27 Şubat 2019 Çarşamba

🌼 günaydın bahar...






...
evi bayadır havasız bırakmışım,
gözlerimi açıyorum,
iki elim göğsümde şimdi.
insanın evi kalbi, evimi kalbimde taşıyorum.
sardunyalar kırıldıkları yerlerinden yine yeşil.
her sabah daha yeşil.
kırıldıkları yerleri inadına yeşil.
kalbim atıyor şükür.
canı çekince sevenin, canı sıkılınca gidenin kalbini
yormasına izin vermeyeceğim.
dövüşmeyeceğim, küsmeyeceğim, sandalyenin
ayaklarını sürümeyeceğim.
bu bahar.
bu yaz, 
hiçbir kış.
her şeyi çok bilenin,
bir bok bildiğine şahit olmadım!
dinleme onu - onları!
geriye baktın mı,
çok sevdim, korkusuzca seviştim de.
en güzel yalanı söylediği için, ona yeniden aşık
oldum de.
çok yalnız uyudum, ama en kalabalık rüyaları gördüm
de.
hayatta canın ne çekiyorsa
sadece onu yap!
kimsecikleri dinleme.
kimsesizleri dinle.
gerçek orda.
seni ortada bırakıp, gitmez.
doğayı gör,
uyanıyor...
bu bahar,
çıplak ayakla rüzgarı bekleyenlerin sesi kalbime
yeter.
..
günaydın güzel gözlüm..
günaydın gözlerini benden kaçırmayan bahar..
şiir: kemal hamamcıoğlu
performans: gonca vuslateri






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


not: benim gibi şiir özleyenlere gelsin :)



24 Şubat 2019 Pazar

Bir pazar melodisi 🎶





Pazar günleri için daha önceden düzenli yaptığım yayınlar vardı. O güne özel bir parça seçip yayınlıyordum. Nihayet laptopuma kavuştuğum için bu pazar da böyle bir yayınla başlayayım dedim.

O' nun sesini, gittiğim filmin jeneriği akarken dinledim. O kadar duru ve kırılgandı ki... sanki bir perde üstten söylemeye çalışsa şarkıyı, bir çatlama olacak gibi hissettim abartısız. Sessizce konuşur gibi, etraftaki kimseyi rahatsız etmemeye çalışır gibi söylüyordu şarkıyı. Shazam' ı açıp hemen dinlettim parçayı, kim olduğunu anlamak için. Maalesef bulamadı. Şarkıdaki bir kaç cümleyi not ettim aklıma, nedense filmden çıktığımda filmin soundtracklerini bulamayacakmışım gibi. 

İşte o denli büyülendim sesten. Tamam kabul ediyorum "o kadar ahım şahım değil" diyecek belki birileri ama hani bir an vardır ya, insan bir şey duyar ve o anın içindeki sihirle etkilenir. Bende de böyle oldu sanırım.

Filmde son sahnede söylediği bir şarkı vardı "Son Mektup". Onu burda yayınlamak istemedim, nasılsa filme giden herkes buna vakıf olacaktı. 

Dün (cumartesi) sabah kalktığımda, cep telefonuna gönderilmiş bir mesaj, kasvetli, yağmurlu başlayan bir günün melodiyle nasıl da değişebileceğini işaret ediyordu. Aynı şarkıcı, şimdi de yağmura methiyeler düzüyordu.

Bu şarkıyı ezberlemeyi ve artık "camdan bakan arap kızı" şarkısını unutup, bunu söylemeyi istiyorum. 😃 

Umarım Nil İpek' in şarkılarını beğenirsiniz.


 


{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





16 Şubat 2019 Cumartesi

Gidiyorum.. ⚰



Kapıdan uğradığı komşusunun suratından, bir şeye üzüldüğünü anladı. Bir cenazeleri olduğunu söylediğinde, birden sabah okunan selâyı hatırladı. "Başınız sağolsun, kimdi?" diye sorduğunda, köye ilk yerleşip, inşaat yaptırmaya başladığında onlara kum getiren Mehmet abi olduğunu öğrendi. Üstelik normal bir ölüm de değildi bu. Kendisini asmıştı !!...

Duyduğu bu kısacık cümle, tüm vücudunun önce buz kesmesine neden olurken, şaşkınlığı geçtikten sonra yavaş yavaş acıtan gerçeği bir yandan sindirmeye çalışırken, bir yandan da "nasıl? neden?" sorularını inanmazcasına haykırıyordu.

Ailesini tanımıştı, karısı, oğlu, kızı ve iki torunuyla ziyarete gelmişlerdi. İade-i ziyaret bile yapmıştı onlara. Köyde yaşayan  normal çiftçi bir aileydi gözlemlediği.

Köydeki insanlara sorulursa; Mehmet abinin kendini asma sebebi olarak karısı, kızı ve oğlunu gösteriyorlardı. Kızı üç evlilik yapmış ama hepsinde de kocaya kaçarak gerçekleştirmişti. Üstelik bir kız ve bir oğlu olduğu halde.

Sonra oğlunun pavyonda çalışan bir kadına aşık olmasıyla altüst olan maddi durumları, oğluna borçları ödemesi için verdiği paraların ödenmemesi ile ortaya çıkınca derinden sarsılmıştı. Borçları kapatmak için satılan tarla, bahçe, arazilerin ve büyükbaş hayvanlarla, koyunların parasının da aynı şekilde borç ödemek yerine, yine sefahate harcanması, gittikçe büyüyen ve altında ezildiği bir borç dağının oluşmasına tek sebepti. 

Zavallı yaşlı adamın birşeyler yapmak için çırpınıp durduğu, oğlunun kendisine yardım için tek bir hamle bile yapmadığı şimdi herkes tarafından anlatılıyordu.

Son akşam ellerinde kalan bir kaç koyuna bakmak için köyün merasında, kış kıyamette tek başına bir konteynırda kalırken, kimbilir nasıl bir düşünce batağına saplandıysa, tek çarenin kendisini öldürmek olduğuna karar verip bunu uygulamış. Sabah kahvaltıya gelmeyip, telefona da cevap alamayınca, ailesi meraya gittiğinde, ömür boyu hafızalarından silinmeyecek tablo ile karşılaşmışlar.

Gerçekten bu kadar kolay mıydı bu kararı vermek? O durumda insanın aklına en sevdikleri gelmez miydi hiç? Hep hatırlanacak kötü bir ölüm mirası bırakacağı düşünülmez mi? Kendisini öldürerek, tüm sıkıntıların biteceğini mi düşünür insan?

Yoksa bu şekilde ölümü seçerek, geride bıraktıklarına bir ceza mı kesmek istemişti?

Yanıtsız bir sürü soru havada uçuşurken, onu daima iyi bir insan olarak hatırlayacağını düşündü, ardından duasını ederken.






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: bu yazıyla bağlantılı olarak sevgili blogdaşım Nessuno' nun yazısına burdan ulaşabilirsiniz.



13 Şubat 2019 Çarşamba

Kumru 🕊



 


Çok çalışan ve üreten bir babaydı, sanatçılığının yanında. Dünyada sayısız ülkede konser verdi ve halen veriyor. Besteleri her yerde çalınmakta. Bu yüzyıla hediye edilmiş değerli bir bestekar olarak, özel hayatında kaçırdığı şeyler mutlaka vardı ama bu ödünler hem kendisi, hem de hayatındaki insanlar tarafından kabul edilmişti muhakkak.

Adını sanat dünyasına büyük puntolarla yazdıran sanatçımızın, bir baba olarak kızına verebileceği en güzel hediye, adına yapılmış bir beste olsa gerek.

Bu muhteşem ve her notasında bir babanın kızına olan duygularını derinden hissedebileceğinız eseri, sayfamda sizlerle paylaşmak istedim.




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





3 Şubat 2019 Pazar

Hız ☇ 2







Evdeki işlerini bitirince, bilgisayarın başına geçti. Maillerini kontrol ederken, "onun" gönderdiği mesajı da gördü. Açıp baktığında, telefonda söylediği cümleden  pek farklı bir şey olmadığını, "biz farklı düşünüyoruz, o yüzden seninle görüşmek istemiyorum" diye yazdığını okuyunca şöyle bir düşündü.

Yıllarını tıp eğitimine harcamış bu şahıs, özel hayatında zamansız girişimlerde bulunduğundan uzmanlık sınavını geçememiş ve plasiyer doktor ünvanı ile geçen yıllarda ezilmiş, yaş 60 a gelince, kaybettiği sağlığını ve senelerin acısını kelleşen kafasına yapıştırdığı bir kaç tel saç ile çıkartıp, internetin nimetlerinden olan tanışma sitelerine kaydını hızlıca yaptırırken, yanına en genç ve dirisinden birini hayal ediyordu.

Tanışmanın ilk yarım saatinden sonra, karşı tarafı kendi problemleriyle bunaltıp, bundan sonraki yaşam için, hemen, kesin ve net bir cevap bekleyen bu şahsın, boşa geçecek bir dakikaya bile tahammül edemediğini anlamış ve ordan ardına bakmadan kaçmanın planlarını yapıyorken bulmuştu kendini.

Aralarındaki takvim uyuşmazlığını en uygun dille ona nasıl anlatırım diye düşünürken, onu rahata erdirecek bir durum oluşmuştu işte. 

Bu hız ilk defa onun işine yaramıştı.


-bitti-

{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-