31 Aralık 2016 Cumartesi

{ಠ,ಠ} dan dilekler




Copyright M©MENT©S



  İşte kimimizin mutlu yaşadığı, kimimizin de "nasıl geçecek zaman?" dediğimiz koca bir yılı da uğurluyoruz. İnsan hem kendi hayatında, hem de ülkesinde yaşananlarla yoğrulurken etkileniyor. Özellikle olumsuz şeylerin izi çok derin oluyor. Bir blog yorumunda yazdığım dileği paylaşmak istedim sizlerle. 

Umarım ve dilerim ki güzel ve şaşırtıcı şeylerin öne çıktığı bir yıl olur. Hep onlar konuşulur. Ölümlerin sıralı, doğumların sevinçli, işlerin, kazançların adil dağıtıldığı bir dünya düzeni getirir 2017.





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-














28 Aralık 2016 Çarşamba

kontrol manyağı



********



Yanyana hizalı duran terliklerini ayağına geçirdi. Mutfak tezgahında asker gibi dizili kavanozların yanında komutan edasıyla duran sürahiden bardağa su doldurdu. İçtikten sonra bardağı yıkayıp bulaşıklığa koydu. Tezgaha sıçrayan su damlalarını bir çırpıda bezle sildi.


 Salondaki koltuğa otururken aldığı nefesi büyük bir hızla verdi. Sırtına bir yastık destekledi, iyi gelmişti bu ona. Gözü pencereden gökyüzüne doğru kaydı. Hava epey rüzgarlıydı bugün, ağaçların dalları sağa sola tokat yiyormuşcasına savruluyordu. "Doğanın hesaplaşması herhalde" diye düşündü. O esnada camdaki lekeyi farketti. Hemen doğruldu, pencereyi açıp ne olduğuna yakından baktı ve yüzünü buruşturarak "Ah bu kuşlar !.. Tepemizden uçarken altlarında ne olduğuyla ilgilenmiyorlar hiç... bunların altına bez bağlamalı kesinlikle" dedi. Gerekli malzemeleri alıp temizlemeye başladı.

(Ne yorucu bir hayat bu yahu diye düşündü yazar. Her an herşeyi mükemmel(!) bir düzene tabii tutmak, herşeyin peşinde bitmek bilmeyen bir enerjiyle deli gibi koşturmak.)



Elindekileri koridordaki malzeme dolabına götürürken konsolun üstündeki telefon ahizesinin kıvrılmış kablosu takıldı gözüne ve "Umarım kontrol manyağı olursun!" diye bağırdı. "Hah !.. Tüm zamanların bedduası olmalı bu kesinlikle!.. Oh ne ala, suya sabuna dokunmadan tertemiz bir "ah" seslenişi" dedi. 

(Yazar da aynı anda; "Evet evet kesinlikle bu bir beddua.. bu kadına biri beddua etmiş olmalı.. herşeyi bu kadar kontrol altında tutmak bir hastalık, bir akıllara zarar durumu. Bir nevi yaşamayı es geçmek gibi bir şey" diye düşündü.)


Kadın bir gariplik olduğunu anladı ve koltuğa oturup konuşmaya başladı.


"Böyle olmayı istediğimi mi sanıyorsunuz yazar bey? Önceleri oda düzenlemeleri, dolap yerleştirmeleriyle başlayan bu masum hareketler gittikçe derinleşti, bedenimde kendine kocaman yer edinip, beni içinde minicik bir hücreye hapsetti !"


Yazar, içine çağrıldığı konuşmanın şaşkınlığıyla oturduğu yerde doğruldu ve "Ah hayır hayır, ben sadece bir şeyler yazmalıydım ve annem aklıma geldi, onun temizlik takıntısı.. o yüzden.." dedi.



tencere ovalama ile ilgili görsel sonucu


"Hah işte aynen.. ben de temizlikle başladım. Lekesiz bardaklar, tabaklar, çatallar için saatlerce oturdum onları yıkadım, kuruladım ve parlattım. Tencereleri bile mağazadan ilk aldığım hale getirdim her seferinde. Ama her seferinde yine kullanıldı mecburen ve ben yine o döngü içinde buldum kendimi. Sonraları masa üzerinde duran objeler, duvarda asılı tablolar, ayakkabılıkta dizilmiş ayakkabıların bile düzeni önemliydi. Yaptıkça daha fazlası geldi önüme, algıda seçicilik derler ya, o hesap herşeyi görür oldum, herşey gözüme batar oldu."

"Peki bu bir hastalık mı sizce?"

"Önceleri öyle düşünmüyordum ama bir gün evdeki hareketlerimi gizli kameralarla kayıda alıp, bana izlettiren nişanlım sayesinde yüzleştim."


"Sonuç?"


"Ayrıldık..."


"Üzüldüm"


"Çok sevse bile kimse katlanmaz böyle bir şeye sanırım. O duyguyu bile öldürüyor bu takıntı. İlk izlediğimde normal geldi hareketlerim, ne vardı ki, temiz ve düzenli bir hayatın içinde olmak mı ona zor geliyordu? Ayrıldıktan sonra da defalarca izledim, kendi hatalarımı buldum ne komik.. bambaşka bir kadına bakıyormuşum, sinemada bir film izliyormuşum gibiydi. Tenkit bile ettim hatta o kadını (!) "


"E bu çok iyi bir gelişme, sonra?"


"Kaydı izlemeyi bitirdikten sonra yine o takıntılı kadın oluyordum. Bir kokteyl esnasında üst düzey yöneticilerden birinin ceket omzundaki ipliği alınca kıyametler kopmuştu."


"Ne oldu?!"


"Yöneticinin eşi de kokteyldeydi ve onda da bir hastalık vardı?"


"Meraktayım?!"


"Aşırı derece kıskançtı kadın. Benim o hareketimle adeta uçtu kocasının yanına. Meğer göz hapsinde tutuyormuş. O olaydan sonra şirketteki görevim de biraz daha pasifize edildi. Anlayacağınız yazar bey, hayatım her yönden kıskaca girdi."


"Ciddi bir durum bu.. açıkçası yazmaya başladığımda bloğum için komik bir şey anlatmayı planlamıştım. Görüyorum ki, hayatınız cidden açmaza girmiş. Profesyonel yardım için bir yerlere başvurdunuz mu, araştırma yaptınız mı?"


"Evet, bir aydır psikiyatrik tedavi görüyorum. Hafif ilaç destekli. Arada firelerim oluyor elbet. Zaten bıçak gibi kesilecek bir şey değilmiş. Hayata bakışı tümden değiştirmek gerek. İlerliyorum tedavi yolunda."


"O zaman sizinle daha sonra tekrar bir araya gelelim. Sizi sadece takıntılı halinizle tanıtmış olmak istemem."


"Elbette.. sadece öğrenmem ve gelişmem için biraz zamana ihtiyaç var."


Garip bir durum yaşadıkları aşikar bu iki karakter, bulundukları yerde yüzlerinde hafif tebessümle günün içine akıp gittiler.






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







not: Yazıda kullanılan görseller Google' dan alıntıdır.





26 Aralık 2016 Pazartesi

çıtır lokmalık



Müthiş güzel, kolay ve pratik bir tarif gözüme çarptı internette geçenlerde. Bir yemek bloğu değilim ancak verilen tarifin yayınlanan fotoğraftaki görüntüsü beni cezbettiği kadar sizleri de içine alıverecek eminim. :)


fotoğraf bu.. siz ne düşünüyorsunuz?
(fotoğrafla ilgili sayfaya burdan ulaşabilirsiniz.)


Aslında tarifi de oldukça kolay. Paylaşmak isterim sizinle. Ben 3 yufkadan yaptım bu tarifi ki ana yemek olarak düşünmüyorsanız 3-4 kişi için yeterli. 

malzemeler

3 yufka 
100-150 gr kıyma
2 küçük patates
1 soğan
karabiber, tuz ve yağ

yapılışı

Patates ve soğanı rendeleyin (çok sulu olurlarsa mutlaka sıkın) kıyma ile birlikte bir kapta yoğurun. Tuz ve karabiber ilave edin. Bir yufkayı tezgaha yayın, yarısına kadar bir fırça ile yağ sürün, diğer yarıyı üstüne katlayın (yarım daire yufka elde edeceksiniz) Tarifte çay bardağı yazıyordu ama denedim çok küçük oldu. Bir su bardağı ile birbirine yakın yuvarlaklar çıkarın. Çiğ halde bekleyen iç malzemeden bir parça alarak içine yerleştirin ve kenarlarını bir kaseye doldurduğunuz su yardımıyla yapıştırın. 



Tepsiye yağlı kağıt kesip yerleştirin ve yapıştırdığınız yufkaları yerleştirin. 



İkinci tepsiyi de aynı şekilde doldurduktan sonra fırını 200 dereceye ısıtmaya başlayın.



Bu arada iç malzemeden de, yufkadan da artan parçalar oldu, onları da bir borcama aldım hepsini karıştırdım. Ve önceden ısınmış fırın içine hepsini sıraladım. Üzerleri pembeleşinceye kadar (ki arada kontrol edip tepsilerin yerlerini değiştirdim eşit seviyede kızarsınlar diye) fırında kaldılar. Sonrasında yanına içine nane kattığım yoğurtla servis ettim.






Çok sevdik bunu ve sanırım sıkça tekrarlayacağız. :) Bir dahaki sefere farklı iç malzemelerle de deneyeceğim. Afiyetler olsun... 








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-
















not: İlk fotoğraf hariç diğerleri M©MENT©S' a aittir.






21 Aralık 2016 Çarşamba

gerçek olsa...











Hayat bu kadar kolay olsa..  Yağmuru seyredip keyif alsak ama üstümüze yağmasa. Ağzımızdaki tad değişmese.. 

Sabah gözlerimizi açtığımız anda neşeli şarkılar söylesek. Bizi hiç bir şey üzmese, hatta böyle bir duyguyu bilmesek... Herkes birbirine selam verse, gülümsese. 

Hiç tanımadığım yaşlı bir kadına, annemmiş gibi sarılabilsem, o da beni bağrına bassa... tüm bunlar gerçek olsa... 

gerçek olsa..






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: Kullanılan gif Tumblr.com dan alınmıştır.

8 Aralık 2016 Perşembe

Son/bahar gezisi


• * ° ♫ ♫ ♫ . • ♫ * ° ♫ ♫ ♫ ¸ .


 Geç sonbahar gezisi için Kuşadası ve yakın bölgesini seçtik.

Hava bulutlu ama güneş aralardan yüzünü gösteriyordu.













 Baloncu rüzgara eğilen balonların,

 insanların yolunu kesmesini, satış fırsatı olarak görüyordu, :)
 Dilek Yarımadasında bir tanıdığın evini ziyaret ettik.
 Daha önce güllerle bezenmiş dallar, sonbaharın çıplaklığına teslim olmuş.
Ev tam tepede, geniş bir bakış açısına sahipti.










Kareye sığdırabildiklerim.
      

Daha sonra Davutlar' da Değirmen Tesislerine uğradık.

Kış mevsiminden bu yer de nasibini almış ve hizmette olan bölümleri epey azaltılmış.


 Görkemli bir restaurant.
 Fırını, marketi, zeytinyağı müzesi gibi bir çok alanı mevcut.
 Değirmen
Müze binasının uzaktan görünümü
Dış alanda sergilenenler,



Müze girişi

Muhteşem kapısı

Giriş detayları,

En sevdiğim ağaç

Kapıdan detaylar,


Oyma detayları


Ve sonunda gün kendini dağların arkasında saklamaya başladı.









Gün, kızıllığını bize teslim ettiğinde, geceye doğru yol aldık.









{ಠ,ಠ}

|)__) 
-”-”-









not: Yazıda kullanılan görseller M©MENT©S' a aittir.






16 Kasım 2016 Çarşamba

önyargı









”Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?” 

Sabahattin Ali










{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-










not: Kullanılan görsel buradan alıntıdır.






3 Ekim 2016 Pazartesi

ayrılık mektubu









"Gerçek soru; ölümden sonra yaşamın var olup olmadığı değil, 
ölümden önce senin hayatta olup olmadığındır."



Ne kadar zamandır bu bankta oturuyordu hatırlayamadı. Elinde iki sayfa mektup öylece kalakalmıştı. 

20 sene evli olduğu adam onunla görüşmesinde tek kelime edememiş ve eline bu mektubu vermişti. Çok önceden hazırlandığı belli olan davranışları, karısından gelebilecek her tür hakaretamiz tavıra karşı gardını almış hali, oldukça dostane bir hareket ve "Güle güle git, özgürsün" cümlesi karşısında büyük şaşkınlık yaşamış, mavi gözlerini kocaman açarak "Gerçekten mi?" diyebilmişti.

Ne yapılabilirdi ki, gitmeyi gerçekten kafasına koymuş ve ruhen zaten uçuşta olan birini zorla tutmaya çalışmak ne ifade edebilirdi ki? 

Ama çok hem de çok kızgındı ! Ne kadar zamandır rol yapmaya çalıştığını düşündüğünde bazı sahneler, bazı yazılı ve sesli mesajlar bu adamın kocaman bir yalancı olduğunu gösteriyordu. Oysa karşılıklı "bir gün bıkar, sevmekten vazgeçerlerse bunu mutlaka birbirlerine söyleyeceklerini" konuşmuşlardı. 

Hayat bu komik sahnelerden ibaretti galiba, kendini durmadan yalanlayan insan denen varlık gerçekten ne zaman farkedecekti iç dünyasının realitesini ve bunu en önce kendine yalan söylemeden ifade edebilecekti.

20 yıl öncesinde kendine bir mektupla evlenme teklif eden adamdan, şimdi yine bir mektupla ayrılma teklifi alıyordu. 

Bu ayrılmanın hangisi üzerinde nasıl bir etki yaratacağını, hayatını nasıl etkileyeceğini şimdiden bilemeyiz ancak sözcüklerin dağarcığında yoğrulmuş, duygu ve isteklerini gün ışığı kadar net ifade edebilen birinin yeni yaşamında pek de tökezlemeyeceği aşikardır.

O' na yolunun aydınlık ve sevgi dolu insanlarla örülü olduğunu söylemek yeterlidir !





{ಠ,ಠ}

|)__) 
-”-”-













31 Ağustos 2016 Çarşamba

Boom-dee-a-da





Bir sürü ıvır zıvır yazdım sildim, yazdım sildim.. Bu yaz epey köreldim yine yazı açısından. Ama bazen "bir şey" insanı uykusundan uyandırır, canlandırır, enerji katar ya.. bazen bir gülümseme, bir çiçek, enfes hazırlanmış bir masa, kızartma kokuları, en sevilen renkte tişört... işte bu şarkı da beni uyandırdı sanki... satırlarında hopladım, gezindim, güldüm rahatladım..

İyisi mi gevezelik bitsin şimdilik.. ama sadece şimdilik :)



{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-








3 Ağustos 2016 Çarşamba

Minik




Bu minik kuzu bebekliğinden beri bizde. Ama bahçeli ev olduğundan sadece ev kediliği kadrosunda değil. İstediği zaman dışarda fare-kuş peşinde, ağaç tepelerinde, istediği zaman da ev huzurunda.


Ona arkadaşlık eden ağabeyleri maalesef vaktinden önce göçtüler.. elimizde tek kalan neşemiz, çocuğumuz o.


Fakat tam 1 gün ortadan kaybolduktan sonra ertesi sabah geldiğinde hali böyleydi. Çenede ve bacakta yaralar vardı ve bacak havada sallanıyordu.



Hemen bir veterinere götürüldü ve araba çarpma vakası olduğu ortaya çıktı. Bir hafta müşahadeden sonra ameliyat oldu ve


bacağına çivi takıldı. 1.5 ay kafeste olmak şartıyla toplam 6 ay özel ihtimam gerekecek. Bacağın tekrar kullanılabilirliği 1.5 ay sonra bandajlar açılınca gözlenecek. 


Keyfi iyi, iştahı da. En sevdiği gıda yoğurt. Bildiğin yoğurdu şapur şupur yalıyor.


Durum aynen budur :)


Sakınan göze çöp mü batıyor ne.. tüylü çocuklarımızı beterinden saklasın Allah...





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-








Not: Fotoğraflar M©MENT©S' a aittir.





22 Temmuz 2016 Cuma

"O HALDE" tatil




Güzel ülkemin bir beldesi Göcek koyunda Ören



Arkadaşımın bahçesini saran leziz üzümlü asmalar


Bu sağılan sütten parmak kalınlığında kaymak, koyu kıvamlı bir yoğurt ve enfes bir sütlaç yapıldı ve afiyetle yenildi.


Henüz bir haftalık buzağı


Öyle acıkmış ki, salıverildiğinde hoplaya zıplaya annesinin yanına süt emmeye gitti.


İkinci akşam dolunaya hazırlanıyordu ay bulutların arasında.


Deniz kenarında olup da envai çeşit taş toplamayan var mıdır acaba?


Yamaç paraşütü yapanların pistine geldik. Burası başlangıç noktası.

.

Burası da pistin sonu




Körfez ayaklar altında.


Muhteşem bir hava ve insanı alıp götüren manzara.


Boşluğa uçmak nasıl bir duygu acaba?


Ve son gece.. Ay' ın denize vurmuş ışıklarına bakarken, o sahildeki herkes gibi aklımdan geçen tek düşünce; 
"Güzel ülkem huzur bulsun inşallah..."







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







not: Fotoğraflar MOMENTOS' a aittir.