31 Aralık 2015 Perşembe

senenin son yayını {ಠ,ಠ}



Yılın son aylarında çeşitlilik gösteren çalışmalar içindeydim. Doğa dönüşümleri özellikle çok hoşuma gitti. Devamı gelecek.. aslında kış mevsiminde bu işe başlamakla zoru seçtiğimi anladım. Çünkü etrafta renkli çiçekler bulmak epey zor. Komşular sağolsun :) onların sardunyaları, begonvilleri (vb.) renk yaratmakta beni zorlanmaktan kurtardı.





(ev yapımı kahveli portakallı likör)

 Değişen bir şey yok !.. Yaşıyoruz, bazen mutlu oluyoruz, bazen diplerde sürünüyoruz. Ama gittikçe ruhsuzlaşıyoruz.

Dileklerse hep aynı, çaresiz :)

Farkındalığımız artsın, hepimizin, her bir bireyin !

ƸӜƷ  Hoşgeldin 2016 





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: fotoğraflar Momentos' a aittir, kullanılamaz.



25 Aralık 2015 Cuma

çayır çimen :)




Kocaman bahçe var önümde.. yabani otların bini bir para. Yetiştirilen onca sebzenin arasından fazlasıyla çıkan çeşitli otlar. 

Önceleri eski öğretilerle temizlemeye çalıştığım, sonrasında permakültürün taze bilgileriyle bu otları malç niyetine kullandığım bildiğin yabani ot. 

Sapı, çiçeği, dalı, yaprağı resim malzemesine dönüştürenleri beğeniyle izlemiştim.

Bu iki çalışmayla bir deneme yaptım. Devamında görüşmek üzere :)









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


n
ot: fotoğraflar ​M©MENT©
 arşivindendir.​

12 Aralık 2015 Cumartesi

Aralık' ın getirdikleri..





 Böyle sabahlar..

 çiçek açan peppino,

 aniden önümüze çıkan kedi "minik",

 bir sokaktan geçerken gözüme takılanlar,

 bahçedeki lavantanın, zeytin ve limon ağacının hediyeleri,

el yapar, ağız tadar sonuçlu lebkuchen' ler :)

Işıklı yıl dileğiyle açılan kutudan çıkan ağaç,

 uzaklardan bir blog arkadaşımın (evrenhindiba) el emeği hediyeleri,

ve o hediyeleri ağaca asıp, bir yeni yıl kartında can bulmaları.




Aralık, tüm senenin temize çekilmesi gibi, tüm yaşanan umutsuzlukların üstüne sünger çekmesi gibi güzel renk ve dokularla geldi.. umarım tanıdığım herkes için yaşanacak en güzel şeylere gebedir.. şairin dediği gibi.. ".. en güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımızdır." N.H.Ran


{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-










not: fotoğraflar Momentos' a aittir, izinsiz kullanılamaz.





28 Kasım 2015 Cumartesi

Kasım çalışmaları
















{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




n
ot: fotoğraflar ​
M©MENT©
​ arşivindendir.​

20 Ekim 2015 Salı

ansızın








Araya bu videoyu sıkıştırdım.. bir müzik ziyafeti ki sormayın gitsin... Ruhunuza dokunursa bendendir, alın kabul edin.









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



11 Ekim 2015 Pazar

"hiç özlemedim"




Balkona geçtiğinde, yaşlı adamı tekerleklendirilmiş sandalyede dizlerine battaniye örtülmüş, kafası sol tarafa hafif eğik, etrafa mı yoksa yaşamının özetine mi baktığı meçhul bir şekilde buldu.

"Mahir amca nasılsınız?" diye seslendi.
Yaşlı adam oldukça tane tane ve üstüne basa basa "Çok iyiyim, teşekkürler" dedi.

Son zamanlarda iyice sessizleştiğini söylüyordu kızları. İçine çekilme hali bu tür hastalarda sık görülürdü. Buna izin vermemek konusunda kararlıydılar. Eski dostlarının yanı sıra, eve gelip giden genç arkadaşlar da ortama girmesi için yardımcı rol oynamaktaydılar. 

Geçmişinde bulunan bolca hasta nedeniyle bu tür durumlarda hemen devreye girmek adetiydi. Kendini acemi, bilgisiz, çok soru soran biri konumuna sokarak; onu, sözcükleri cümleler haline getirmeye zorluyordu.

"..demek gençken atletizm yaptınız Mahir amca? Ne kadar güzel.. peki hangi dalı? maraton, koşu, yüksek atlama...?!"

"Koşu" dedi yaşlı adam ve sustu.

Yılmadı devam etti sesinin içinde meraklı tonları barındırarak. "Peki ama nasıl koşu? Maraton mu, 100 metre mi, 300 mü?"

Yorulmuş bir edayla bir şey söyledi "...yüz"

Gerçekten anlamamıştı ve "Üçyüz mü?" diye sordu.

Biraz güçlendirdiği sesiyle "Sekizyüz" dedi yaşlı amca.

Bundan sonrasını abartarak hayranlığını ifade etme cümleleriyle doldurdu. İçinde yine bir kaç soru barındıran cümleler kurdu. Arada onun dinlenmesi için boşluklar da bırakıyordu. 

Çay faslı, kek derken doyduğunu ifade etti içinde esprili kelimenin olduğu cümle ile. "Karnım lıkır lıkır ediyo" Gülümsediler.

Sonra çocukluk, gençlik zamanlarından bahsettiler. 

"Çocukluğunuz nerde geçti Mahir amca?"  "Adapazarı" dedi sessiz bir tonla.

"Aaa ne güzeldir oraları bilirim. Özlüyor musunuz hiç?"

Başını salladı hayır anlamında "Hiç" dedi. "İstanbul' u da özlemiyorum" diye ekledi fazladan bilgi vererek.

Şaşırmıştı. İstanbul hep büyülü bir kelime olmuştu herkes için. Dışındayken ulaşılmaz, hayalleri süsleyen bir şehir, içindeyken hem sefası hem cefası çekilen, bir kere damarına girdi mi kurtulamadığın tatlı bela. Mahir amcanın da elbet ne günleri olmuştu. Mutlu, kederli, paralı, parasız, ümitli, ümitsiz kimbilir kaç günü geçti. Ama şimdi bu sayfiye yerinde tekerlekli sandalyede olsa bile hiç aklına getirmediği, özlemini taşımadığı, orada yaşamayı imtiyaz saymadığı bir karardaydı.

Kendisini düşününce aynı fikirde olduğunu gördü. Bir İstanbul aşığıydı, bu şehir onu besleyen, güzellikleriyle ruhunu ve gözünü okşayan, güneşin şehrin çeşitli yerlerinde başka siluetle doğup battığını defalarca izlediği, adımladığı sokaklarında bambaşka bir renk ve dokusunu gözlediği, yalnızca kendisine ait bitki örtüsüne sahip olan şehirler şehr-istanbul' du işte. 

Orda yaşadığı muhteşem güzellikler yanında bir sürü kalp kırığı da vardı. Tam zamanında gitme kararı verdiğini belki Mahir amcanın söylediği cümlede daha net anlamıştı. Sürekli aynı yerde  yaşayarak hayatı anlamak daha uzun sürüyorken, şimdi farklı bakıyordu hayata. Doğa; bu kadar yakınındayken bir çok şeyi kestirmeden öğretiyordu insana. Ve bu iyiydi, sakinleşiyordu insan, uyumu algılıyordu.



Şu balkonda büyük şehirden kaçmış dostlarıyla edilen sohbetin, temiz havanın, kalabalıktan uzak sakin ortamın tadına doyum yoktu. 

Canı gönülden cevap verdi; "Evet Mahir amca ben de hiç özlemiyorum".






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: Yazıda kullanılan fotolar burdan alınmıştır.



4 Ağustos 2015 Salı

4 KAPI









“Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir.

Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde travmatik haberler alan birinin bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek kendini acıdan korur.

İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanamayacak, hatta belki de asla iyileşemeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. “Zaman tüm yaraları iyileştirir” sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileştirir. Geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır.

Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acılardan sakınmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gerekebilir.

Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.”


― Patrick Rothfuss







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: Yazı ve kitap kapağı internetten alıntıdır.





3 Ağustos 2015 Pazartesi

NiNNi



 


Hayatımda hiç japonca ninni dinlememiştim :) Üstelik videoyu izlerken ninniye eşlik de edebiliyorsunuz, sözleri bant halinde geçiyor altta. İyi dinlemeler :)




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



15 Temmuz 2015 Çarşamba

bir kadın filmi "Gloria"



 


Dul ve 58 yaşında bir kadın olan Gloria, çocuklarının yanından ayrılmasından sonra tamamen yalnız kalır. Bu yalnızlığını bekarların katıldığı partilerde gidermeye çalışır fakat beceremez. Rodolfo adlı bir adamla tanışır ve yeniden aşık olabileceğini düşünür ama olaylar beklediği gibi gitmez.

63. Berlin Film Festivali'nde, Gloria rolünü canlandıran Paulina García'ya En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran film, Şili'li yönetmen Sebastián Lelio'nun imzasını taşıyor.






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


not: Filmle ilgili bilgiler buradan alınmıştır.






18 Haziran 2015 Perşembe

bir güne sığanlar





Umulmadık anda karşına çıkıverir senin için yeni ama yüzyıllar içinde eski bir yapı..


şaşar kalırsın, dantel gibi işleyişine, seramik tuğlaların renkliliğine.



Sonra bir tahta kapıyı korurcasına sarıp sarmalamış mor salkımlar alır seni senden,


götürür bir çiçeğin tohum merkezine bırakıverir.


Güzellikleri seyretmeye kıyamazsın,


gözlerin kamaşır, damlalar yaprağa akar, pırlanta misali...


Biraz dinleneyim dersin, rengarenk serin bir avluda, kardeşçe yaşayan canlılarla.



Evin en keyifli durağın, zenginleştirirsin küçük dokunuşlarla çevreyi,


gün sonu haketmiştir beden, bir fincan çay yanında zencefilli kurabiyeyi.







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





n
ot: fotoğraflar ​
M©MENT©
​ arşivindendir.​


10 Haziran 2015 Çarşamba

Kelebek ve Dalgıç





Bir yatakta hareket edemeden, konuşamadan, yutkunamadan sadece sol gözüyle hayata bakan bir hastanın bedenindeydim bu akşam. Onun hissettiklerini, söyleyemediklerini, yapamadıklarını müthiş bir iç sıkıtısıyla yaşadım film boyunca. 

Annemin hastahanedeki son zamanlarında sadece gözleriyle cevap verdiği dönemler geldi aklıma acıyla.. o zamanlar, ona ulaşamamanın çaresizliğiyle nasıl da kıvrandığımı hatırlayınca, filmi yarıda bırakma hissi yoğunlaştı ama bu kadar iyi yazılmış, çekilmiş filmi es geçemedim. İzleyin, buna kesinlikle değer.


********

 

Film, Elle dergisi editörü Jean-Dominique Bauby'nin (okunuşu: Jan Dominik Bobi) gerçek hayat hikâyesinden alınmıştır. Bauby kendine geldiğinde, hiçbir uzvunu kıpırdatamadığını fark eder. Locked-in adı verilen felç hastalığına tutulmuştur. Konuşamamakta, yardım olmadan nefes alamamaktadır. Kıpırdatabildiği tek organı, sol göz kapağıdır. Bu sayede basit sorulara evet-hayır karşılıkları verebilir. Bu, dış dünyayla tek bağlantısıdır.
Bir konuşma terapisti, Bauby'nin daha etkin iletişim kurabilmesi için, harfleri Fransızcadaki kullanılma sıklığına göre sıralar (E, L, A, O, I, N, S, D, vs.) ve yüksek sesle okur. Doğru harfe geldiğinde Bauby göz kırpmakta ve bir sonraki harfe geçilmektedir. Bu yöntemi kullanarak Bauby filmle aynı addaki kitabı yazar.
Filmin önemli bir kısmı, Bauby'nin bakış açısından çekilmiştir. Öyle ki, Bauby sorulara cevap vermek için gözünü kırptığında, perde kısa süre kararmaktadır.(*)





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not:(*) Film hakkında bilgi buradan alıntıdır.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Hırsız Sincap




Bahçedeki kozalaklardan çam fıstığı aşıranın kim olduğunu nihayet buldum !... :)






























{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



n
ot: fotoğraflar ​
M©
MENT©S
​ arşivindendir.​