







"Biraz zaman geçsin, herşeyi unutacaksın. Biraz zaman geçsin, herşey seni unutacak."



Marcus Aurelius "Düşünceler" kitabından







Zamanın geçmesini bekliyorum.





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




30 Haziran 2013 Pazar

csk - üç




İnternetten bir alıntı: 

"Kolay bulunan, kolay harcanır"

"Sevgili değiştiren değiştirene... Âşık olan olana... Ama bir de bakmışsın ki sevgililerinin adlarını karıştırıyorlar. Kime âşık olduğunu unutuyorlar. Çünkü çok kolay bulunmuş; ne haber, nasılsın? Çıkalım mı güzelim. Çok güzelsin, fıstıksın, şekersin, bir içim su gibisin derken, harcana harcana ilerliyoruz medeniyetin tek dişi kalmış güzel topraklarında."

İyi yazmış yazan, ama bu düşüncelerin ne kadarını kendi üzerinde gerçeklikle taşıyor, orası meçhul. Bazen böyle cümleler kullananlar bile kendilerini kandırdıklarının farkında olmayabiliyorlar, bizden söylemesi !...




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



27 Haziran 2013 Perşembe

csk - iki






Bir fotoğraf karesi.. hepsi farklı boyutta bir sürü çilek, onların hepsinin üstünde gezinen bir sümüklü böcek. 

Peki, sırf sümüklü böcek üstlerinde gezindi diye bu çilekler kirlendi mi sizce?!








(Sümük zaten sümüktür ! Herhangi bir insana, bir şeye değse de, basit bir kir misali yıkanarak temizlenir, izi bile kalmaz !)










{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




n
ot: fotoğraflar ​
M©
MENT©S
​ arşivindendir.​





21 Haziran 2013 Cuma

csk - bir





Yalnızca sana ve kendine ihanet etmeyecek birine güven.


Thomas Fuller




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






15 Haziran 2013 Cumartesi

can sıkıcı konuşmalar - başlangıç






İnsanı hayvandan ayıran şey; 
düşünebilmesi değil, yalan söylemesidir.





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



5 Mayıs 2013 Pazar

not










Eve geldiğinde dudaklarını yol boyunca ısırdığını farketti. Evde olmanın rahatlığıyla kalbine oturan kaya parçası, kalkıp gözlerine fırlattı kendini. Bardaktan boşanırcasına bir yağmur başladı ansızın. Tüm odaları teker teker dolaştı, balkona çıktı, tekrar içeri girdi. Koltuğa atar gibi bıraktı bedenini. Beyninin içinde binlerce piyano tuşuna teker teker basılıyordu sanki. 

Sonra birden aklına bir şey gelmiş gibi yerinden fırladı. Masanın üstündeki kitabın sayfaları arasında bir şey olup olmadığına hızla baktı. Masa üstüne süratle göz gezdirdi. Yatak odasına koştu sonra, yorganı kaldırdı, yastıkların altını kontrol etti. Komodinin üstüne de baktıktan sonra, banyoya koştu bu sefer. Aynada buhar sonrası yazılan bir yazı var mı diye baktı, umutsuzca dolaba ve çekmecelere de bakındıktan sonra heyecanı sönmüş halde tekrar koltuğa çöktü. Tüm bu koşturmacaya sebep, "belki bir not bırakmıştır" umudunu yaratan sahneyi hatırladı. 

Beklenti, herşeyi alıp gitmişti bir kez daha. 





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



Not: Görsel burdan alınmıştır.



26 Nisan 2013 Cuma

Tatil günü (2)



Burgaz yolunda

Vapuru takip eden martı

Oldukça düşünceli bir Sait Faik çalışması

Bayrak tepesine çıkarken

İstanbul' a, Kaşık adasına ve Heybeli' ye tepeden bakmak

 
"Tüm bu manzaraların bekçisi benim!" diyor karga

Dönüş yolunda Kınalı' da gözümüzü ziyafetlendiriyor

Kubbe, güneşle ilahi bir görünüm içinde

Bir assolist daha; karşınızda mum çiçeği

Mor salkım dekorlu ahşap ev

İki ayaklı ağaca ve adaya veda zamanı






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



Not: Fotoğraflar MOMENTOS' a aittir, izinsiz kullanılmaz.
       Fotoğrafların üstüne tıklarsanız büyütebilirseniz.






Tatil günü (1)




23 nisanda bir bacağı kopuk Pinokyo

Güneşin ve çimenin kucağında kedicik

Kendini kukumav kuşu sanan martı :)

Kendini yelpazeleyen martı (!)

Denizin koynunda siyah müvecherler

Paparazziye sert bakan karga :)

Deniz manzarasından rol çalan sazlar

Dizi dizi top ağaçlar

Doğanın assolistleri çiçekler





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



Not: Fotoğraflar MOMENTOS' un vizöründen.



22 Nisan 2013 Pazartesi

Otizm







Küçük çocuğa doğru basit bir hareket yapıp, onunla göz kontağı kurmasını sağladığı o anda, bu adama hayran kaldığını anladı. 

Kendisini düşündü sonra... Bu özel eğitimi almamıştı, sadece kadrolu öğretmenin davranışlarını izleyip, taklit ediyordu. Bu konuda iyi olduğu söylenmesine rağmen ona yetmiyordu. Gereken öğretiyi aktarabiliyor muydu? Yarın öbürgün ergenliği aşıp yetişkin olduklarında, hayat ve toplumla bir arada yaşama sanatını en basit şekliyle başarabilecekler miydi? Bir şeyleri eksik yaptığı duygusunu kenara bırakabildiği an, belki de eve yorgun gitmeyecekti artık.

Çevresindeki tüm dostları, tanıdıkları düşününce ne kadar şanslı olduklarını biliyorlar mıydı acaba, diye geçirdi içinden. Anne karnında hiç bir şekilde tespit edilemeyen bu rahatsızlığın, derecesine bağlı olarak alınan eğitimle bile ancak belli bir seviyeye taşınabildiği aşikardı. Okulda, belli saatlerde birlikte olduğu bu çocuklar, aileleriyle bir ömrün izin verdiği kadar beraber olabilecek, sonrası ise hep soru işaretleri ve endişenin kol gezdiği meçhulde. 

İşte bu yüzden o çocuklara ulaşabilecek bir tek sözcük, bir hareket öğretenin peşinden hayranlıkla gidebilirdi. 




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


not: Görsel Google' dan alıntıdır.





21 Mart 2013 Perşembe

şiir işliği (8)






foto buradan


               SABAHA BALAD


               Benim bu 
               çığ düşesi beynim
               bir gün de,
               vaktinde kalkan 
               vapurlar gibi
               uyandırsa bedenimi

               Geçsem
               kızıllığının karşısına
               yansısam,
               sonra utansam,
               yeni damadı
               ihmal etmiş
               gelinler gibi...

               Taşısam yüzümde
               bütün gün bu utancı,
               renkleri
               kırmızı, sarı, turuncu...


               Momentos (S.Ö.)




DÜNYA ŞİİR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


27 Şubat 2013 Çarşamba

Kıskançlık/Jalousie/Jaluzi













Aldığı derin nefesle diyaframını şişirdi ve orda tuttu bir süre. Kuvvetle dışarı üfledi sonra. 


"Sorumu duydun mu?" dedi kadın.

"Duydum, kıskanç mıyım diye sordun" cevabını verdi adam.

"Öyle misin peki?"

"Kıskanç olduğumu düşünmedim hiç ama görünen o ki, sana öyle düşündürttüm."

"Beni tutan kıskaçların var sanki?"

"Kıskanç, kıskaç... daha neler var sırada?"

"Belki de sorun bendedir. Daha önce hiç merak edilmedim, beklenmedim, özlendiğimi hissetmedim."


Sessizlik oldu ve sonra adam sakin bir sesle konuşmaya başladı.


"Bir adam varmış, karısını herşeyden aşırı derecede kıskanıyormuş. Onsuz dışarı evden çıkmasına laf ediyormuş. En sonunda pencereden dışarı bakmasına bile izin vermemeye başlamış. Kadın, bıkkınlıkla 'bari camdan dışarıyı seyredeyim' demiş. Adam 'Sana öyle bir şey yapacağım ki, kimse seni görmeden dışarıya bakabileceksin' dedikten sonra jaluzi adıyla andığımız perdeyi icad etmiş. Kadın perde arasından dışarıyı rahatlıkla seyrederken, onu kimse göremiyormuş. Rivayet odur ki, adam yine de aldatılmaktan kurtulamamış. Jaluzi adının da fransızcada kıskançlık anlamında kullanılan jalousie sözcüğünden geldiği söylenmekte."

"İlginç bir öykü. Sen bu öykünün neresindesin peki?"

"Bu öyküyü babamdan dinlediğimde 16 yaşındaydım. Babam sonrasında şöyle demişti. 'Kıskançlığın cinsiyeti yoktur; kadın için de, erkek için de zehirli bir duygudur. İyi bir gözlem, merak ve ilgiyle beslenen ilişki en güzelidir, unutma sakın.' "

Derin bir nefes daha aldı ve devam etti.

"Bu öğreti ile büyüdüğümden hayatımda kıskançlığa yer vermedim hiç. İnsan kendi kalbine, kendi duygularına yakın birine ilgi gösterir, onu merak eder, özler. Benimkisinin de böyle bir alakadan ibaret olduğunu  düşünüyorum ama sana cidden kıskaca alınmış duygusu veriyorsam, bu eziyeti sürdürmenin anlamı yok." dedikten sonra evin anahtarlarını sehpaya bırakıp, kapıdan sessizce çıkıp gitti.








5 Şubat 2013 Salı

bir gün







Dinlediği eğlenceli şarkıya gülerek eşlik ederken aniden gözleri doldu ve yaşlar akmaya başladı. Bu şarkıcı öldüğünde annesi çok ağlamıştı. Şimdi ikisi de yoktu ve o ağlıyordu. Ölüm, hayatla içiçe geçmiş, bağı kopartılamayacak denli kuvvetli bir zincir halkasıydı. Bunu her canlı biliyor yine de kabul etme sürecini travmalı yaşıyordu. 

Meydandaki kalabalıkta onu göremiyordu bir türlü. Biraz önden yürümüş, "dışarda seni bekliyorum" demişti. Ama onu göremiyordu. Yüzlerce insandan onu ayırd edeceğini biliyordu ama yoktu o insanların arasında. İçini kocaman bir sıkıntı kapladı. Telefonla aradı defalarca, ulaşamadı. Ümidini bu kadar çabuk yitireceğini tahmin etmezdi. Ne olmuştu bugün ona? Kendisi bile, kendisini anlayamıyordu. En sonunda telefonla iletişim sağlandı ve buluştular. Sitem etmeyi sevmese de, ederken buldu kendini. 

Ağır ağır yokuşu çıktılar. Rüzgar, saçlarını bayrak gibi dalgalandırıyordu. Bedenleri yokuşa ve rüzgara karşı koyarak ilerledi ve şarkıcının ebedi istirahatgahında durdular. Böyle bir manzaraya karşı ölü yatmak haksızlık diye geçirdi içinden. Ama kimbilir sessizlik çöktüğünde onlar bizden habersiz keyif yapıyorlardır diye, bir başka düşünceyi de misafir etmeden yapamadı gülümseyerek. Rüzgar iyice hızlanmıştı. Geri dönüşe geçtiler. Bir kalabalığa denk geldiler, birbirlerini kaybettiler. Çıkış kapısında bekleyeyim nasılsa gelecek dedi ama dakikalar ona yıl gibi gelmeye başladı. Anlaşıldı bugün bu duygu beni hep tedirgin edecek, diye düşündü. Kendini sakinleştirmeye çalışsa da ruhu, bugünden huzursuz rolünü kapmıştı bir kere. Yokuştan yukarı çıktığını gördü, ancak elini tutunca rahatladı. Beni bırakma dedi. 

Bu cümleyi yersiz buldu ama daha fazlasını haykırmak istiyordu. Haykıramadı, onun yerine ağlamaya başladı yine. Birlikte geçirdikleri her günün kıymetini bilen biri olarak bu davranışlarını yadırgıyordu. Ama günün içine ölüm karışmıştı bir kere. Hem manen, hem madden çok yakın hissetmişti bu duyguya kendini. Akşam olacak ve elleri bir sonraki buluşmaya ayrılacaktı, bu yüzden daha sıkı tuttu.

Gözleri nemli olsa da kalbini parlayan güneşe uzatırken, ruhunu da deli gibi esen rüzgara bıraktı.




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



Görsel buradan alıntıdır.