Alberto Iglesias Fernández-Berridi, 1955 yılında San Sebastián kentinde doğmuş İspanyol bestecidir. Konservatuvarda armoni ve kontrpuan eğitimi alan Iglesias, eğitimine kompozisyon ve piyano eğitimi aldığı Paris'te ve elektronik müzik öğrendiği Barselona'daki Phonos stüdyolarında devam etti. Daha sonra, 1981'den 1986'ya kadar birlikte çalışan ve performans sergileyen Javier Navarrete ile bir elektronik müzik ikilisi yarattı. Bu arada 1980'lerde film müzikleri alanında çalışmaya başladı.
Pedro Almodóvar'ın yönettiği "The Flower of My Secret" (1995), "Live Flesh" (1997), "All About My Mother" (1999), "Talk to Her" (2002), "Bad Education" (2004), "Volver" (2006), "Broken Embraces" gibi filmler için müzikler besteledi (2009) ve "The Skin I Live In" (2011). Fernando Meirelles'in "The Constant Gardener" (2005) film uyarlamasındaki müziğiyle ilk kez Oscar' a aday oldu. Ayrıca Khaled Hosseini'nin aynı adlı romanından uyarlanan "The Kite Runner" (2007) filminin müziklerini de besteleyerek ikinci kez Oscar adayları arasında yerini aldı. 2008'de Steven Soderbergh'in 2008 yapımı iki bölümlük biyografik filmi Che'nin (2008) müziklerini besteledi.
Kariyeri zamanla daha uluslararası hale geldi ve sonunda Hollywood'da da çalışmaya başladı. "The Constant Gardener" (2005), "Tinker Tailor Soldier Spy" (2011) ve "Parallel Mothers" (2021) filmlerindeki çalışmasıyla dört kez Akademi Ödülü'ne aday gösterildi. Hossein Amini'nin "The Two Faces of January" (2014) filmi de yine çalışmaları arasında. Sanatçı, ayrıca bale müziği için klasik müzik çalışmaları da yaptı.
Özellikle Pedro Almodóvar' ın çalışmalarına hayran olduğumdan, tüm filmlerini izlemiş ve birlikte çalıştığı müzisyenle enfes bir uyum içinde olduğunu gözlemlemiştim. Yakın zamanda vizyona giren "The Room Next Door" isimli, başrollerini Tilda Swinton, Julianne Moore, John Turturro' nun paylaştığı film de diğer izlediklerim gibi aynı lezzeti sundu ve Iglesias' ın başarısına bir kez daha şahit oldum. Filmi tavsiye ediyorum ama fırsat bulamayanlar için en azından müziğini yayına alıp, besteciyi tanıtmak istedim ancak ilk müzik oldukça kısa olduğundan, sanatçının "Hable Con Ella" filmi için bestelediği bir parçayı da sona ekliyorum orkestrasyon çeşitliliği hakkında fikir vermesi açısından.
Herkese müziğin iyileştirici gücü ile dopdolu, enfes bir pazar diliyorum,
Nathaniel Adams Coles, bilinen profesyonel adıyla Nat "King" Cole , popüler Amerikalı şarkıcı, şarkı sözü yazarı ve caz piyanistidir. Babası kilisede papazlığa yükselmiş ve annesi de kilise orgcusu olmuştur. Cole, org çalmayı bu sırada öğrenmeye başlayınca, 12 yaşına kadar annesi ona öğretmenlik yapar. Caz ve gospel dışında, Johann Sebastian Bach'tan Sergei Rachmaninoff'a birçok bestecinin şarkılarını öğrenerek klasik batı müziği bilgisini ilerletir. Daha sonra çeşitli caz kulüplerinde Louis Armstrong, Earl "Fatha" Hines ve Jimmie Noone gibi sanatçıları dinler. Öğrenimi sırasında müzik programlarına katılır. 1930'larda, daha çocukken müzisyenlik kariyerine başlar ve "Nat Cole" ismini benimser. Caz kulüplerinde orkestrası ile çalışan Cole, 1936 yılında kardeşiyle ilk müzik kaydını yapar. Üç müzisyenle beraber kurduğu "King Cole Swingers" orkestrası ile birlikte yerel barlarda çalışır. Nat King Cole Trio'yu kurduktan sonra sanatçı, bu üçlüde piyanist olarak görev alır, Oscar Moore grubun gitaristi, Wesley Prince ise basçısı olur. Grup 1930'ların sonlarına kadar radyo kayıtları da yapar.
Cole popülaritesini, ilk olarak "Sweet Lorraine" ile 1940 yılında yakalar. Piyanistliği dışında bazı şarkılara sesiyle de katılmasına rağmen bu konuda biraz utangaçtır ama diksiyonuyla gururlanmakla beraber, yine de iyi bir şarkıcı olduğunu düşünmez ve yumuşak okuyuşunun zamanının caz vokalistlerinin tarzlarıyla uyuşmadığına inanmaktadır. Nat'in albümleri hem müzikal anlamda hem de parasal anlamda başarılı olur. 1943 yılında kendisine ait bir şarkı olan "Straighten Up and Fly Right" ın kaydedilmesi ile göze çarpar. Bir pop ikonu olarak benimsenmesi The Christmas Song gibi bir hit şarkısı ile pekişir. Bu şarkıyı Cole tam dört kez farklı koşullarda kaydeder. Bunlar 1946, 1953, 1961 yıllarında kaydedilir. Son kayıt, The Nat King Cole Story albümünde yer alır ve stereo olarak kaydedilir. Hatta parçanın bu sürümü, günümüzde de sık sık çeşitli yerlerde çalmaktadır.
Cazdan popa doğru kayması, hayranlarının ve müzik eleştirmenlerinin konusu haline gelince Cole, tekrar özüne döndüğünü ve asla cazdan kopmadığını göstermek amacı ile 1956 yılının sonlarına doğru, After the Midnight adlı bir albüm kaydeder. 5 Kasım 1956 tarihinde kendi adını taşıyan The Nat King Cole Show!! adlı televizyon programı NBC adlı Amerikan televizyon kanalında yayınlanmaya başlar. Televizyon programı, sponsorların siyahi bir sanatçıyı desteklemek istememesi ve programa hiçbir kuruluşun sponsor olmaması nedeniyle iptal edilir. Tüm yaşamı boyunca ırkçılık yapılan Cole, çalışmalarına devam eder ve 1960'lı yıllarda birkaç tane sevilen parça besteler. Bunların arasında 1962 yılının Ağustos ayında yaptığı "Ramblin Rose", "Dear Lonely Hearts", "Those Lazy, Hazy, Crazy Days Of Summer" ve "That Sunday, That Summer" gibi şarkılar bulunur. Bu yıllarda, bazı kısa metrajlı filmlerde de rol alır. 15 Şubat 1965 tarihinde akciğer kanserinden, kariyerinin zirvesindeyken ölür.
Cole, 1990 yılında Hayat Boyu Başarı dalında Grammy ödülüne layık görülür. Ayrıca, Alabama Music Hall of Fame ve Alabama Jazz Hall of Fame gibi kurumlarda da yer alır.
Çocukluğumdan itibaren, Sezen Cumhur Önal' ın meşhur tanımı, "kadife sesli çikolata renkli şarkıcı" olarak tanıdığım ve bayılarak dinlediğim sanatçının, bugün bile şarkıları etkisini zerre kaybetmeden dinleniyorsa, yapmak istediğini kesinlikle başarmış demektir bana göre.
1975 yılında Avustralya'nın Melbourne kentinde kurulan, İngiliz Graham Russell (vokal, gitar) ve Avustralyalı Russell Hitchcock'tan (vokal) oluşan bir soft rock ikilisidir. Sidney'deki Jesus Christ Superstar'ın Avustralya prodüksiyonunun provalarının ilk gününde bir araya geldiler ve 1964'te sırasıyla İngiltere ve Avustralya'da gördükleri The Beatles'a olan sevgileri de dahil olmak üzere pek çok ortak noktayı paylaşan kişiler olarak, anında arkadaş oldular.
Jesus Christ Superstar'ın performansından sonra kafe-barlarda, pizza salonlarında, vokal becerilerini ve armonilerini geliştirmek için ellerinden gelen her yerde çaldılar. Graham sürekli yazdı ve piyanist Frank Esler Smith'in yardımıyla kasete birkaç şarkı kaydettiler, bunlardan biri "Love and Other Bruises" idi. Bu demoları tüm büyük plak şirketlerine götürdükten ve biri hariç hepsi tarafından reddedildikten sonra, CBS Records şirketiyle bir anlaşma imzaladılar. Albüm bir hafta içinde kaydedildi, mikslendi ve "Love and Other Bruises" ilk single olarak yayınlandı ve hemen listelerin zirvesine çıktı. Graham, gördüğü bir rüyada, etrafında yanıp sönen ışıklar olan ve ortasında "AIR SUPPLY" (hava tedariği) yazan bir reklam panosu görmüş ve grubun adının bu olmasına karar verilmişti. Avustralya'da Rod Stewart'ın konserine ve dolayısıyla Rod'un 1977'deki Kuzey Amerika turnesine davet edildiler. Eve döndüklerinde tamamen unutulduklarını görünce hayal kırıklığı yaşadılar ama daha sonra Graham, "Lost in Love" ve "All Out of Love" dahil olmak üzere birkaç şarkı yazdı. "Lost in Love" 1978'de Avustralya'da piyasaya sürüldü ve yine listelerin zirvesine yükseldi. Arista Records'un kurucusu ve başkanı Clive Davis onlara hemen bir plak anlaşması teklif etti. Şarkı 1980'de piyasaya sürüldü, dünyanın en çok satan şarkısı oldu ve birçok ülkede listelerin zirvesine yerleşti. "All Out of Love" albümün ikinci single'ı oldu ve dünya listelerinde bir kez daha zirveye yerleşti. Lost in Love, The One that You Love, Now and Forever ve The Greatest Hits albümleri 20 milyondan fazla sattı. "Lost in Love" 1980'de yılın şarkısı seçildi ve diğer single'larla birlikte 10 milyondan fazla kopya sattı.
Russell Hitchcock'un tenor sesi ve Graham Russell'ın basit ama görkemli besteleri, sonsuza dek "Air Supply" olarak bilinecek benzersiz bir grup yarattı. Çin, Tayvan ve Güneydoğu Asya'nın çoğunu gezen ilk batılı grup oldular. Bu ülkelerden bazıları pop müziğin sınırlarını geçmesini yasaklamıştı, buna rağmen şarkılarının her biri radyoda milyonlarca kez çalındı. Air Supply, daha önce çok az sanatçının sahne aldığı yerlerde cömert bir prodüksiyonla turneye çıkmaya başladı ve Güney Amerika ve Asya'da herkesin hayatının parçası haline geldi. 1988'de Avustralya'nın İki Yüzüncü Yıl kutlamalarına katılmaya ve ateşli hayranları olduğunu öğrendikleri Prens Charles ve Prenses Diana için performans sergilemeye davet edildiler. Bu olay, kariyerlerindeki en değerli performanslardan biri oldu. Temmuz 2005 te Havana, Küba'da 175.000 hayrana konser vererek, katılım rekoru kırdılar. 4 Kasım 2011'de Air Supply, Late Night with Jimmy Fallon'a katıldı ve The Roots eşliğinde "All Out Of Love" şarkısını seslendirdi.
1975 ten beri birlikte aynı yolda yürüyen grubun bunca zamandır hiç tartışmamış olmaları, Air Supply'a duydukları saygı, tutku, sevginin ve paylaştıkları derin dostluğun kanıtı olsa gerek. Tüm albümlerini dinlediğinizde, size hep tanıdık gelecek melodilerin olduğunu göreceksiniz. Bir çok filmde, reklamlarda bile kullanılan şarkılarının asıl kahramanlarını bugün size tanıtıyor olmaktan pek memnunum.
"Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır." - Atatürk
2. (isim) Davranışlar.
3. (isim) Olaylar.
"Agâh Bey dünya ahvalinden habersiz." - Refik Halit Karay
* * * * * *
Kelime Kökeni :
Arapça aḥwāl "haller" sözcüğünden alıntıdır. Sözcük, Arapça ḥwl kökünden gelen ḥāl sözcüğünün çoğuludur. Arapça ḥwl kökünden gelen ḥāl, "1. durum, 2. görünüm, varoluş evresi, 3. şimdiki zaman" sözcüğünden alıntıdır. Sözcük, Arapça ḥāla "döndü, dönüştü, evrildi, yöneldi, bir hale geldi, bir hal aldı, bir hale büründü, bir görüntü edindi" fiilinin mastarıdır.
* * * *
Yeni senenin ilk gününe denk gelen "Bir Kelime" yayını için seçtiğim kelime ile toplum, ülke, dünya olarak 2025' te en iyi şekliyle yaşayabilmek dileğiyle.