(frank sinatra - my way)
********************
Kapı açıldı, içeri giren doktordu. Göz göze geldiler. Doktor ne istediğini biliyordu hastasının. "Bu imkansız" diyecek oldu ama zaten herşey için çok geç olduğunu o da biliyordu. "Nasıl isterseniz öyle olsun" der gibi ellerini yana sarkıttı.
****************
Mesleğe ilk başladığı yıllardı. Herşeyi öğrenmeye çalışıyor, diğerlerinin üstünden attığı ve kendisine verilen her işi gıkını çıkarmadan üstleniyor, ordan oraya koşuyor, gerekirse mesleğin duayenlerine çay, kahve servisi yapıyor, hiç bir şeyden gocunmuyordu. Liseden sonra askere gidip gelmiş ve çok istemesine rağmen üniversitede okumak istediği halde, ailenin de sorumluluğunu almak için işe girmek istemişti. Hiç değilse okulunu okumak istediği mesleğe alaylı olarak adım atmıştı.
Gazete binasına her sabah gelirken annesinin evde yaptığı poğaçaları getiriyor ve müdürlerine dağıttıktan sonra işlerine başlıyordu. Onun bu fırtına gibi esişini çok beğeniyor ve yakın zamanda iyi yerlere geleceğini fısıldaşıyorlardı gazetedekiler. Günler çok hızlı geçmişti ve o elinde fotoğraf makinesiyle dışarıya habere gönderiliyordu.
Bir kaç ay sonra gazetenin foto muhabirliğine getirildi. Bu onun hayatının yükselişinin başlangıcı oldu. Kendini bu çalışma sürecinde geliştirmeye de vakit ayırdığından iki yabancı dili hayatına soktu. Ve arkasından bir başka gazetenin dış haberler sorumlusu olarak görev aldı. Ardından yurt dışı muhabirliği ve tekrar yurda dönüşünde televizyon haber dairesi başkanlığına ve ordan da diğer sıçramalarını sürdürdü. Ele aldığı tüm konularda atılımlar yaptı. Yenilikçi bir insan olduğundan kurduğu kadrolarda hiç bir aksama olmuyor bilakis, hep birlikte beyin fırtınası yaratmaya teşvik edip, başarıları ödüllendiriyordu.
Bu yoğun iş akışında aşka da zaman bulmuştu, baba olmaya da. Sanki bu duygularla yaşamın kendisini tamamlamış olduğunu hissediyordu. Hayat bir gün elbet bitecek, ölüm kapısından başını içeriye uzatıp bakacaktı. Beklenen ziyaretçi sağ tarafında minik bir ağrıyla sinyalini verdi. Bir kontrol ve ardından panik süreci başladı etrafındakiler için. Çok ilerlemiş ve üstelik 3 ayrı noktada metastaz olan kanserdi hastalığı. Hızlı bir kararla yurt dışı tedavi süreci başladı. Ömrünün süresini söyleyecek kadar netti durumu. Ama tedavi sürecinde bir başarı gözüktü. Tümörler küçülmeye başlamıştı. Mucize gerçekleşmiş gibi düşündü herkes ama bu geçici bir süreydi onun için. İstediklerini, hayatının sonuna geldiğinde geride neler kalması, neler olmasını istediğini belirleyeceği bir süreçti sadece. Ve o hemen tüm iyimserliğiyle "Ben şanslıyım, çünkü ne zaman öleceğimi biliyorum, kalan zamanımı planlayabilirim. Benim gibi kendi kendini yaratmış adamlar, kendisinden sonrasını da dizayn etmeye meraklı oluyor" diyordu.
Öldüğünde, kurduğu haber kanalının önünden Frank Sinatra' nın My Way' i ile uğurlanmak istiyordu çalışma arkadaşları tarafından. Herşeyi daha bir dolu yaşamaya hevesli, yorgunluklarına aldırmadan ordan oraya gezdi ülkeleri. Son seyahat iyice yıpratmış ve hastaneye kaldırılmıştı. Yine bir çok ilaçlar, serumlar vererek durumunu stabil hale getirmeye çalışıyorlardı. Doktoru çağırdı ve ona "Artık hissediyorum, yaklaştım... hatta burnumun dibinde. Tedaviyi kesin, iğnelerden kurtarın beni !" dedi.
*****************
51 yıllık koşturma bir makinede ince çizgi haline dönüştü. Arkadaşları son sözlerini hatırlayarak, onu gözyaşları içinde, istediği biçimde yolcu ettiler.
"Her canlı, bir gün ölümü tadıyor. Mühim olan, ölüme kadar nasıl bir hayat geçirdiği. Ben cennet ve cehennemin bu dünyada olduğuna inandığım için Ölünce ne olacağım? diye merak etmiyorum. Cenneti de cehennemi de yaşadım. Sadece ölümün kendisini merak ediyorum. Jurnalistik bir merak bu, uhrevi değil."
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-
Ölümden ve sonrasından değildir benim korkum, nasıl olacağıdır. Ne çekmek, ne çektirmek ister ya her insan, o hesap.
YanıtlaSilYüreğinize sağlık..
Ve merhaba.. hoşgeldim ve boş gitmeyeceğim bir blog olduğu çok belli.
Merhaba, Hoşgeldiniz Müge :)
YanıtlaSilBazen bütün hayatını bildiğiniz insanların da hiç haketmediği halde ölüme giden anlarını izlerken "haksızlık bu" diye haykırabilir insan. Ölümün acısız, tak diye geleni midir iyisi, yoksa günler, aylar.. süren alışarak ya da kanırtarak gerçekleşen bir süreç midir bilemedim. Aniden kapımı çalan ve plansız bir seyahate gider gibi olanına yumuşak bakardım herhalde.
Yorumunuz için teşekkürler.
Sevgiler, sağlıklar
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSevgili Hayal Kahveeeeemmmmmmmmm... Silmişsiniz ama aslında ne de güzel bir yorumdu.. ve ben de bu akşam cevaplayacaktım :(
YanıtlaSiltüh yakalayamadım sizi.. ama neyse anlıyorum ve susuyorum. Sadece hislerimi bilin istedim :)
Sağlık olsun, Sevgiler..
Hey! Aşkolsun Momentos... Ben de en iyi beni siz anlarsınız da çaktırmadan sildiğim yorumu kaldırırsınız diye düşünmüştüm:) Siz ayan beyan sileni açıklamışsınız. Olur mu böyle:)
YanıtlaSilO değil de, Momentos, yorumumu okudum ya içim karardı vallahi. Ne bu? Hayatta her şey benim başıma mı gelmiş.. Yazınca fark ettim iyi mi:)
Sağlık olsun dediğiniz gibi...
Sevgiler..
Olsun olsun, vlalahi ben silmenizi de pek sevdim, ama orda bir iz kalması kaydıyla :)))
YanıtlaSilEvet biliyorum, okuyunca inanın benzer şeyler bizim ailede de oldu.. depremler, hastalıklar ve benim içimi kanırta kanırta giden Annem... ama alıştım, alışıyoruz ve devam ediyoruz işte.
Yine de burda olduğunuz için mutluyum :)
Sevgiler,
Silinmişi de okuma şansını yakalamış biri olarak ikinizi de yüreklerinden öperim..
YanıtlaSilİç kararmadan, aydınlanamıyor ki aynı iç zaten... O zaman aydınlığın tadı ve kıymeti anlaşılmaz ki.. Yeter ki dayanılabilir olsun..
sevgiler ikinize de..
Artık bütün silinen yorumlar ya sizden ya benden bilinecek iyi mi?
YanıtlaSilNeyse bir suç ortağım var bari:))
Teşekkür ederim Momentos, iyi bir ev sahibisiniz siz. O mutluluk bana ait.
Ah değil mi Sevgili Müge. Aslında aynı şeyleri yaşadık, aynı duyguların koridorlarından geçtik.. ve birbirimizi en iyi bizler anlarız buna inanıyorum. İçimizdeki yangını bazen birbirimizle söndürmemiz gerek. Çok teşekkürler Müge :)
YanıtlaSilBenden de yürekler dolusu sevgiler,
:) suçortaklığı, hıımm iyi fikir... ben bu geceyarısından itibaren bütün blogların duvarlarını sprey boyayla boyayacağım :)))) heheheheh
YanıtlaSilSelam Müge
YanıtlaSilŞimdi sizin bu yorumunuz üzerine gene şöyle şöyle oldu.. Böyle böyle oldu.. Diye tam başlıyordum ki..
Yoooo... Durdum:)
Hayır, bu muhabbette Momentos'un öyküsü güme gitti:)
Momentos sizden gerilim öyküsü bekliyoruz... Unutmayın... Diyeceksiniz ki bu anlattığım yeterince germedi mi sizi? Hımmm...
Romantik gerilim öyküsü rica edebilir miyim:))Bende var ya istekler hiç bitmezzz... Hiç bitmez:)
Hayal Kahvem güme gitmez siz dert etmeyin.. bence bu yorumlar öyküyü daha iyi okutur :))
YanıtlaSilEvet inanın o aklımda.. kesinlikle yazacağım ancak bu akşam şiddetli bir şey yazmam icap ediyor, ondan sonra söz :))