23 Eylül 2012 Pazar

Perdelere takılan karakterler - 4






- "Seyrettiğiniz filmleri nasıl buldunuz, siz de nasıl bir etki bıraktı?"
- "Sonunda film karakterleri olduğunuz konusunda hemfikiriz anlaşılan" dedi gülerek ve devam etti. "Sizin filminizden oldukça etkilendim. Kurgusu ve anlatımı güzel bir senaryo, görüntülerle de çok iyi desteklenmişti."

Derin bir nefes aldı.

- "Ölüm, sonu gözükmeyen boşluk, derin bir uçurum gibi. Bu da, hayatı oldukça somut yaşayan biz insanlar için korkutucu. Aynı zamanda bizim gerçeğimiz. Sonunda yüz yüze geleceğimiz parçamız. Bu tür yüzleştirme filmlerini seviyorum. Bu arada başka dünyalarla bağlantı kurabilenlerin, bu duyguyla tanışmak için güzel bir hediye olduğunu düşündüm, bu filmden sonra."
- "İçinizde ölümle burun buruna yaşayan bir tek ben varım sanırım."
"Elinde silahla bu cümleyi sarf etmek pek komik oluyor."
"Eline silah almakla ölümü uzağında tutmuş olmuyorsun. Ölüm şu salonda otururken bile gelip seni bulur. Yediğin şey yanlış boruya girer, hık der gidersin."
- "İlk bağlantıda içine girdiğim sis tabakası ürpertmişti beni. Uzanan bir sürü el, kendisini seslendirmemi isteyen bir sürü hayat vardı. Bir çok kişiye aracı oldum. Kafasındaki soru işaretlerini sanki bir perde arkasındaymışlar gibi birbirlerine ilettim. Ama hala bilmiyorum orda olmanın nasıl bir duygu olduğunu ya da ordaki yaşam kurallarını. Öğrenmek için bir çabam da olmadı. Bir ara kendimi ucube gibi hissetsem de, sonradan ölenleriyle minik bir diyalog yaşayan insanların, kalp hafifliğinin yüzlerine yansımasını izleyince bunun değerli bir hediye olduğuna karar verdim, çünkü bu sayede hayatımın en değerli hediyesiyle tanıştım."
- "Evet, film boyunca ikinizin arasında görünmez bir köprünün varlığı hissediliyordu. Güzel bir sondu."
- "Peki ya benim bulunduğum film?"
- "Başta çok düzgün bir karakter sergilediniz, iyi bir aile babası, iyi bir yönetici. Bir kaç adım sonra ufak ufak yalanlarınız çıkmaya başladı. Hepsini harika bir şekilde sıralamanız, biraz da aşinası olduğum psikiyatrik rahatsızlığı anımsattı ki zaten sonrasında böyle olduğu ortaya çıktı."
- "Ama yine de hapsi boylamaktan kurtulamadım."
- "İnce hesaplar bile Bağdat' tan döner."
- "Anlamadım?" 
- "Bir deyim sadece."

Sessizlik oldu ve suikastçı kendisi hakkında yorum beklediğini belirten bir ifadeyle baktı.

- "Sizin filmin konusu da çok ilginçti. Filmin yönünü bir anda değiştiren bir senaryoydu. Doktor olduğunuza o kadar inandırdınız ki, bunun nasıl bir komplo olduğunu çözemedim, ta ki geçirdiğiniz kazayla kısa bir hafıza kaybı yaşadıktan sonra, görevi devralan başka bir suikastçıyla karşılaşınca. Kaç hayat taşımışsınız üstünüzde, hepsi ortaya serilince siz de şaşırdınız, işte o sahne çok ilginçti."
- "Bir ara ben de aklımı kaçırıyorum sandım. Aksiyonu bol filmdi. İzlemeyi bırakırsınız sanıyordum."
- "Cidden bir gün için fazla sayılırdı belki üç film ama hepsi de iyi seçimlerdi." dedi gülerek.

Pencereye doğru bakıp, "Salonu biraz havalandırayım, hem perdeler de kapalı kalmış" dedi ve eli perdelere uzanıp da kenara çekince salonu bir aydınlık kapladı. Dışarda yağmur yağdığını görünce şaşırdı, camları açıp dışardaki yağmur ve toprak kokusunu içine çekti. "Onca saattir kapalı perdeler ardında hiç bir şeyin farkında değildim. Ama bu oksijen hepimize iyi gelecek değil mi beyler?" dedi ve salona döndüğünde hiç kimsenin olmadığını görünce şaşırdı. Evin her yerini dolaştı ama tamamen yalnızdı. "Neydi bu şimdi?" diye sordu kendi kendine. 

Birden değerli sanatçı Münir Özkul' un meşhur tiradını hatırladı. Herkes gittikten sonra repliklerin, şarkı sözlerinin, diyalogların, fısıltıların perdelerin bir yerlerine takılması ve gün ağarınca "Perdeee!" sözcüğüyle hepsinin kaçışmasını. Gülümsedi ve pencereden ince ince yağan yağmura bakıp "Perde!" diye bağırdı.




bitti




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


(Görsel yüksek ökçe' den)




20 Eylül 2012 Perşembe

Perdelere takılan karakterler - 3







- "Neden burda olduğunuzla ilgili bir fikriniz var mı?"
- "FBI' daki bazı adamlar bana kızmış olabilir."
- "Yani?"
- "Bir komplo belki.."
- "Nasıl?"
- "Belki şu anda bu çayla beni zehirlemektesiniz.."
- "Ne saçmalık?"
- "Hiç de değil! Düşünsene nerde olduğumu bilmiyorum, hiç tanımadığım üç kişi ile birlikteyim ve şu anda donatılmış bir masadayım. Kolay bir operasyon."
- "Kimbilir belki de senin işini ben bitireceğim!"
- "Ne!? Ne diyorsun sen?"
- "Neden burda olduğumla ilgili hiç bir fikrim yoktu ama sen konuştukça belki de FBI seni ortadan kaldırmam için beni tuttu diye düşünüyorum."
- "Peki ben? Sen onu öldüreceksin, ben de o öldükten sonra anlamsız bir iletişim mi sağlayacağım öbür dünyayla!?" dedi gülerek. 

Şaşkınlıkla dolu bir sessizlik ortalığı kapladı.

- "Elbet bu çözümlenecek ve herkes kendi yaşamına dönecek tekrar. O zamana kadar biraz sohbet etmeye ne dersiniz?"
- "Siz bizim hakkımızda bilgi sahibisiniz. Biraz da sizi tanısak" der diğerlerine de soran gözlerle aynı düşüncede olup olmadıklarına bakarak.
- "Ben sizin neden arka arkaya üç film seyrettiğinizi merak ediyorum. Eleştirmen misiniz, işinizle ilgili bir durum mu bu?"
- "Yo hayır, eleştirmen değilim, sadece iyi bir sinema izleyicisiyim. İlk filmi seyrettikten sonra bir film daha seyredebilirim diye düşündüm. O da bitince bir tane daha dedim. Anlayacağınız tam da film seyretme havasındaymışım."
- "Peki nasıl filmlerden hoşlanıyorsunuz? Anladığım kadarıyla macera, fantastik ve aşk üçgenine giriyor bizim yer aldığımız filmler."
- "Evet doğru. Biraz daha genişletebiliriz tabii. Biyografi, psikoloji, tarih içeren filmleri de ekleyebiliriz bunlara. Mesela sizin filminizden önce dağ tırmanışı yapan doğa gezginlerinin filmini koymuştum dvd' ye ama onları gizlenerek silahla avlayan bir grup ortaya çıkıp da konunun yönü değişince anında izleyemeden çıkardım."
- "Tercih edildiğime memnun oldum."
- "Seni değil filmi tercih etmiş." dedi gülerek.
- "Buna senin de sevinmen gerek, zira şu an burda ben değil de avcılar olsaydı çoktan güme gitmiştin !"


...


(devam edecek)



{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




(Görsel, yüksek ökçe' den)



17 Eylül 2012 Pazartesi

Perdelere takılan karakterler - 2









Salondaki iki koltuğa ilk iki filmdeki başrol karakterler oturmuş, kitaplığın yanında da en son filmdeki karakter ayakta duruyordu. İlk filmdeki medyum "Buraya nasıl geldim?" diye sordu. Ardından son film karakteri "Bu kesinlikle FBI' ın işidir" dedi. İkinci filmdeki suikastçı hemen elini beline doğrultup silah aradı ve "Silahımı kim aldı?" diye sordu. 

Salondaki herkes birbirine soru dolu gözlerle bakıyordu. Ev sahibi olarak işi üstlenmesi gerektiğini hissetti. "Bakın baylar, bu nasıl oldu bilmiyorum ama eminim yorgun gözlerimin bir oyunu olsa gerek. Birazdan ya uyanacağım, ya da gözlerimi kapayıp açınca normale döneceğiz hepimiz." 
-daha küçük sesle ise- "hoş sizin için normal hayat olabilir mi emin değilim ya.." dedi.

İkinci filmdeki ispiyoncu hemen atıldı "Hey bu da ne demek oluyor?" Suikastçi oturduğu yerden ayağa kalkarak "Bir açıklama yapmanız gerek bayan !" dedi hırsla. Medyum ise şaşkınlıkla bakıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. 

"Üç film seyrettim ve bir anda hayat değişti, ne tuhaf. Beyler, sizler birer film karakterisiniz ve bugün arka arkaya üçünüzün yer aldığı filmleri seyrettim. Biliyorum bir gün için çok fazla ama yaptım işte. Ama gerçekten bu ço.." Medyum hemen araya girip lafını kesti. "Nasıl yani, bizler bir senaryo sözleri miyiz sadece? Bir hayatımız olmadığından mı bahsediyorsunuz? Bu biraz saçma değil mi bayan?" "Evet saçma, peki ama siz şu anda salonumda bulunmanızı nasıl açıklıyorsunuz?" "Bu kesinlikle FBI komplosu, bana aklımı kaçırtmak istiyorlar!" diye yanıtladı ispiyoncu. "Bu an öncesinde öteki tarafla iletişimde de bulunmamıştım oysa?!"
"Yanıtlanacak sorulardan önce sizlere çay ikram etmemi ister misiniz?" diye sordu ve hepsinden olumlu cevapla hemen bir çay masası hazırladı.


...


(devam edecek)



{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




(Görsel Google' dan alıntıdır.)



16 Eylül 2012 Pazar

Perdelere takılan karakterler








Perdeleri kapalı olan loş salonda oturduğu yerde gözlerini oğuşturdu uzun uzun. Arka arkaya üç film seyretmişti. 

İlkinde ölümün kapısından girip çıkan bir kadın ve öteki dünya bağlantılarını sağlayan medyum, ikincisinde trafik kazası sonucu hafızasını kaybedip, en son doktor  kimliğinde ısrar eden bir suikastçı, en sonuncusunda da bir şirkette üst düzey yönetici pozisyonunda çalışan bir adamın şirketini FBI' a ispiyonlaması ve hastalıklı psikolojisiyle ajanlık yaparken zimmetine para geçirmesi sonucu hapse girmesi konu edinilmişti.

Odanın bir yerlerine sanki bu üç filmden karakterler saçılmıştı. Gülümsedi ve gerinerek yerinden kalktı, ayakta vücudunu iyice esnetti. Mutfağa doğru yürüdü. Çay kutusunu açıp makineye, tepeleme bir kaşık çay koydu. Suyu da ekleyip makinenin düğmesine bastı. Çayın yanında mutlaka bir şey yemesi gerekiyordu. Dolapları karıştırınca hiç bir şey kalmamış olduğunu gördü. Gözlerinde birden minik bir ışıltı yandı söndü. Dolaptan buğday ekmeğini çıkardı ve kızartma makinesine yerleştirdi. Labne peyniri ve erik marmeladını da tezgaha koydu. İki tadı bir arada yemekten hoşlanıyordu, ekmekler kızarınca hemen üstüne peyniri ve onun üstüne de marmeladı sürdü. Çayı da fincana servis ettikten sonra minik bir tepsiyle salona doğru yürüdüğünde şaşkınlıktan dona kaldı. 


...


(devam edecek)

{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




(Görsel Google' dan alıntıdır.)