27 Şubat 2012 Pazartesi

karşılık bulmak









Aşk zorluklar getirir, o doğru, fakat onun iyi tarafı, enerji verdiğidir.

V. Van Gogh






Vücudu soğuktan kaskatı kesilmiş halde uyandı. Nerde olduğunu algılamaya çalıştı. Bakışlarını sol tarafa çevirdiğinde onu gördü, yüzüne hafif bir tebessüm yayıldı. Soğuktan büzülmüş halde yan tarafta uyuyordu. Elini uzatıp, solgun yanağını okşadı. Bu dokunuş adamı uyandırdı.

Doğrulmaya çalıştığında, elleriyle belini tutmaya çalışarak "Of her yanım tutulmuş, ağrıyor!" dedi adam yüzünü buruşturarak. Kadınsa, dışarda fırtına ve kar yağışının olduğu günde, bir arabanın içinde yanyana koltuklarda uyanmanın romantik düşüncesiyle, yüzünde hülyalı bir tebessüm "Biliyor musun, bu bizim için ilkti" dedi. Adam hala vücudunun yumuşak ve rahat bir yataktan  kalkmamasından muzdarip, orasını burasını oğuşturarak, kadının cümlesinin havada asılı kalmasına aldırmadı.

Kadın yineledi cümlesini, "Bu bizim birlikte uyuduğumuz ilk akşam ve uyandığımız ilk sabah".

İşte bu kadar basitti yaşama ve olaylara bakış ya da bu kadar karmaşık ve abartılı. Kimin hangisini, neyi seçeceği belli olmuyordu. Bazen duyarsız taraf bir diğeri oluyordu, bazen de öteki. 

Peki, ya her ikisinin de aynı anda çarpıştığı olmaz mıydı hiç?

Olurdu elbet!.. Oluyordu...





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


24 Şubat 2012 Cuma

şiir işliği (1)*










                         Hangi hayal



                    Acı kusar rengini gecelere
                    Sabahın suçu yoktur ama
                    yine de gider gümbürtüye.

                    Elimi uzatsam
                    avucumda tutabilir miydim?
                    Hangi hayal sığar ki içine...

                    Yürür aklım
                    bakmadan prangasına
                    Yalnızlık takılır
                    bir kılçık gibi boğazıma.

                    Tuz basmalı, tütün sarmalı
                    en iyisi budur bu yaraya.

                         

                 Momentos (S.Ö.)





{ಠ,ಠ}
|)__) 

-”-”-



(not: Kullanılan resim, sanatçı Marc Chagall' ın Les Amoureux adlı eseridir.Google görsellerden alıntıdır.)
(*) : Şiir işliği başlığı altında, daha önce yayınlanmış ve ilk defa yayınlanacak tüm şiirlerime yer vereceğim.



20 Şubat 2012 Pazartesi

alnı hülyalım






Sen İstanbul'dasın diye memnun ağaçlar
Sen varsın diye insanlar iyi
Böcekler yeşil yeşil
Karıncalar sevimli
Çiçekler burcu burcu
Kime söyleyebilirim senden başka
Denizin mavisini
Dondurmacının kutusunu
Çamların sesini.
Gül bahçeden
Kim anlar kağıt helvalarının hikayesinden
Kim iki kahvede saadeti kilitlemiştir
Kim sever o ince minareyi,
Yüksekkaldırım' ı, 
Çingeneleri

Alnı Hülyalım
Önümden insanlar geçiyor
Tanıyorum hepsini
Ama kim bunlar
Niçin koşuyorlar şehre
Bu yüzlerindeki rahatlık neden..
Ben mesutken bile rahat değilim.


Sait Faik Abasıyanık



{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-








(Not: Fotoğraf google görsellerden alıntıdır.)




18 Şubat 2012 Cumartesi

sevimli diyalog





Bir oda, odanın içinde bir yatak ve uyuması için çocuğa kitap okuyan annesini görmekteyiz.

".......birden elma ağaçtan yere düşmüş."

"Yani kendini yere mi atmış?"

"Olabilir.. belki de artık kendini taşıyamıyordu"

"Bence ağaç ona kızmış ve onu yere atmıştır."

"Hıımm, bak bu da olabilir. Peki sence neden kızgındır ağaç ona?"

"Ağaçtan habersiz bir misafir almıştır içeri, ondan."

"Aaa, misafir mi? Kimmiş o?"

"Minik bir kurt."

"Ooo bak sen.. yani bile bile mi almış içeri?"

"Evet."

"Ama daha önce ağaç onu uyardıysa bunun için, neden ısrarla alıyor? Korkmuyor mu?"

"Korkuyor tabii ama o minik kurtçuk evden kaçmış. Babası, sözünü dinlemiyor diye ona kızmış. Elma da onu misafir etmiş işte"

"Ah yazık şimdi ikisi de dışarda kaldı..."

"Yooo.. dışarda değiller."

"Peki nerdeler?"

Çocuk karnını göstererek, "Ben onları buraya davet ettim" dedi gülerek.







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

15 Şubat 2012 Çarşamba

bereketli pazar (6)




 Buena Vista Misafir Evi pek şirindi.

Bu dükkân hepimizin dikkatini çekti birden. "Issız Adam" da film mekanı olarak kullanılmıştı. Ada' nın dükkanı :)

Kale gibi duran,


 ser verip sır vermeyen,

 buyursun içeri Tanrı misafiri diyen,

 tarihe meydan okuyan,

ve buram buram aşk kokan kapılardan geçtik.

 Cihangir meydanına geldiğimizde Firuzağa çeşmesini fotoğrafladıktan sonra farkettim ki, hemen önündeki amca yüzünü kapatmış :)

 Cihangir kahvesindeyiz. Epey eski olduğu anlaşılan çeşmeyi de vizöre aktardıktan sonra oturup enfes bir ada çayını yudumluyordum ki, bu sefer diğer hamarat blogdaşımız Kara Kitap ıspanaklı gül böreği ikram etti ve midemiz de bayram etti :) (not:ziyadesiyle acıkmış olduğumdan fotoğrafını çekmeyi akıl edemedim)

 Artık dönüş yolundayız ve karşımızda İtalyan Hastahanesi

 Defterdar Yokuşundan aşağı iniyoruz, karşı semalarda camii siluetleri de ekleniyor mutluluğa.

 Kaptan-ı Derya Kılıç Ali'nin, 1580 yılında Mimar Sinan'a yaptırdığı Kılıç Ali Paşa Camii, İstanbul'unTophane semtinde bulunmaktadır. Camiinin bahçesinden geçerken derin zenginliğin renkleri beni cezbetti. (not: camii ve külliyeyle ilgili bilgilere şurdan ulaşabilirsiniz.)

 İşte bir ara sokak keşfi, o güne ait ve özel. Rehberimiz İstanbul hiç bir detayı atlamadı, ilk defa gördüğüm bu yer Fransız Geçidi olarak anılmakta ve eskiden fransız gemicileriyle tüccarlarını buluşturan iş merkeziymiş. Restore edilmeden önceki fotoğraflarını görmek isterseniz buraya tıklayın derim.

 Ah Kız kulesinin aşığı sevgili Galata :)

 Kocaman bir günü adım adım arşınladık ve sonuna geldik. Hava pembeleşti, deniz dalgalı, martılar kahkahalı...

Söz bitti. Güzel güne eşlik eden dostlara teşekkür etmek için, aşık olduğumuz İstanbul' un hüzünlü siueti eşliğinde, en beğendiğim bölümlerinden aldığım satırlarla, değerli şair Attilâ İlhan' ın İstanbul Ağrısı şiiriyle veda etmek istiyorum bu yazı dizisine.



"..................
Tophane İskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş
Direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şöförler
Uykusuz dalgalanıyor
Ulan İstanbul sen misin 
Senin ellerin mi bu eller 

Ulan bu gemiler senin gemilerin mi 
Minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında 
Liman liman götüren 
Ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi 
Akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar 
Neden durmaksızın imdat kıvılcımlari fışkırıyor 
Antenlerinden 
Neden
.................
.................
Hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa 
Yanılmıyorsam 
Sen eğer yine İstanbul'san 
Senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar 
Gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan 
Bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir 
Ulan bunu sen de bilirsin İstanbul 
Kaç kere yazdım kimbilir 
Kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken 
1949 Eylül'ünde birader mirc ve ben 
Sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık 
Sana taptık ulan 
Unuttun mu 
Sana taptık."





(bitti)





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




n
ot: fotoğraflar ​
M©
MENT©S
​ arşivindendir.​




bereketli pazar (5)



 Ve Tophane-i Amire binasının yanındaki Boğazkesen yokuşundan yukarı doğru yürümeye başladık. Kim kim mi?

Hayal Kahvem, İstanbul, Buket, Aylardan Şubat, Kara Kitap yokuşu tırmanıyorlar bile!... geride kaldım eyvah :)

 Apartmanlardaki işçilikten, tahta panjurlarından, renklerinden gözümü ve vizörümü alamadım. Arka arkaya bastım deklanşöre..

 Bina detayı

 Tarihi Strongilo Apartmanı

 Strongilo Apartman kapısı

 Ah yeşil tahta panjurlarım olsa :)

"Issız Adam" filminden de hatırlayacağınız, eski 45 lik plaklarıyla ünlü nostaljik bir bar-cafe.  Adı  da 45lik :)

Yokuş yukarı çıkarken Türker İnanoğlu' nun kurduğu Türvak Sinema-Tiyatro Müzesini gördük. İçeri girip çay içerek günü soluklandırmak kaçınılmazdı. (sadece bu fotoğraf Türvak sayfasından alıntıdır.)

 Çaylarımızın gelmesini beklerken onlarca afiş arasında, hepimizin gözü bu afişe takıldı. Kadro zenginliğine bakar mısınız.. Rejisör: Nazım Hikmet, Oyuncular: Ferdi Tayfur, Mediha, Arif Dino ve sesiyle Safiye Ayla, üstad Neyzen Tevfik ve Dekorlar: Abidin Dino. Bundan iyisi can sağlığı :)

 Hamarat blogdaşlarımızdan Buket elleriyle hazırladığı kalpli kurabiyelerini,

 Aylardan Şubat ise çukulatayı çıkardı. Ayrıca çayın yanında servis edilen tarçınlı kurabiyelerle birlikte aslında yorulduğumuzu ve hafif şiddette acıktığımızı da anlamış olduk. Yaşasın paylaşım! :)

 İstiklal Caddesine çıktığımızda, Galatasaray Lisesi önünde bu ağacı ve kalp biçiminde bir de çerçeveyi yerleştirmişlerdi. Tahmin edersiniz ki, önü müthiş kalabalıktı.

Sırayla, "Aşk Çarpması" adı verilen bu ağacın yanında poz veriyordu herkes.

O kalabalıktan rehberimiz İstanbul sayesinde hemen ara sokaktaki bir pasaja kaçtık. Diğer taraftan sokağa çıktığımızda ise bir başka sergi karşılıyordu bizi duvarlarda.



Çıktığımız sokaktan Cihangire doğru yürümeye başladık. Güneşle bulut, ebelemece oynuyorlardı. Güneş saklandığı anda her yan buz kesiyordu ama tatlı sohbetleri, gülüşleriyle dostlarla yürümek ve Beyoğlu' nun arka sokaklarını keşfetmek herşeye bedeldi.





(devamı var)





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



n
ot: fotoğraflar ​
M©
MENT©S
​ arşivindendir.​




14 Şubat 2012 Salı

bereketli pazar (4)



Ve günü paylaştırdığımız bir başka sergi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi' nin Tophanedeki binasında sergilenmekte Dali resimleri. Ve doğal olarak pazar günü olduğundan,  kalabalığın içinde yüzdük birer nokta gibi.  



 Osmanlı İmparatorluğu' nda Fatih Sultan Mehmet 'in yaptırdığı ve uzun yıllar top dökümünün gerçekleştirildiği Tophâne-i Âmire binası zaman içerisinde, birçok padişahın eklemeler yapması ile iş hacmini genişletmiş ve imparatorluğun en önemli askeri sanayi teşekkülü olma özelliğini uzun süre korumayı başarmıştır.

 Bina hakkında detay bilgi için şurayı tıklayabilirsiniz.


Sanatçının hayal dünyasının kapıları açılsın ve

 
 gözümüzden gönlümüze ulaşacak derin yolculuk başlasın.

Sergide yer alan eserler Dali'nin İlahi Komedya, Sürrealizm İzleri ve Gala ile Akşam Yemeği başlıklı çalışmalarından oluşuyor. Bu sergi de haftaiçi bir ziyareti hakediyor, not alındı!

 Ruhların kayığı

 Dante

 Virgil' in sureti

Dante ve Beatrice' in kavuşması 

Arınmış Dante


Artık sokaklara düşme zamanı. Zira hayat, sergisini sokaklarda özellikle de ara sokaklarda sergiliyor.




(devamı var)





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-








n
ot: fotoğraflar ​
M©
MENT©S
​ arşivindendir.​
(detay bilgiler vikipedia' dan)




bereketli pazar (3)




Ve hatırı sayılır bir kalabalıkla içerideyiz. Her zamankinden çok farklı bir sergideyiz ve karanlık bir dehlizden geçip, ara ara projeksiyonlardan perdelere yansıyan resimlerin ortamı aydınlatmasıyla yönümüzü bulup, uygun bir yere çöküyoruz. Salonda eserlere enfes müzikler eşlik ediyor ve kendinizi resmin içinde kaybolmuş hissediyorsunuz. Öncelikle bu ortamı size yansıtmak için makinemin video kısmını çalıştırdım, ancak çıkan sonuç beni tatmin etmediğinden, sergi hakkında en iyi videoyu bulduğumu düşünerek aşağıdaki linki yayınlıyorum.





İzlediğiniz üzere ortam böyleydi. Tabii bu görüntülere bir de insan kalabalığını da katın ve çekmek istediğiniz karelerin tam önüne farkında olmadan geldiklerinde, ortaya ne kadar verimsiz vizör çalışmaları çıkacağını da. Öncelikle bir uyarı; fotoğraf makinelerinizin flaşını çalıştırmayın zira sadece bembeyaz bir perde görünümü elde ediyorsunuz. Gece çekimi yapabileceğiniz bir ayarda rahatlıkla çekim yapabilirsiniz ama bu sefer de gezinen insanların çekmek istediğiniz kareye başrol olma ihtimali var. Bu yüzden hafta sonu gitmenizi özellikle önermem, çok kalabalık. Kendinize bir yer bulun, çokün oturun ve keyifle izleyin görsel ve işitsel şöleni. Aşağıda çektiğim en ehveni şer kareleri sizlerle paylaşacağım.

Çiçeklenmiş badem dalları


Van Gogh resimde tükendiğini düşünürken yazıya tutunmuş. 



  

İşte fotoğrafa konuk diğer seyirciler :)


Sanatçıya ait odanın fotoğrafı



Sanatçı ölmeden önce yatağında yatarken "Mutsuzluğum sonsuza kadar sürer" (*) demiş araştırdığım kaynaklara göre. Hala öyle midir bilmiyorum ama ben ve çoğunluk sanatsever onu tanımış olmaktan dolayı sonsuz mutluyuz !...



(devamı var)




{ಠ,ಠ}
|)__) 

-”-”- 






not: (fotoğraflar M©MENT©vizöründen.)
       (video görüntüsü youtube' dan, bazı bilgiler vikipedia' dan.)
       (*) Bu cümleden yola çıkarak yazdığım minik bir öykü.