hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Haziran 2021 Pazartesi

PARMAKTAN MAKAS












Uzun zaman önce, çocukluğunda babasıyla birlikte başlattığı bir oyundu bu. Üzgün, sıkılmış, gerilmiş olduğu zamanlarda babası ona "Ver bi yanak bakalım" deyince o da yanağını uzatır, babası iki parmağının arasına pembe gergin yanağını yerleştirip, sanki ordan bir parça koparmış gibi yaparak, "Tamam aldım içindeki sıkıntıyı" der ve ikisi birden gülerlerdi. 

Bu hareketi babasından başkasına yaptırmak istemezdi. Çünkü hiç kimsenin parmakları babasınınki kadar tüy hafifliğinde değildi. Hele aileden birileri vardı ki, onlarla her karşılaştığında hemen elleriyle yanaklarını kapatırdı. Bazen boş bulunduğunda bir el yanağına hızla yaklaşıp uzaklaşırken, önce gözlerinden ateş çıkartan bir acıyı, ardından bu acının müthiş bir öfkeye dönüştüğünü ve bunu yapan insanların etlerini lime lime etmek için dayanılmaz bir isteğin pompalandığını hayretle farkederdi. 

Kızgınlıkla haykırır ve ardından "Benim yanağımı sıkmayınnn!!!" diye bağırırdı. Annesi bir iki kez kaş göz işaretiyle onu ikaz edecek olsa da, canının acısıyla gözlerini devirerek bakar ve bu mücadele sona ererdi.

Sahi insanlar neden bir başkasının yanağını et koparır gibi acıtırlardı?!.. "Ah bak bunun yanağı tam benim şu iki parmağımın arası için yaratılmış"  , "Ay ay ne iştah açıcı elma gibi yanaklar bunlar, kopartayım biraz.."  diye mi düşünüyorlar acaba?.. 

Biri onlara, başkalarının yanaklarından makas alacaklarına, kendi yanaklarına sıkı bir tokat attırmaları gerektiğini mutlak surette söylemeli. İşte ben burada söylüyorum, ey makas sevdalıları (!) Hadi biz büyükler neyse derdimizi anlatabiliyoruz, en azından bağırıp kızabiliyoruz ama ya şu bebekler, minik çocuklar. Bir kadın toplantısında birinin bebeği, küçük çocuğu geldiğinde, orda mutlaka bir ya da iki kadın makas için parmaklarına antrenman yapmaya başlarlar. O parmaklar çalışmaktan öyle sıkı hale gelir ki, sanırsın mengene !. Bir kavga olsa bu tipler saç başla uğraşmayıp bir makas alsalar yanaktan, karşı taraf anında dumur olur.


Baba beni duyuyor musun ordan?! Hadi uzattım yanağımı.

.











{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: kullanılan foto buradan alıntıdır.​





11 Haziran 2021 Cuma

HAYATTAN İZLER















Ne güzel bir masa. Masadaki lezzetli yiyecek ve içecekler değil sadece. Tabakların deseni, masa düzeni de değil mesele. Manzaranın güzelliğini gördünüz değil mi? Arada kuş sesleri, dalgaların yumuşak salınımları, havadaki anason ve sardunya kokusu da değil. Birazdan güneşin batışını izleyebilecek kadar şanslı bir manzarada olmak da değil.

Evet tüm bunlara şükrediyoruz tabii ki. Bu güzellikleri gören gözlerimize, kuş, kahkaha ve dalga seslerini duyan kulaklarımıza, pişirilen yiyeceklerin, anasonun ve tüm çiçeklerin kokusunu duyan burnumuza, yediklerimizi sindiren bedenimize şükran doluyuz.

Tüm bunları, insanın kendinden başka kişilerle paylaşması asıl harika olan. O kişilerle çoğalmak, üretmek, tüketmek, yaratmak, sevinmek, üzülmek, kahkaha atmak. İnsanın kendinden farklı bir ses tonundan bir ses duyması, o sese eğilimi, farklı bir bakış açısını, o bakıştan açılan kapıları görmesi, ister o kapıdan giriş yapsın, isterse kapıyı kapatsın yine de iki insan arasındaki köprüyü daima bağlı ve açık tutması muhteşem.

Bunları paylaşacak sevgili insanları hayatımızda tutmamızı sağlayan çabamıza, sevmek ve vermek için büyümeyi öğrenen kalbimize teşekkürler olsun.

  Her gün doğumu ve batımı gibi, her yeni güne çoğalan umudu dahil ederek yaşamak dileğiyle.






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: fotoğraflar ve video by TORO




25 Ekim 2020 Pazar

ÖDÜL MÜ, CEZA MI?












Raslantı, dünyanın en eski ilahi gücüdür. 
Birine rastlamanız bazen ödüldür, bazen de bir ceza.


Jean Baudrillard






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

 

 

 

 

 

not: kullanılan gif yandexten alıntıdır.

 

 

 

18 Ekim 2020 Pazar

BEBEK

 

 
 
 
 
 
 
Eline telefonu aldı ve 25 sene önce ayrıldığı adamı aradı. Telefon üç kez çaldı ve açıldı.
 
- Alo?
- Merhaba Sadun, 25 sene önce o bebek hakkında ne düşünüyordun?
- Sezin?!
- Evet benim! sorumu cevaplar mısın lütfen?
 
Sessizlik 
 
- Ben...
- Evet?
- Bak belli ki sen bir şeylerle hesaplaşıyorsun şu anda... aniden sorunca sen...
- Her şey aniden oluyor zaten Sadun... insan aniden sevebiliyor,  aniden evlenebiliyor, aniden boşanıyor, dünya seyahatine karar veriyor, ev alıyor, ev satıyor... hayat sürekli akışta.
- Bak o zaman sen bana hamile olduğunu söylediğinde haliyle şaşırdım. İkimizin de böyle bir planı yoktu.
- Evet yoktu. Ama karar almada beni yalnız bıraktın!
- Hayır, sana biraz düşünelim demiştim.
- Biz düşünürken zaman geçiyordu..
- Sezin 2 gün olmuştu henüz bana söyleyeli.
- İçinde, durumundan dolayı sevinemediğin bir bebek an be an büyüyor, karnın sürekli acıkıyor ve sürekli oturduğun yerde uyumak istiyorsun! sen bunların ne demek olduğunu tahmin bile edemezsin.
- Evet edemem haklısın.. ben de bir oda bir salona çevirdiğim evimi nasıl tekrar iki oda yaparım diye düşünüyor ve planlar yapmaya çalışıyordum.
- Çok sessiz kaldın Sadun! Çok! O zamanlar hayatımın çok zor dönemleri olmasaydı ben tek başıma bile dünyaya getirirdim onu ama benim de ağır sınavlarım vardı biliyorsun.
- Sezinciğim sen benimle konuşmadan karar vermiştin zaten. Bana cuma sabahtan hastaneye gidiyoruz, randevu aldım dedin. 
- Özgürlük ve bisiklet aşığı bir adam için tam yerinde bir karar verdiğimi düşündüm ben de(!)
- Sen her zaman kararlarını çok net ve vurgulu ifade eden bir kadındın, üstelik bebek bir kadının kararı olmalıdır diye düşünürdüm ben... ta ki..
Evet, ta ki?
- Ta ki, sen hamile olduğunu söyleyinceye kadar. (Derin nefes alır) Daha önce hiç başıma gelmediği için sanki kendimi tohumsuz addediyordum. Garip gelecek ama sana "emin misin?" diye sorduğum için çok utandım sonradan. 
 
Sessizlik.
 
- Biliyor musun ben de kendim için aynısını düşünmüştüm. Toplumun kadınlar için kullandığı bir kelimedir kısırlık. Hele ki 8 sene evli kalıp, hiç hamilelik emaresi göstermediysen yaftalanırsın. O laboratuvarda sonucu alınca şok yaşamam bu yüzdendi.
 - İkimiz için de şok edici günlerdi. Belki de bu duyguya alışmam gerekiyordu, bilemiyorum. Senin kararın belki de rahatlatmıştır beni o zaman için ama sanırım benim bu durumu algılamak için biraz da olsa zamana ihtiyacım vardı, şaşkındım.
 - Beni birazcık tanıdıysan eğer karşımdakinin hayatına hükmedecek, kararlarımla onu kıskaç altına alacak biri asla olmadım. Duymak isteyeceğim daha yapıcı cümleler yerine, düşünelim kelimesi bana net bir mesaj gibi geldi o an.
 - Ama hala aynı adreste ve yalnızlığımlayım. Kimbilir belki doğurmak yönünde bir karar alsaydın, ikimiz de hem ilişki hem de bir evlat sahibi olurduk..
 - Sadun güldürme beni! Sen beni sevmiyordun ki, ne ilişkisinden bahsediyorsun?
 - Ama kürtajdan sonra herşey farklılaştı hatırlamıyor musun?
 - Ah hatırlamaz mıyım hiç? Sen sevişmek istiyordun ama ben bir türlü örselenmiş bedenimin ve ruhumun yaralarını saramıyor, senden deli gibi şefkat bekliyordum. (sesi titremeye başlar, susar)
 
Sessizlik
 
- Sezin.. sonradan ben de çok düşündüm bu yaşadığımızı. Hayatımda tek bir şansım oldu ve onu kaçırdım. Belki daha kararlı olsaydım, sana ikinizi de istediğimi haykırsaydım bunlar yerine başka şeyler yaşardık.  
 - (biraz ağlamaklı bir sesle)  Bu yaşadığımı senden başka kimseyle konuşamam. Bu olayın iki sahibiydik biz. Seninle hiç konuşamadığım bu olayı şimdi son kez sesli harflerle canlandırmak ve sonrasında üstüne toprak döküp, herkesin ruhunu hafifletmek istedim. 
- O zamanlar seni anlayamadığım ve zayıflık gösterdiğim bu durum için binlerce kere özür dilerim!
- İlk ve son kez konuşmak, ruhumu temizlemek ve af dilemek istedim sanırım, şimdi yaşasaydı 25 yaşında olacak bebeğimizden. (hıçkırır)
- Sezin beni aradığın için teşekkür ederim. Yıllar sonra olsa bile birbirimizin neler düşündüğü ile ilgili fikrimiz oldu. 
- Defterleri temize çekmek gerek Sadun. Yaşam aniden gidebilir ve biz yanıtsız sorularla gömülebiliriz. (nefes alır) Hoşçakal.

Telefon kapanır.
 
Bir kaç gün sonra Sadun' un telefonuna bir mesaj gelir. "Değerli arkadaşımız Sezin vefat etmiştir. Cenazesi yarın, Kılıç Ali camiinden kaldırılacaktır." 


 









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

 

 

 

 

 

not: kullanılan fotoğraf yandexten alıntıdır.

 

 

 

 

17 Ekim 2020 Cumartesi

YOKLUĞUNDA









   

Hayatın yüzüme kapattığı kapıları,
kalbim şimdi anladı.
Kaç tuzakta konakladı bu kalp,
devamsız hikayelerde yaşlandı...
Kaç tane aşk yaptım;
yalnızca bir tekinden,
zaman aldıklarını
bir daha yerine koymadı.
Bütün hayatım kulaklarımda
bir şarkı gibi çınladı,
başkalarının söylediği…

 

Murathan Mungan

 

 

 




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

 

 

 

 

not: kullanılan gif yandexten alıntıdır.

 

 

 

 

4 Ekim 2020 Pazar

KARAR










Bir yanlışı tekrar ediyorsan,
artık o bir yanlış değil,

karardır.



Paulo Coelho









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

 

 

 

 

 

 

not:kullanılan gif Yandexten alıntıdır.





25 Nisan 2020 Cumartesi

SONSUZ GÖKYÜZÜ 🌌










"Her gün bir önceki yerden biraz daha uzakta."













{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: fotoğraf ​M©MENT©S​a aittir.




11 Mart 2020 Çarşamba

🚉 TRENDE








İstasyona tüm heybetiyle yanaşmış trene bindi. Yanına hiç bir şey almamıştı. Aslında bu yolculuğu da planlamamıştı. Sabah evde ağzına birkaç parça meyva attıktan sonra, pencereden havaya şöyle bir bakmış ve sanki biri dışardan çağırıyormuş gibi çantasını, ceketini alarak kapıyı çarpıp çıkmıştı.



kumiko the treasure hunter train GIF by Tech Noir


Biraz yürüdükten sonra da kendini istasyonda bulmuştu işte. Gişedeki memurun söylediklerini duymadan, başını evet anlamında salladı ve biletini aldı. Nereye gittiği önemli değildi ki, sadece gitmek istiyordu. Kompartımanın penceresinden boş boş bakmak, herhangi bir detayı görmeden, akıp giden görüntülerde kaybolmaktı niyeti.



train GIF


Tren, rayların üstünde hızla kayıp giderken o da kararan havanın hediyeleri olan nokta nokta ışıkların içinde yüzüyordu.
 






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: yazıda kullanılan gifler buradan alıntıdır.





7 Mart 2020 Cumartesi

HAZIR 👍










"...  .....      ..... ..... ....   ...   ...
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen.
....   ....   ....   .....  ...    ..."


Nietzsche






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: kullanılan gif buradan alıntıdır.




15 Şubat 2020 Cumartesi

"Erken" Pazar Müziği 🎵





Al işte;
 
bir anda kulaktan içeri girdiğinde, 

ruhani bir dünyaya adım atmış gibi hissettiren bir parça daha.

Bedenimin tüylerinde firar edeceklermiş gibi bir dalgalanma.


Müzik! Ah müzik!

Sözcük ustası olsa da, 

kimsenin erişemeyeceği anlatım sanatı.


💓






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-








28 Ocak 2020 Salı

Benim Adım Hayat !




Hüzünlü günler yaşıyoruz evet ama bu HAYAT işte...

Geçecek, her şey yine olağanlaşacak,

sonra o olağanlıklar da geçecek, 

yerini başka bir şeye bırakacak.

Sonra mı?

Sonrası iyilik güzellik demiş birileri...



 







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






1 Eylül 2019 Pazar

GÜZEL BİR EYLÜL BAŞLANGICI ve İYİ PAZARLAR







“Kenara gelin, dedi. Yapamayız, korkuyoruz! Dediler. 
Kenara gelin, dedi. Yapamayız, düşeceğiz! Dediler. 
Kenara gelin, dedi. Böylece geldiler. 
Ve onları itti. 
Uçtular. " 

Christopher Logue













{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





19 Ağustos 2019 Pazartesi

KISA
















{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: görsel google' dan alıntıdır.






16 Temmuz 2019 Salı

Kanat & Kol









"Bir kuş uçurdum bugün hayatımdan" dedi tül perdelerin ardından sokağa bakarken. 

Hem kendini, hem kuşu özgür bırakmıştı ona göre. Bir kafesten çıkıp gelen kuş, onun yanında mutlu gözüküyordu. Zaman geçtikçe birbirlerine alışacaklar ve alışkanlıkla sahiplenmeye doğru yol alacaktı duyguları, bunu hissediyordu. Korkuları vardı; ya bir gün kuş sahibine dönmek isterse, ya sahibi onu arayıp bulup dönmeye ikna ederse, ya da bir gün o kaçmasın diye kendi hayatlarını bir kafese dönüştürürse. Hayatın içinde yanyana durmakla, sahiplenmek arasındaki ince çizgiyi geçmekten oldum olası korkmuştu. Bu kendisine acı vereceği kadar onu da incitirdi. Kocaman bir tepeden gözünü kapatıp yüreğiyle boşluğa atlamak ve uçmak isterdi onunla ama aynı değillerdi. Birinin kanadı vardı, ötekinin kolları. Biri çırpardı kanatları, öteki kollarıyla sarardı. Biri uçardı, öteki yürürdü. 

Hayat nerden baktığınla orantılıydı. Onun baktığı yerden görünen şey, onu tedirgin ediyordu. Tedirgin eden şey, aynı zamanda onu mutsuz da edebilirdi. Eğildi, minik öpücük kondurdu ve avuçlarının içinden bıraktı kuşu. Kollarını, sanki kanatlarıymış gibi yavaşça indirirken, gözden kayboluncaya kadar baktı ardından. 







{ಠ,ಠ}
|)__) 

-”-”-







not: kullanılan fotoğraf​  M©MENT©S​ arşivindendir.​



27 Haziran 2019 Perşembe

Beklemek









Onlar yoktular. Havada beyaz kar taneleriyle beraber uçuştular. Gizemleri, korkularına yakındı. Atacakları adımları tartıyorlardı. İçlerini yakacak herşeye hem yakın, hem bir o kadar uzaktılar. Oturdukları semtlerde hep etraflarına bakındılar. Otobüste yanlarında oturan insanı o sandılar. Sinemanın önünde beklerken el sallayarak gelen birinin, arkalarındaki kişiye yaklaştığını farkedene kadar yükselen kalp atışı yaşadılar. İstekleri, kederlerinin önüne geçemiyordu. Yaşanmışlıkların izleri onları bir prangalı hükümlü gibi bağlıyordu. Dudaklarından çıkacak bir kelime, tek bir harf bu hayata izdüşümü olacaktı bedenlerinin. 

Beklediler, 
bekleyecekler, 
hala beklemekteler....













{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







20 Mayıs 2019 Pazartesi

🌞 Yazı Beklerken





İstanbul' dan dönüş, İstanbul' a gidiş, sonbahara övgü, kışın gelişi, kışın uzaması, 
baharı bekleyiş, bahara eriş, 
yazı özleyiş, sıcaklardan bunalış, soğuk havalara balad ve herşeyin tekrarı...

hayat bu.









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





21 Nisan 2019 Pazar

Çirkin ama lezzetli 🍪





Fırından yeni çıkmış "Brutti ma Buoni" (çirkin ama lezzetli) kurabiyelerin kokusu her tarafı sarıyor. İçinde un olmayan şeyler tüketme çabası, bana Google' da bir sürü sayfaya sörf yaptırdığından, sonunda uygun tarifler bulup, hemen uygulamaya geçiyorum. Tarifini yazının sonunda vereceğim.





Pazar günlerinin, uzun zamandır bende ayrıcalığı yok. Çalıştığım zamanlarda, haftasonu tatilinde yapacak şeyleri bir hafta öncesinden planlamaya bayılırdım. Şimdi ise haftanın her günü, her şeyi yapabilirim ya da yapmayabilirim. Yaşam enteresan bir döngü, gençliğinde yapmak istediklerin oldukça fazla oluyor ama okul-iş buna fırsat tanımıyor. Sonrasında tüm zamanlar senin oluyor, bu sefer de ya keyfin olmuyor, ya hayatın sana bazı sürprizlerinden başını alamıyorsun, ya paran olmuyor, ya da eski iştahın kalmıyor.. (ya da' ları çoğaltmak mümkün)

Geçen gün birden bir an hatırladım. Aniden geldi gözümün önüne. Bir arkadaşım çok kilit noktada birinden bahsetmiş, telefonunu da vermiş, üstelik benden de ona bahsettiğini söylemiş, "mutlaka aramalısın, birlikte bir şeyler üreteceğinizi düşünüyorum" demişti. O kağıt parçası uzun süre durdu ajandamın arasında, eminim hala duruyordur. Ama aramadım. 

Şimdi ise bu dönüm noktasını değerlendiremediğimi görüyorum. Ne ilginç, kimbilir arasaydım şu an ben de, onun olduğu yerde olurdum. Hayat cidden dönüm noktalarından ibaret. Neyi istediğimizi belirlemek ve korkmamak gerek. Eski dönem ebeveynleri, yokluk zamanlarından geçtikleri için daha garanticiydiler, çocuklarının yapmak istediklerini belki de korkularından engelleyerek, pasifize ettiler. Eminim ki, yine de kafasındaki düşüncelere ve isteklerine inatçı şekilde tutunanlar, istedikleri şeyler konusunda kendi son sözlerini söylediler. Ama mutlu, ama mutsuz oldular. 

Tüm bunların yanında bir duygu var ki, ne olursa olsun hiç kaybetmek istemeyeceğimiz, belki de bizimle olduğu için şükran duyacağımız bir duygu, o da "neşe". Geçenlerde bir arkadaş, okuduğu kitaptan bir paragraf paylaştı:

"Yavaş yavaş müzik ve onunla birlikte yaşamımın ilk yıllarında eşlik etmiş olan neşe de yok oldu. Neşe, evet, en çok özlediğim şey bu olmuştur. Sonraları mutlu oldum, ama mutluluk neşenin yanında, güneşin yanında bir elektrik lambası gibidir. Mutluluğun hep bir nesnesi vardır, birşeyler yüzünden mutlu olunur, varlığı dışardan bir olaya bağımlıdır. Oysa neşenin nesnesi yoktur. Belirgin olmayan bir nedenle sarar seni, varlığı güneşe benzer, kendi yüreğinin ısısıyla yakar."
  
Bu yazıyı okuduğumda birini anımsadım. Umarım kısa zamanda içindeki neşe kaynağına ulaşacak bir şeyler yaşar. Umarım... İyi pazarlar.






*Brutti Ma Buoni Tarifi:
Yarım kg kavrulmuş kırık fındık (yer fıstığı da olabilir, pastacılıkta pirinç fındık diye geçiyor adı kırık fındığın)
150 gr pudra şekeri
1 paket vanilin
3 yumurta beyazı

Yapılışı:

-Yumurtalar oda sıcaklığında olup, yumurta akları derin bir kapta 5-6 dakika, krema kıvamına gelinceye kadar çırpılacak.
-Başka bir kasede kırık fındıklar, pudra şekeri, vanilya karıştırılacak.
-Bu kuru karışımın üzerine çırpılmış yumurta akı katılıp, kaşıkla yavaş yavaş ama iyice karıştırılacak.
-Tepsilere yağlı kağıt koyup, tatlı kaşığı ile küçük parçacıklar alınıp, küçük bezecikler şeklinde konulacak. Bu bezeler yamru yumru olabilir ama çok büyük olmasın.
nceden 130 derecede ısıtılmış fırında 50 dakika pişecek. Bezeler kolayca parçalanmadan ve ağdalanmadan yağlı kağıttan çıkacak gibi olduğunda, fırının düğmesini kapatıp, kapısını aralık bırakıp 20 dakika soğusun diye fırının içinde bekletiyoruz. Afiyet olsun.





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: fotoğraf ​M©MENT©S​' a aittir.​






30 Haziran 2018 Cumartesi

Bende bir problem var !





"hayat kolay değil evet bana bilmediğim bi'şey söyle"







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




12 Ocak 2017 Perşembe

hayat çok acımasız... (*)









Telefonda ağlayarak diyor ki, "Hayat çok acımasız.. insanlar neden bu kadar kötü?" Kalakalıyorum.. söyleyecek öyle çok şeyim var ki.. sadece "Bu bir süreç.. her insanın burda deneyimlemesi gereken şeyler var. Biri açlığı ve sonuçlarını deneyimler, öbürü ihaneti, diğeri hainliği, acizliği, parayı, parasızlığı, aşkı, aşksızlığı.. ama herkesin bir kapısı var, açılması ya da tamamen kapanması da onun elinde olan." dyebiliyorum.

"Biliyorum haklısın ama artık bu hayat omuzlarıma çok ağır geliyor, bu naiflikle taşıyamıyorum be canım!" cümlesi, öğretmenin tahtada tebeşirle yazarken kör bir noktaya gelmesiyle çıkan ses gibi çiziyor içimi.

Telefon ahizesinden geçip, yakın tarihte belli zaman dilimlerine gidiyorum. 

Haksızlık nedir? Haksızlık; yapanın içinde bulunduğu durumu tamamen pozitife çıkartabilecek bir pozisyon olabileceği gibi, yapılanın da kendisine hak görülen bu durumu kendi mağduriyeti olarak açıklayabileceği bir olgu sadece. Bulunduğun "taraf" ile ilgili bakış açısı. Kimse "ben haksızlık yaptım" demez, "haklıyım" der. Ama sıkça şu cümleyi duyarız "bana haksızlık yapıyorsun"

Yaklaşık beş senedir "hak" konusunda çok hassasım. "Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma" sözü yol rehberim olarak seçtiğim bir cümledir. İnsanlık dürtüleriyle bazen şaşsam da kısayoldan dönüşü bulma çabalarım, ruhumu rahatlatır daima. Hayatım bazen önüme sürpriz şeyler çıkarır diyebilirdim çok önceleri ama o "sürpriz" diye nitelenen şeyleri aslında benim çağırdığımı farkettim. Farkettiğimden beri de kendimi rahat bırakıp, içindeki öğretinin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ve yaşıyorum.

Belki bana da haksızlıklar yapılmıştır ama benim o olaylarda nasıl bir tutum sergilediğim daha önemli. Telefonun ucundaki ses, telefon açtığı kişiye hayatın acımasızlığından bahsederken, kendisiyle ilgili herhangi bir davranışı süzgeçten geçirmiş miydi acaba? Ya da telefon açtığı kişinin, kendisiyle ilgili ruh, duygu durumunu gözden geçirmiş miydi? Elbette hayır... sadece o an' ki yaşadığı duygu bulanıklığını paylaşmak istemişti.

Hayat çok acımasız !...











{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: görsel Google'dan alıntıdır.
       bu yazı, bir tekrar yayındır.