1945 yılında İngiltere' de doğan Clapton, The Yardbirds, Bluesbreakers, Cream, Blind Faith, Derek and Dominos gibi gruplarda çaldı. "Tears in Heaven" isimli şarkısıyla 6 dalda Grammy ödülü kazandı.
Çalışmalarıyla kendini bir blues gitaristi olarak kanıtladı ve hayranları, o dönemde ona "God" (Tanrı) lakabını taktılar. Derek and the Dominos adlı grupla çıkardığı "Layla and Other Assorted Love Songs" albümündeki Layla, en çok bilinen şarkılarından oldu. Bu şarkıyı da incelemeye alacağım birazdan. 4 yaşındaki oğlunu kaybetmesinin ardından ona yazdığı 'Tears In Heaven' şarkısı listelerde 2. sıraya kadar çıktı. Toplam 19 Grammy ödülü bulunmakta olan sanatçı şimdilerde bir sinir hastalığı olan periferal nöropati ile uğraşmakta ve çalışmalarını çok aza indirmiş bulunmakta.
Bugüne seçtiğim şarkı, kendine özgü gitar riff'i ve duygusal sözleriyle tanınan, tüm zamanların en romantik şarkılarından biri olan 'Wonderful Tonight'. Aslında bu şarkıdan önce "Layla" isimli şarkıya da bakmak gerekiyor. Zira Clapton, bu şarkıyı o zamanlar George Harrison'ın karısı Pattie Boyd' a olan hayranlığı ve gizli aşkı için yazmış. Şarkı, 12. yüzyıl destanı Leyla ve Mecnun'un hikayesinden esinlenerek, Clapton' ın hislerine tercüman olmuş.
Diğer şarkı "Wonderful Tonight" ise, Clapton nihayet aşık olduğu kadınla beraberken ve bir akşam dışarı çıkmak için Pattie Boyd' un hazırlanmasını beklerken ortaya çıkmış. Şarkının kendisine yazıldığı Boyd, 2008'de The Guardian'a verdiği demeçte şunları söylemiş; "Ben üst katta elbiseleri denerken o gitarını çalıyordu. Saçım, kıyafetim, makyajım için o kadar fazla zaman harcadım ki, aşağı yanına indiğimde beni geciktiğim için azarlamasını bekliyordum. Ama o, 'Gel bak, şunu dinle!' dedi."
Tüm heyecanıyla sevdiği için hazırlanan bir kadına "muhteşem görünüyorsun" demek, üstelik bunun için bir de şarkı bestelemek bir kadın için hayattaki en romantik ve mutluluk verici şey olsa gerek. Dinlediğiniz tüm şarkılar hayatınıza ilham olsun dileğiyle.
19 Şubat 1957' de doğan ve asıl adı Johann (Hans) Hölzel olan Falco, Avusturyalı şarkıcı ve müzisyendir. "Yaşadığı süre boyunca gerek avangart yaşam tarzıyla, cüretkar fikirleriyle oldukça tartışmalı bir kişilikti. Lakin şarkı söylemedeki ve yazmadaki yeteneği tartışmaya kapalıydı zira müzik konusunda zamanının ustalarından biri olarak kabul görüyordu. 80’lerin başlarında müzik camiasında çoktan uluslararası nam salmıştı, bunun nedeni İngilizceden başka dillerde de (Almanca ağırlıklı) şarkılar söyleyebiliyor olmasıydı. Zaten su götürür bir kişiliği olan sanatçı, 1985 yılının son günlerinde tekli olarak yayımladığı “Jeanny” şarkısı ile ilk önce Almanya’da daha sonra ise uluslararası çapta adeta bir bomba etkisi yaratmıştı."
Böyle yazıyordu araştırmam esnasında bilgileri edindiğim sayfalarda. Bense onu yalnızca tartışmalı "Jeanny" parçasıyla tanımış ve parçanın yasaklandığı ile ilgili haberleri görmüştüm. Şarkıyı belki bilenleriniz vardır, farklı tarzıyla gitgeller yaşatan, dinlerken garip bir duygulanım içinde hissettiren bir parçaydı.
Dünya'nın gelmiş geçmiş en etkileyici baladlarından biri olan "Jeanny" şarkısı ilk olarak 1984 yılında Falco tarafından seslendirilmiştir. “Jeanny” şarkısının sözlerinin yarısı İngilizce, yarısı Almancadır. Şarkının kasvetli sözleri ve adeta sözlerini tasdikleyen müzik videosu, insanlar tarafından uygunsuz ve karanlık bulunmuş hatta farklı ülkelerdeki bazı televizyon ve radyo programları tarafından boykot edilip, gösterilmesi yasaklanmıştır. Şarkıya Doğu Almanya bölgesinde resmi sansür uygulanmış, Batı Almanya’da sansür uygulaması olmasa bile çoğu yayıncı bu şarkıyı yayımlamayı reddetmiştir. Fakat bu durum şarkının listelerden düşmesini sağlamayıp, aksine tam 6 Avrupa ülkesinde bir numara olmasına vesile olmuş uluslararası bir hit haline dönüşmüştür.
Falco, şarkıyı yazarken o sıralar Viyana’da süregelen genç kadınların kaçırılması olaylarından etkilendiğini, şarkının bir sapığın düşünceleri hakkında olduğunu fakat bunun tabi ki failin eylemlerini temize çıkarmadığını, sadece tematik bir kurgu yarattığını yani sözlerin tamamen hayal ürünü olduğunu söylemiştir. Ayrıca şarkının ilhamını seri katil Jack Unterweger‘den aldığını da belirtmiştir. Ancak seri katili yücelttiği gerekçesiyle feministler tarafından boykot edilmiştir. Tüm bunların yanı sıra şarkı hakkında daha farklı ve bir çok enteresan hikâye, hatta tabiri caizse şehir efsanesi bulunuyor.
Bilinen ilk hikaye şöyle: Mafya adına çalışan Johann, Jeanny adında bir kadına âşık olur. İkili evlenmeye karar verir fakat Jeanny, Johann’ın mafya adına çalıştığını bilmemektedir. Bir gün Johann’ın tabancasını bulan Jeanny gerçeği öğrenir. Kocasından bu mesleği bırakmasını ister. Johann bunun kolay olmadığını, mafyanın peşine düşeceklerini söyler fakat karısı ısrar etmektedir. Johann aşkını seçer ve mesleği bırakır. Çift artık mafyadan uzakta bir yerde yaşamaya başlar. Bir gün Johann eve geldiğinde Jeanny’i bulamaz ve ne olduğunu hemen anlar, polise haber verir. Jeanny’nin ölü bedeni tecavüz edilmiş bir halde ormanda bulunur. Johann’ın bildiği üzere bunu mafya yaptırmıştır fakat yine mafyanın düzenlemesi ile tüm suç Johann’ın üzerine kalır. Bunun üzerine Johann müebbet hapse çarptırılır. İntihar etmeden önce bu şarkının sözlerini yazar, Falco da bu sözleri şarkıya dönüştürür. Bu hikâye klip ile de oldukça uyuşmaktadır.
İkinci hikaye ise şöyledir: Pedofili ve sapık bir adam Jeanny adlı küçük bir kızı takibe alır. Onu uzun süre gizliden gizliye izlemeye başlar ve gözüne kestirir. Günün birinde kıza tecavüz eder ve hapsi boylar. Kızın ailesi bu olayı örtbas etmeye çalışır. Bunlara daha fazla katlanamayan Jeanny canına kıyar.
Çok tartışmalı bir şarkıyı ele aldık bugün, ancak şarkıyı seslendiren Falco, 6 Şubat 1998 tarihinde trajik bir şekilde, 41. doğum gününe günler kala kendi aracıyla Dominik Cumhuriyeti'nde bulunan Villa Montellano'ya giderken bir otobüsle çarpışarak, ölür. Ardından halen çok konuşulan bir şarkı bırakarak, bu dünyadan, sonsuzluğa uğurlanır.
Daha önce dinlemeyenler için şarkı nasıl bir duygu uyandırıyor açıkçası merak ediyorum.
Şiddetsiz ve herkesin insanca yaşadığı bir dünya dilerim.
(Kelime halk arasında iri yarı, uzun, sevimsiz, kocaman, cüsseli gibi anlamda kullanılmaktadır.)
"Mağaza lüks bir yat gibi cilalanmış ve parlaktı, ince halı üzerinde pek kazulet duran ayakkabılarımız yüzünden, çıkarken onu tekrar boydan boya katetmeye çekiniyorduk." - Louis Ferdinand Celine – Gecenin Sonuna Yolculuk
*******
Kelimenin Kökeni :
Halk arasında yaygın olarak kullanılan kazulet kelimesi, dilimize Arapçadan geçmiştir. Kazurat sözcüğünden türetilmiş olan bu kelimenin anlamı çirkindir. Genellikle davranışları kaba saba olan ve ağır hareket eden hantal insanlar için kullanılan bu sözcük, Türkçe dışında Bulgarca ve Arnavutça gibi Balkan dillerine de geçmiştir.
Bugünkü yayına, anılarımızın ne kadar güçlü olabileceği ve zaman akıp giderken kaybettiğimiz şeylerle başa çıkmanın nasıl zorlaşabileceğini hatırlatan bir yazı hazırladım. Dinlediğimiz tüm şarkılar, insan deneyiminin ve başkalarıyla bağlantı kurmanın önemine vurgu yapan güçlü hatırlatıcılardır. "Better Things" adlı enfes diziyi izlerken, dizide bir çok bölümde geçen şarkılara baktığımda, hayatımızın önemli anlarına eşlik eden bu ölümsüz notalar ve sözlerin hakkını teslim etmek gerekir dedim ve böyle bir yayın çıktı ortaya.
Tom Waits, son birkaç on yılın en ikonik müzisyenlerinden biridir. Tam adı; Thomas Alan Waits 7 Aralık 1949 yılında Amerika' da doğmuş, şarkıcı, besteci ve oyuncudur. Çıkardığı kendine özgü hırıltılı sesler, deneyselliğe olan meyli; blues, caz ve vodvil gibi rock öncesi türlere sevgisi ile müzik adına sıra dışı bir kişilik oluşturmaktadır. Dünyanın dört bir yanındaki izleyicilerde yankı uyandıran sayısız şarkı yazdı. Bu şarkılardan biri 1973'te piyasaya sürülen "Martha". Şarkı, telefonu eline alan ve yıllar öncesinden eski bir sevgilisini arayan bir adamın hikayesini anlatıyor. Şarkı basit olmasına rağmen, derin bir nostalji ve özlem duygusuyla doludur.
"Martha", Tom Waits tarafından henüz 22 yaşındayken yazılmış. Waits'in kendisine göre şarkı, o zamanki kız arkadaşı Kathleen Brennan ile yaptığı bir konuşmadan ilham alarak yazılmış. "Eski bir sevgiliyi bir daha görsen ona ne derdin?" diye konuşuyorlarken, Waits bu fikri alır, yıllar boyunca sayısız insanın kalbine dokunan, akıldan çıkmayacak kadar güzel bir şarkıya dönüştürür.
"Martha"nın sözleri basit ama derin. Eski bir sevgiliye ulaşan bir adamın hikayesini anlatıyor. Konunun özüne inmeden önce sohbete küçük bir konuşma ile başlar. Ona eski günleri hatırlayıp hatırlamadığını sorar ve sonra kalbini ona dökmeye başlar.
Şarkıdaki en dokunaklı satırlardan biri, adamın "Seni aradığım için üzgünüm ve sadece seninle bir dakika konuşmak istedim" demesidir. Bu çizgi, adamın hissettiği yalnızlık ve pişmanlık karışımını mükemmel bir şekilde yakalar. "Martha" da keşfedilen birkaç tema var. En belirgin olanı kayıp aşk teması. Adam açıkça konuştuğu kadını özlüyor ve aralarındaki şeylerin nasıl bittiğine dair pişmanlıkla dolu. Şarkıda yer alan bir diğer tema da zamanın geçişi. Adam, Martha'yla son konuşmasından bu yana kaç yıl geçtiğini anlatıyor. Birlikte olduklarından beri ne kadar çok şeyin değiştiğinin açıkça farkında ve bu gerçekle başa çıkmak için mücadele ediyor. Son olarak, nostalji teması var. Adam, hayatında kendisi için açıkça çok önemli olan bir döneme bakıyor. İlişkilerinin detaylarını büyük bir netlikle hatırlıyor ve o günlere dönmek için bir özlem duygusuyla doluyor.
"Martha", Tom Waits'in en sevilen şarkılarından biri haline geldi. Yıllar boyunca Elvis Costello ve Bruce Springsteen de dahil olmak üzere sayısız sanatçı tarafından yorumlandı. Şarkı genellikle Waits'in inanılmaz derecede basit sözler ve melodilerle derin bir duygu yakalama yeteneğinin bir örneği olarak gösteriliyor.
Umarım şarkı, notasıyla ya da hikayesiyle sizin de duygularınıza dokunmuştur. Hepimizin güzel hikayeleri olan şarkılarımızın olması dileğiyle.
Müzikli, keyifli bir sonbahar dilerim,
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-
not: görsel, theartdesk.com dan alıntıdır.
yazıdaki bilgiler beatcrave.com dan alıntılanmıştır.
Tonalite :(Fransızca)1. (isim, müzik) Belirli bir tonda yazılmış müzik parçasının niteliği.
2.(isim) İnsan sesinin rengi.
"Sesinizin tonalitesi mükemmel." - Nazım Hikmet
Kelimenin Kökeni :
Tonalite, Fransızca ton “1. gerilim, 2. çalgı telinin gerilimi, ses perdesi, vurgu” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Latince aynı anlama gelen tonus sözcüğünden evrilmiştir. Eski Yunanca aynı anlama gelen tónos τόνος sözcüğünden alıntıdır.
Nafaka : (Arapça) 1. (isim) Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik.
"Çoluk çocuğunun nafakası için geceli gündüzlü örs başından ayrılmayan demirciyi göreyim, dedim, bir gün." - Necip Fazıl Kısakürek
2.(isim, hukuk) Birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık.
Birleşik Fiil veya Kalıp Söz olarak kullanımı :
Nafaka bağlanmak : Yasaca, bakılması zorunlu olan kişiye mahkeme kararıyla evlat, koca gibi bir kimsenin, geçim parası vermesini sağlamak.
Nafaka sağlamak : Geçinecek kadar para temin etmek.
Kelime Kökeni :
Arapça nfḳ kökünden gelen nafaḳa, "1. Gider, harcama, bedel, 2. İslam hukukunda eşin geçimi için harcanan tutar" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük, "çıktı, sarfetti, harcadı" sözcüğünün ismi merresidir.
Aynı kökenden gelen infak ve nifak kelimeleri için de etimoloji sözlüğündeki açıklamalar aşağıdaki gibidir.
Arapça nfḳ kökünden gelen infāḳ "harcama" sözcüğünden alıntıdır. Arapça nfḳ kökünden gelen nifāḳ "1. İslam cemaati içinde ikilik çıkarma, 2. Genelde bölücülük, hizipçilik" sözcüğünden alıntıdır.
Geleneksel Filistin müziği çalan bir ud üçlüsüdür. Üçlü, aslen Nasıra şehrinde doğmuş ve şimdi zamanlarını Nasıra, Ramallah ve Paris arasında bölüştüren Samir, Wissam ve Adnan Joubran kardeşlerden oluşuyor. Joubran kardeşler, zengin bir sanatsal mirasa sahip, tanınmış bir aileden geliyor. Anneleri Ibtisam Hanna Joubran, Muwashahat'ı (Arap İspanya'sında ortaya çıkan şiirler) söylerken, babaları Hatem, Filistin ve Arap dünyasındaki en ünlü yaylı çalgı yapımcıları arasındadır.
İlk ud üçlüsü olan gruptan, en büyük erkek kardeş Samir Joubran, Joubran Trio'nun kurulmasından yaklaşık on yıl önce, 1996 yılında başarılı bir müzik kariyerine başladı. Samir, 1996'da Taqaseem adlı iki beğenilen albüm çıkardı ve ardından 2001'de "Sou'fahm" geldi. Üçüncü albümü için Samir, küçük kardeşi Wissam'ı düetlerde kendisine eşlik etmesi için davet etti. Bu albüm (Tamaas), 2003 yılında piyasaya sürüldü. Bir turneden döndükten sonra Samir, en küçük kardeşi Adnan ile bir üçlü kurmayı teklif etti. Ağustos 2004'te Paris'teki Lüksemburg Bahçeleri'nde Le Trio Joubran hayata geçti. Dünya basınında haklarında çıkan övgü dolu yazılarla tanınan Joubran kardeşler, enstrümanlarını tek bir ses gibi büyüleyici biçimde çalıyor. Ud ve Arap lavtasının en büyük virtüözlerinden olarak gösterilen Joubran kardeşler enstrümanlarını kendi ruhlarının sesi ve bedenlerinin çarpan kalbi olarak ifade ediyor. Paris Olympia’dan New York Carnegie Hall’a uzanan farklı konser salonlarında binlerce kişiye konser veren kardeşler, ülkemizde de konserler verdiler.
Dört kuşaktır « Ud » yapımcısı ve müzisyenlerinden oluşan bir aileden gelen üç kardeş, büyük dede, dede, baba ve şimdi Samir, Wissam ve Adnan bu enstrümanı bir tutkuya, beceriye ve hayata dönüştürdüler. Filistinli üç kardeş, dünya çapında aranan müzisyenler olan Le Trio Joubran, büyük bir bireysel ve kolektif çaba ile müziğe ve halka duyulan derin sevgi ve saygı sayesinde sanatlarında ilerliyorlar.
********
Sanatçıları, yangın yeri olan bir ülkeden, ülkemizin güzelim şehri İzmir' deki yangınlara geliyorum bu müzikle. Yanımızda termosta çay ve bisküvilerle gittiğimiz ormanlık alanların üstünden, kırmızı alevler doymak bilmez canavarlar gibi geçti, gitti. Geriye şehrin üstünü tamamen kaplayan bembeyaz dumanlar, her tarafa yağan kül ve genzi yakan koku kaldı.
Anlamsız, bomboş, ümitsiz, hissiz insanlar, şehirler haline geldik.
Bir ağıt gibi dinleyelim bugün bu müziği, belki, bir gün, kimbilir....
2008' den beri blog dünyasındayım. Yazdıklarımı okuyup yorum yazan ve yazdıklarını okuyup yorum yazdığım bloggerlarla en sonunda kaçınılmaz olanı gerçekleştirmiş ve buluşmuştuk 2010 senesinde. Sonrasında başka bloggerların da katılımıyla çemberi genişletmiş ve keyifli anılar katmıştık blog dostluklarına. Ben şehir değiştirip İzmir' e yerleşince yolu buradan geçen dostlarla buluşup görüştük.
İzmir' de ilk blogger toplantısını Sevgili Kırmızı Ruh ile birlikte organize ettik ve 11 Ağustos 2024 güzel bir gün olarak, herkesin kişisel tarihinde yerini aldı diye düşünüyorum. Günün öğle saatlerinde buluşup akşama kadar beraber olmanın açıklaması budur sanırım. Sevgili Ceren, buluşmayı tatlı üslubuyla öyle güzel aktarmış ki ben buradan okumanızı öneririm.
Büyük incelikle güne katılan Makbule Öğretmenime, uzun zamandır torun sevdası ile blogtan da uzak kalan ama bugüne katılım sağlayan Kaplan Diary ve güzel eşine, sırf buluşma için İstanbul' dan kalkıp gelen Balthus' a, tanımaktan çok memnun olduğum zarif kızımız Bir Garip Şeyma' ya, benim tatlı dostum Sadece C. ye ve önerisiyle bugünü oluşturmamızı sağlayan Sevgili Kırmızı Ruh ve değerli eşine teşekkür etmek istiyorum. Büyük ve kalabalık bir İtalyan aile sofrası gibi kahkahanın, neşenin ve tadına doyulmaz sohbetlerin olduğu bu harika günü daima hatırlayacağım.
İskenderiye' de dünyaya gelen Yunan şarkıcı, Mısır'da gerçekleşen siyasi olaylar nedeniyle, ailesi ile birlikte 6 yaşındayken Atina'ya yerleşti. Sanatçı atletizm alanında bir kariyer sürdürmeyi planlarken ünlü besteci ve söz yazarı Dimos Moutsis ile tanıştı. Moutsis, ondaki müzik yeteneğini keşfedip, 1975 yılındaki ‘Tetralogia’ adlı ilk albümünde kendisi ile işbirliği yaptı. Sanatçı, bu tarihten itibaren her biri altın ya da platin statüsü kazanmış bulunan 28 albüm çıkarmıştır. Ayrıca ünlü söz yazarı Lina Nikolakopoulou'yla olan çalışmaları ile de tanınmıştır.
Birçok Yunanlı ve yabancı sanatçı ile ortak çalışmalar yürüten Alkistis Protopsaltis, Yunanca’nın yanı sıra İngilizce, İspanyolca, Fransızca, İtalyanca, Çince gibi dillerde de şarkılar söylemiştir. Protopsaltis, başarılarla dolu sanat yaşamının yanında, 2015 yılında geçici kurulan hükümette Turizm Bakan Yardımcısı olmuştur.
Dinlenmeye çekildiğim şu dönemde kitap okuyup, film seyretmekteyim, Netflix'te yayınlanan bir filmde bu şarkı ile karşılaşıp, müziğe bağlandım ve YouTube' da aratınca ünlü şarkıcı George Dalaras' ın seslendirdiği bir video buldum. Algoritmalar, internette arattığınız bir şeyin çeşitli versiyonlarını önünüze serdiği için hemen akabinde yayına aldığım sanatçının videosuna tıkladım, tıklayış o tıklayış. 😍
Şarkıyı ezberleyip sürekli söylemeye başlayınca, tatili falan bir tarafa bırakıp bu pazar için yayın hazırlamam gerektiğini anladım. Şarkıda kullanılan enstrümanların zenginliği kulakları doldurduğu kadar kalbi de, tek bir boş yer kalmamacasına dolduruyor. İnsanı fark ettirmeden sarıp sarmalıyor. Zaten sözleri de, şu aralar iyice sıkkın olan canlara bir dokunuş, bir renk veriyor. Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz ama inanın ben evde bağıra çağıra bu şarkıyı söylüyorum ve içi kararmış, neşesi sönmüş herkese, her şeye "sizi seviyorum" demek istiyorum, sevgiyi canlı tutmanın bilinciyle.
Hepimizin payına düşen pazar günü müziği işte budur dostlar.
Sevgili Kırmızı Ruh ile Ağustos ayında İzmir ziyaretinde bir buluşma ayarlamak için konuşmuştuk ve o bloğunda şurada yazı yayınladı. Belirlenen tarih 11 Ağustos 2024 saat 12:00 Balçova' daki Agora Avm içinde Kahve Dünyası' nda buluşuyoruz. Orayı tercih etmemizin sebebi havaların aşırı sıcak oluşundan ötürü serin bir yerde, üstelik sigara içenler için kafenin büyük bir bahçesinin de seçenekler arasında olması sebebiyledir.
Asıl adı Virginia Wynette Pugh olan sanatçı, 1942'de Mississippi' de dünyaya geldi. Annesi öğretmen, babası ise bir grupta gitar çalan ve şarkı söyleyen hevesli bir müzisyendi. Babası o daha 9 aylıkken beyin tümörü nedeniyle öldü. Annesiyle birlikte büyükanne ve büyükbabasının yaşadığı Tennessee' ye taşındılar. Babasının müzik aletlerini çalmaya başladı. Okulda piyano dersleri aldı ve iki arkadaşıyla beraber bir grup kurdular. Üçlü sık sık gospel etkinliklerinde birlikte şarkı söyledi. 17 yaşındayken annesine rağmen bir evlilik yaptı ve hemen hamile kaldı. Büyük zorluklar yaşadıktan sonra evliliğini bitirdi, dede ve ninesinin yanına Alabama' ya taşındı.
Şansı yaver giden sanatçı bir tv şovunda çalışmaya başlayarak, ekranda boy gösterdi. Müzik şirketleriyle görüşmeler yapan Tammy, bazısından olumsuz cevaplar aldı ama yılmayıp devam edince sonunda 1966'da Epic ile bir kayıt sözleşmesi imzaladı. Listelere giren bir single çıkardı ancak hala istediği çıkışı yapamamıştı. 1967'de Epic, "Your Good Girl's Gonna Go Bad"i yayınladı. Billboard country single listesinde üç numaraya yükseldi ve Wynette'in ilk liste başarısı oldu. Aynı adlı ilk albümü de 1967'de piyasaya sürüldü ve Billboard Country LPs listesinde yedi numaraya ulaştı. Ardından David Houston ile düet yaptığı "My Elusive Dreams" şarkısı, bir numara olduğu ilk country single'ı oldu. Albümün devamı, 1967'de Billboard ülke listesinde bir numaraya yükselen solo single "I Don't Wanna Play House" oldu. Daha sonra Tammy'e En İyi Kadın Country Vokal Performansı dalında Grammy Ödülü kazandırdı. Sonraki single'ları 1968'e kadar ülke listelerinde bir numara oldu. 1969' da ikinci Grammy ve en iyi kadın vokalist ödüllerini kazandı. Kazandığı ödüller ile birlikte Tammy, country müziğin ticari açıdan en başarılı ve popüler sanatçıları arasındaydı artık. Bu dönemde Tammy'nin kişisel hayatında çeşitli olaylar meydana geldi. Bu olaylar arasında 3 kez evlenip boşanması, kısa süreli ilişkileri ve polisiye olaylar yer aldı. Ayrıca ağrı kesicilere bağımlılığa yol açan sağlık sorunları ortaya çıktı. Yine de ticari başarısı devam etti. Solo single'ları listelerde zirveye çıkmasa da ilk ona girmeye devam etti. Tammy, beşinci ve son kez George Richey ile evlendi. Çift daha önce birlikte şarkılar yazdı ancak evlendikten sonra eşi tam zamanlı menajeri oldu. Ticari ilişkilerin yanı sıra birkaç albümünün de yapımcılığını üstlendi.
1993'te Tammy, Loretta Lynn ve Dolly Parton ile birlikte "Honky Tonk Angels" adlı stüdyo albümünü kaydetti. Parton bu çalışma için, "birimiz gitmeden önce bu projeyi yapmak istediğini" açıkladı. Tammy hayatı boyunca sağlık sorunlarıyla boğuştu. Hayatının son yıllarında sağlığı daha da kötüleşti ve 6 Nisan 1998'de Nashville, Tennessee'deki evinde uyurken öldü. Öldükten sonra da olaylar durulmadı. Kızları için yazdığı vasiyeti, o süreçte kayboldu ve mirastan başkaları yararlandı. Kızları da bunun üzerine annelerinin ölümünü soruşturmaya başladılar. Ceset mezardan çıkarılıp otopsiye alındı, şaibeli sayılacak ilaçlar bulundu ancak daha sonra davalı kişilerle uzlaşmaya varıldı. Vikipedi' de daha fazla detaylarını bulacağınız hayatı oldukça yoğun ve fırtınalı geçmiş. Onca yaşanmışlıktan geride kalan şarkılarında her şey oldukça açık.
Ses rengini beğendiğim sanatçının, söylediği yıllarda feminist gruplarca çok tutucu ve muhafazakar bulunarak eleştirilen şarkısını yukarda yayına ekledim. Sanatçı önerisi için Sevgili Nazlı Toaç' a teşekkürlerimle,
Bu yayından sonrası için bir yaz molası istiyorum izninizle. 3 ay sonra tekrar buluşmak üzere.
1972 yılında kurulan, 1982 yılına dek etkin olan İsveçli bir pop müzik grubudur Abba. 1966 yılında bir müzik grubu kurmaya karar veren Björn Ulvaeus ve Benny Andersson, 1969 ilkbaharında ABBA'nın diğer yarısını oluşturacak olan Agnetha Fältskog ve Anni-Frid Lyngstad'in katılımı ile grubu tamamladılar ve üyelerinin adlarının ilk harflerinden oluşan ABBA adını aldılar.
Benny ve Björn müzik çalışmalarına 18 yaşında başladılar. Single çıkarmaya ve başka şarkıcılara şarkı vermeye devam ettiler. Haziran 1972'de "People Need Love" single'ı yayınlandı. Bu single Björn & Benny, Agnetha & Anni-Frid adı ile yayınlandı. Single, İsveç listelerinde ilk 20'ye girince dörtlü olarak bir albüm yayınlama kararı aldılar ve 26 Eylül 1972'de ilk albümlerinin kayıtlarına başladılar. 1973'te Eurovision'a katılmak için "Ring Ring" şarkısını kaydettiler ancak İsveç elemelerinde üçüncü oldular. Grubun ilk albümleri Ring Ring de bu dönem yayınlandı. "Ring Ring" single'ı birçok Avrupa ülkesinde ve Güney Afrika'da bir hit oldu.
1973'te grubun menajeri olan Stig Anderson, uzun olan grup adını ABBA diye kısaltmaya başladı. Benny'nin fikriyle ilk B grubun logosunda ters çevrildi ve ᗅᗺᗷᗅ grubun logosu olarak kullanılmaya başlandı. Grup 1974 yılında "Waterloo" ile Eurovision Şarkı Yarışması'na katıldı. Bu sırada grup ABBA adını aldı. 6 Nisan 1974'teki Eurovision Şarkı Yarışması'nda ABBA "Waterloo" ile birinci oldu. Bu başarı ABBA'nın tüm Avrupa ülkelerinin yanı sıra ABD'de de ünlü olmasını sağladı. Abba, "SOS" adlı üçüncü albümüyle ününü pekiştirdi. Tüm dünyada büyük ilgi gören "Fernando" ve "Dancing Queen" gibi single çalışmaları, kısa sürede klasikler arasına girdi. "Dancing Queen" İngiltere listelerinde bir numaraya yükselen ilk ABBA şarkısı oldu. 1976 sonunda dördüncü albümleri olan "Arrival" piyasa çıktı. "Money Money Money" ve "Knowing Me, Knowing You" başta olmak üzere tüm parçalar büyük başarı kazandı. Ardından 1977 yılının başlarında Avrupa ve Avustralya turnesine çıktılar. 1979'da "Voulez-Vous" albümü piyasaya çıktı. Bu yılın son çeyreğine girilirken "Gimme! Gimme! Gimme! (A Man After Midnight)" adlı single çalışma piyasaya sürüldü. ABBA'nın en çok beğenilen parçalarını içeren toplama albümün ikincisi, "Greatest Hits Vol. 2" de, aynı yıl uluslararası başarı yakaladı. 1980 yılının Mart ayında ABBA, Japonya'da bir konser verdi. Birkaç ay sonra, "The Winner Takes It All"u da içeren "Super Trouper" adlı albüm piyasaya çıktı. Yıl sonunda ABBA'nın sekizinci albümü olan "The Visitors" piyasaya sürüldü. Öne çıkan parçaların başında "One of Us" geliyordu.
1982'de grup dışı çalışmalara başladılar. Björn ve Benny çeşitli müzikal denemelere yönelirken Agnetha ve Frida da solo kariyerlerini sürdürdüler. Bu dönemde tek çıkan albüm "ABBA LP" grubun ilk on yılında kaydettiği en iyi şarkıları içeriyordu. Aynı yılın sonunda ABBA, müzikal çalışmalarını bir süreliğine askıya alma kararı aldı ve dinlenmeye çekildi. Birkaç yıl sonra yeniden bir araya gelseler de kayıt yapmadan ayrılarak ABBA'nın aktif yaşamına son vermiş oldular. 1992'de piyasaya çıkan "Abba Gold" büyük ilgi gördü. 1993'te "More Abba Gold" ile devam eden serinin üçüncü albümü "The Box Set: Thank You For The Music" oldu. Eylül 2018'de Ulvaeus, "I Still Have Faith in You" ve "Don't Shut Me Down" adlı iki yeni şarkının olduğunu açıkladı. Ocak 2019'da Ulvaeus, hiçbir şarkının henüz bitmediğini ve üçüncü bir şarkı olasılığını ima etti.
Ve 40 yıl aradan sonra, Kasım 2021' de hazırlanan yeni albüm "Voyage" piyasaya çıktı. Yeni albümde 10 şarkı var ve Abba karakteristik özelliğinden hiç bir şey kaybetmemiş. Dinlemek isterseniz Youtube' dan ulaşabilirsiniz.
Onca muhteşem şarkıları varken neden yukardaki şarkıyı aldığımı merak edebilirsiniz. Uzun zamandır -bildiğiniz üzre- müziğin muhteşem dünyasında dolaşırken, duygularımı ifade edecek bir şarkının ABBA tarafından zaten yapılmış olduğunu gördüm. Bu şarkıyı belki bugün dinleyenler ya da daha önce dinlemiş olanlar vardır. Özellikle şarkı sözlerinin Türkçe çevirisi olan bir videoyu eklemek istedim, dinleyip okuyarak pekiştirmek için.
Taziye : (isim, Arapça) Ölen kimsenin yakınlarına başsağlığı dileme, taziyet.
"Hanımefendi, taziyelerini sunmak için yan köşkten gelmişler."
Birleşik kelime olarak kullanımı :
Taziyeevi : (isim) Cenaze sahiplerine başsağlığı dilenmesi için yapılan özel yer.
Kelime kökeni :
Arapça ˁzw kökünden gelen taˁziyat "başsağlığı dileme" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça ˁazāˀ "metanet, (ölüm karşısında) ağırbaşlılık" sözcüğünün tefˁîl vezni (II) masdarıdır.
19 Eylül 1969'da İzlanda'nın Reykjavík kentinde dünyaya gelen Jóhann, tiyatro, dans, televizyon ve film dahil olmak üzere çok çeşitli medya için müzik yazan bir besteciydi. Piyano ve trombonu 11 yaşından itibaren öğrendi, ancak gençlik yıllarında bıraktı. Jóhann, dil ve edebiyat okuduğu İzlanda Üniversitesi'ne gitti. Müzik kariyerine 1980'lerin sonlarında grup Daisy Hill Puppy Farm'da başladı. Olympia, Unun ve Ham gibi İzlandalı indie rock gruplarında gitarist ve yapımcı olarak çalışmaya devam etti. 1999'da Jóhann, Kitchen Motors'u kurdu; Punk, caz, klasik, metal ve elektronik müzik sanatçıları arasında disiplinler arası işbirliğini teşvik eden bir düşünce kuruluşu, sanat organizasyonu ve müzik şirketi. Kendi sesi bu müzikal deneylerden doğdu.
Jóhann'ın ilk solo albümü Englabörn, aynı adlı tiyatro eseri için yazılmış müziğe dayanan bir süitti. Yaylı çalgıları kaydederek ve bunları dijital filtrelerle işleyerek kompozisyon oluşturdu. Albümü, Satie, Purcell ve Moondog'u Mille Plateaux ve Mego gibi plak şirketlerinin elektronik müziğiyle birleştirdi. Jóhann'ın dördüncü stüdyo albümü olan "IBM 1401", "A User's Manual", 30 Ekim 2006'da 4AD etiketiyle yayımlandı. Bir IBM mühendisi ve İzlanda'nın ilk bilgisayar programcılarından biri olan babasından ilham aldı ve işteki boş zamanlarında melodiler bestelemek için bu donanımları kullandı. Kompozisyonun bir parçası olarak IBM 1401'in elektromanyetik emisyonlarından üretilen sesleri kullandı. 2010 yılında Jóhann, film yapımcısı Bill Morrison ile işbirliği yaptı. Film, "soyu tükenmiş endüstrinin sosyal, kültürel ve politik yönlerini ve kömür ocaklarının güçlü bölgesel geleneğini" kutlamasıyla dikkat çekti. Parçanın tamamı, 1980'lerde bölgede meydana gelen madenci grevlerine bir övgüydü. Eserin prömiyeri Temmuz 2010'da Durham Katedrali'nde yapıldı ve Mayıs 2011'de CD ve DVD olarak piyasaya sürüldü. Albüm BBC tarafından "kuzeydoğu İngiltere'nin eski madencilik topluluğu için muhteşem bir ağıt" olarak tanımlandı ve övgüler aldı. 2000'li yıllar boyunca solo kariyeriyle eş zamanlı olarak 2004'te İzlanda komedisi "Dis", 2007'de TV dizisi "Svartir englar" ve 2007'de "In the Arms of My Enemy" dahil olmak üzere bir dizi esere imza attı. Ancak, en iyi tanındığı Denis Villeneuve ile yaptığı çalışmadır. Villeneuve ile ilk işbirliği 2013'te "Prisoners" dizisiyle oldu. Daha sonra Villeneuve'ün En İyi Orijinal Müzik dalında Akademi Ödülü'ne aday gösterilen "Sicario" (2015) ve "Arrival" (2016) filmlerinde de çalıştı. Jóhann'ın James Marsh'ın "The Theory of Everything" filmindeki çalışması, 2015 yılında En İyi Orijinal Müzik dalında Altın Küre Ödülü'nü kazandı. Son çalışmaları "Mandy", "The Mercy" ve "Mary Magdalene" filmleri içindi.
Jóhann, 9 Şubat 2018'de 48 yaşında Berlin'de öldü. Ölümünden önce Disney'in "Christopher Robin" müziklerini bestelemesi için işe alınmıştı, ancak üzerinde çalışmaya başlayamadan öldü. Yönettiği tek uzun metrajlı filmi "Last and First Men", ölümünden iki yıl sonra 70. Berlin Uluslararası Film Festivali'nde prömiyerini yaptı ve büyük beğeni topladı.
Yayını hazırlarken çok fazla eserini dinlediğim sanatçıyı takdirle yad ediyorum. Yukarda yayına eklediğim bestesi ve şimdi linkini buraya bıraktığım eseri en çok beğendiklerim. Umarım sizlerde beğenirsiniz. Bir sanatçı ölse bile eserleriyle, dünya döndükçe var olacaktır.
1.(isim) Bir ilin para işlerini yöneten en üst düzeydeki görevli.
2.(isim, tarih) Osmanlılarda maliye işlerinin en yüksek yetkilisi veya illerde maliye işleriyle uğraşan görevli.
"Defterdar, adından anlaşılacağı gibi defter tutar ve kalede çok sayıda silah tutar ağalar içinde az sayıdaki efendi grubundandır." - Mahir Aydın
********
Birleşik Kelime şeklinde kullanımı :
Asitane defterdarı : (isim, tarih) Tanzimat’tan önce maliye müsteşarı.
*******
Kelimenin Kökeni :
“Defterdar” kelimesi Arapça kökenlidir. “Defter” (دفتر) Arapça’da “defter” veya “kitap” anlamına gelirken, “-dar” eki ise “sahip” veya “görevli” anlamına gelir. Dolayısıyla “defterdar”, “defter sahibi” veya “defterleri yöneten görevli” anlamına gelir.
Lévon Minassian, Fransız-Ermeni duduk sanatçısıdır. 1953 yılında Marsilya'nın Saint-Jerome bölgesinde doğdu. Müzik kültü içinde yaşayan bir aileyle çevrili ve seslere duyarlı biri olarak, çok genç yaşta bir folk grubunda mandolin çalmaya başladı. 15 yaşındayken, ailesinin ona özel olarak getirttiği duduk ile uzun bir öğrenim ve çıraklık dönemi başladı.
Sanatçı, gençliğinde sıkı takipçisi olduğu Ermeni sanatçıları, 70'lerin sonunda, özellikle Civan Gasparyan ve Valodiya Harutyunyan'la duduk üzerinde çalışmak amacıyla birkaç kez Ermenistan'a gitti. Minassian, büyük bir özveri ve sabırla ve bu enstrümana olan sevgisinden dolayı kendi imkanlarıyla tüm inceliklerinde ustalaşmaya çalıştı. O zamandan beri, sanatçı aralıksız eğitim almaya devam etti ve şu anda en yetenekli duduk sanatçılarından biri olarak tanınmakta.
2003 yılında Jacques Chirac tarafından sanat ve edebiyat nişanı verilen ünlü duduk sanatçısı hayli üretken ve katkı sağladığı müzik albümleri oldukça fazladır. Charles Aznavour, Helene Segara, Peter Gabriel, Tony Levin, Armand Amar ve Sting gibi sanatçılar bu ortak çalışmalardaki isimlerdir.
Blogda son yayında kullandığım müzik Minassian ile Armand Amar' ın ortak çalışmalarındandı. Armand Amar' ın çalışmaları da ayrı bir güzellikte, onu da bir başka yayına konu edeceğim.
Bizim kültürümüze yakın bir enstrüman ve ona duygusunu katan bir müzisyenden bahsettik.
"Notalarla şaheserler yaratmak, klasik piyanonun tabularını yıkmak, Fransız rapinin piyanisti olmak ve gezegene onlarca şarkı ithaf etmek… Bu özelliklerin ise birleştiği tek isim; piyanonun asi romantiği Sofiane Pamart!" diyordu röportajının yayınlandığı sayfada.
Sofiane Pamart, 25 Nisan 1990 yılında Paris’in Lille banliyölerinde yaşayan Hellemmes komününün üyesi olarak dünyaya gelmiştir. Müziğe olan ilgisini şu cümleleriyle açıklamış: “Üç ya da dört yaşlarındayken annem bana sadece on iki tuşlu küçük bir klavye aldı. Radyoda veya filmlerde dinlediğim melodilerin notalarını bulabildiğimi keşfetti. Tabii ki, o zamanlar bir bebeğin yapabileceği gibi oynuyordum, ama doğru şekilde yapıyordum ve bundan çok zevk aldığımı fark etti. Dragon Ball-Z, Sailor Moon gibi çizgi filmlerden veya The Godfather gibi filmlerden müzik çalardım.”
Pamart, Fransız halkının klasik piyano anlayışını derinden sarsmış ve bu özelliği ile tanınmıştır. Rap ve piyanoyu akıllara durgunluk getirecek bir seviyede birleştirmiştir. Klasik müziğin dışına çıkan notaları sayesinde "Conservatioire de Lille"’de altın madalya sahibi olmuştur. Solo kariyerinin yanı sıra çocukluğundan itibaren rap müziğe duyduğu derin bağlılığı sayesinde, rap müzik severler tarafından da ilgi gören ve sevilen bir sanatçı olmuştur. Fransız ünlü rapçilerinden Koba LaD, Vald, Maes, Sneazzy, Hugo TSR, Scylla, Lord Esperanza, Frenetik ve Dinos gibi isimlerle çok sayıda iş birliği yapmıştır.
2018 yılında Pleine Lune albümünü dinleyicileri ile buluşturmuş, 2019 yılında, Koba LaD ve Maes ile birlikte çıkardıkları singleları Matin ve Vald ile birlikte çıkardıkları “Journal Perso II” şarkısı, Gold statüsüne ulaşmıştır. Aynı zamanda her iki şarkıda da söz yazarları, Gold sertifikalı sanatçılar olmuşlardır. Aynı sene içerisinde albüm hazırlıklarını bitirmiş olan Pamart, daha önce ilkini yayınladığı "Pleine Lune" albümünün ikinci versiyonunu çıkarmıştır. 2019 yılını oldukça üretken geçiren Sofiane Pamart, aynı sene içerisinde "Planet" albümünü de dinleyicileriyle buluşturmuştur. Ünlü piyanist, iki yılın ardından 2021’de "Loving Life" albümü ile müzikseverler karşısına çıkmıştır. Aynı sene içerisinde "Planet" albümünün bir başka versiyonu olan "Planet Gold"’u dinleyicilerine sunmuştur. 2021 yılında Cercle‘ın turistik ve önemli bölgelerinde gerçekleştirdiği müzik etkinliğinde Pamart, Laponya‘da Kuzey Işıkları altında bir piyano performansı sergilemiş, son albümünü 2022 yılında "LETTER" ismiyle yayımlamıştır. Hakkında pek fazla bilgi bulunmamasının aksine Sofiane Pamart, albüm ve teklileri ile adından çokça söz ettirmektedir.
Pamart, Berberi kökene sahip olduğu için göçebe bir hayata alışkın olduğunu belirtmektedir. Bu sebeple "Planet" albümünde 12 farklı şehirden bahseder ve bu albümünde gerçekleştirdiği yolculuklar sonucunda, şehirlerin kendisinde bıraktığı duyguları, dinleyicileri ile paylaşmaktadır. Şehirlerin karakteristik özelliklerini de şarkılarına eklemeyi ihmal etmemiştir. Albümdeki parçaların en belirgin özelliği ise onu bunaltan şehirlerin Planet başlığında toplanması. Bir röportajında; “İster tur sürecinde ister stüdyoda olsun, duyguların süngeri olma görevini görüyorum” ifadelerini kullanmıştır. Albümünün her parçası, birbirinden farklı tonlara sahiptir; bir bastığı tuşa bir daha basmıyormuş gibi izlenime kapılmamıza sebep olmaktadır diye yazıyordu incelediğim yazıda. Ben de, bu genç müzisyenin "Planet Gold" albümünü hararetle tavsiye ediyorum ki yukarda yayına aldığım Kahire (Le Caire) adlı parçayı o albümden seçtim. Chicago, Sicilia, Nagasaki, Medellin isimli parçalar da en beğendiklerim arasında, dinlemenizi öneririm.
Müziğin kucaklayıcı ruhu ile harika bir pazar diliyorum.
İngiliz prodüktör, besteci, orkestra şefi, klavyeci ve aranjör olan Westley, burs kazandıktan sonra Londra'daki Royal College of Music'te flüt, piyano ve kompozisyon eğitimi aldı. 23 yaşına geldiğinde Londra'nın West End bölgesinde müzikaller yönetiyordu. Aynı zamanda, yedi yıl boyunca müzik direktörlüğünü yaptığı Bee Gees'e katılmaya davet edildi.
Klavyeci ve aranjör olarak Carpenters, Peter Gabriel, Lucio Battisti, Phil Collins, Sweet, Leo Sayer, Andrew Lloyd-Webber, Everly Bros, Vangelis, Gerry Goldsmith, Hans Zimmer, Marvin Hamlish, Henry Mancini gibi birçok uluslararası sanatçıyla işbirliği yaptı. 30 yaşında çok başarılı İtalyan sanatçılarla uzun bir işbirliğine başladı ve 2016 Sanremo Festivali'nde Eros Ramazzotti'nin aranjörlüğünü ve orkestrasını yönetti. Aranjör ve şef olarak Londra Senfoni Orkestrası, Kraliyet Filarmoni Orkestrası, Filarmoni, Pro Arte, Londra Oda Orkestrası, Orchestra del Teatro Regio di Parma, Orchestra del Teatro Bellini di Catania, Roma Sinfonietta, Brno Filarmoni, Budapeşte Senfoni Orkestrası, Orchestra del Teatro Verdi di Salerno ile çalıştı.
Birçok çağdaş klasik müzik yazmıştır, Kuzey Kutup Dairesi'nde Seyahatler - Kraliyet Opera Binası tarafından görevlendirilen bir oda operası, klasik şarkılar ve solo piyano için birçok eser.
2008 yılında 58. Sanremo Festivali'nde grubu Frank Head ile Parapara' Parara şarkısıyla Eleştirmenler Ödülü'nü kazandı. Eylül 2010'da Roma'daki Santa Cecilia Konservatuar müdürü tarafından stüdyoda aranjman, orkestrasyon ve kayıt dersleri vermek üzere bir kurs düzenlemeye davet edildi. 2019'da solo piyanodaki enstrümantal besteleri içeren yeni bir kayıt projesi hazırladı.
Son albüm çalışması da dahil keyif alacağınız çalışmalara sahip bir müzisyen.