************************
Ne zamandır güzel giden havaların, tam da bu cumartesi bozacağı tutuyor. Bana emanet edilmiş iki kişilik bir biletle, aslında bir haftadır cumartesi gününün gelmesini heyecanla bekliyorum. Nedeni ise sadece yazılardan birbirimizin hayatlarına karışmış iki değerli insanla tanışacağım. Üstelik sadece ben değil, Nessuno da dahil bu tanışmaya.
Cumartesi sabahı oluyor ve ülkede kar kış kıyamet gidiyor. Posta kutumda bir mektup beliriyor, bakıyorum ve omuzlarım düşüyor. Bulundukları yerde tipi fırtına fazla olduğundan, doğal olarak gözleri korkmuş HayalKahvem' le, Aylardan Şubat' ın ve gelemeyeceklerini üzülerek belirtiyorlar. Vuslat başka bir zamana ama bahara bırakmayacağımız kesin, karşılıklı iyi dilekleşiyoruz.
Yavaş yavaş hazırlanıyorum. Evde bir sürü iş birikmiş. Herşey bize bakıyor sonuçta, sesimi terbiye edeceğim derken evimin terbiyesi gidecek elden bu gidişle.
Sokağa çıktığımda ciddi bir fırtınayla karşılaşıyorum ve iri iri yağan yağmurla. Hemen bir otobüse atlayıp, kendime güzel bir yer bulup, oturuyorum. Genelde müzik dinlerim ya da derslerden birinde ses çalışmasını kayıt etmişsem onunla ilgili kulağım iyice örtüşsün diye takarım hemen kulaklıkları ama şimdi sadece düşünmek istiyorum.
Bu koca hayat nasıl da geçip gitti, ben bir Orhan Veli gösterisini seyredemeden diye hayıflandım. Sonra o koca hayatın zorlu anlarını da hatırladım, maddi manevi her seferinde bir şey çıkmıştı mutlaka. Yoksa ben ben olacağım da böyle bir gösteriyi seyretmeyeceğim. Mümkün değil...
Müşfik Kenter' i de ne kadar çok severim. Dur bakayım benim onlarla tanışıklığım öyle gerilere dayanıyor ki; Allah sizi inandırsın, siz deyin 7 yaş, ben diyeyim 8, evet gün gibi hatırlıyorum. İstanbul Aksaray' daki evdeyiz, hol epey genişti ve yemek masamız ordaydı. Sobamız çıtır çıtır yanar, üstünde mutlaka elma, portakal kabukları olur ve bir de çaydanlık kaynardı daima. Yugoslavya' dan gelmiş ışıklı ve pikaplı radyomuz mesaisine erken saatte "demirbank hayırlı işler diler" diye başlar ve bizim uyku saatimize kadar hep açık olurdu. "Uğurlugil Ailesi" skecinin müptelası olmuştuk. Kimler yoktu ki, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Çolpan İlhan, Şükran Güngör, Tevfik Gelenbe, Kadriye Kenter, Genco Erkal vs...
Bu değerli sanatçılarla ilk önce sesleriyle tanışmıştım. Kulağım bu sesleri dinleyerek o kadar gelişmişti ki, başka bir eser seslendirme yaptıklarında hemen tanıyor ve söylüyordum adlarını. Müşfik Kenter' in sesindeki tonlama, hep adı gibi müşfik bir renkteydi. Dedesini dinleyen uysal bir çocuk oluyordum sanki onu dinlerken. Bir iki tiyatro oyununda ve sinema filminde seyretmiştim ama nedense "Orhan Veli şiirlerini" bir türlü izleyememiştim. Onca sene sonra Kozzy' de karşımıza "bu son fırsatın" der gibi çıkıvermişti işte. 2010 biterken bize bir hediye olabilirdi bu izlence. Ah bir de Blogdaşlarımız da gelebilseydi... Karşılıklı kelimeler birbirini blogda ağırlıyor, misafir ediyorsa, şu dünyada biz de nacizane HayalKahvem' le, Aylardan Şubat' ı ağırlamaktan ne kadar mutlu olacağımızı düşünmüştük Nessuno ile ama kısmet başka sefere.
Sonuçta ben bunları düşünürken bir baktım ineceğim yere gelmişim ve yağmur artık yerini lapa lapa kara bırakmıştı dışarda.
Güzel bir sohbet ve yemek eşliğinde geçen zamandan sonra, oyun başlamasına yarım saat kala Kozzy' e varmıştık bile. En üst kata çıkarken gözümüz dükkanlara takılıyordu, yılbaşı nedeniyle süslenmiş renkli vitrinler, ışıltılı mekanlar. Orta katta ilginç bir bar-restaurant vardı, bir kaç kezdir gözüm takılıyor ama önünden geçip gidiyordum. Bu sefer içini görmek istedim, zira bir gazetede köşe yazarı, bu yerle ilgili yazı yazmış ve hatta içinde zeytin ağacı olduğundan bahsetmişti. Bilirim bazı mekanlarda ağacı kesmeyip, iç mekana alacak şekilde düzenleme yaparlar, burda da böyle bir şey mi oldu diye merak ederken, kapı girişinde iki bayan bana bakarak "nesli" diye (inanın ben böyle algıladım)seslendiler. Hayatımda daima birileri, beni birilerine benzettiğinden alışığımdır bu duruma, hatta sıcak sahneler yarattığım bile olur. Benim soru işaretli tavrım onlara yanlış insan mesajını çoktan vermişti bile ama lafazan yanım her zaman öne atıldığından, onlara "benzettiğiniz kişiye çok mu benziyorum?" dedim, onlar da "evet" dediler, yüzlerindeki ifade o kadar tatlıydı ki, o an onların bir tanıdığı olup kucaklaşmayı istemedim değil, "ah inanın o olmayı çok isterdim" diye geveledim ama duyulmadı sanırım, zira Nessuno çoktan onlara bir soru yöneltmişti bile. "Pardon ne dediniz biraz önce?". Karşı taraf "Nessuno" deyince, ben artık o andan itibaren ne yaptığımı hatırlamıyorum. Tek hatırladığım "inanmıyorummmmmm!" kelimesini gereğinden fazla sıklıkta tekrarlayıp, HayalKahvem' e sıkı sıkı sarıldığım...
Beynim, onların gelmeyeceğine o kadar kani ki; net olarak bana yöneldiklerini algılayamadım bile.
Oyun sonrasında karşılaştığımız yerde nihayet fiziki olarak (!) kahve içtik ve öyle sıkıştırılmış sohbetler yaptık ki... görmeye değerdi. Bazen ikili konuşuyorduk, bazen hep beraber, bir konu başlıyor hemen ardından bir başkası devam ediyordu.
Soracağım, anlatacağım o kadar çok şey vardı ki daha... akrep yelkovan birbirlerini kovaladılar ve dönüş yolunun tehlikeye girmemesi için vedalaşma vakti geldiğinde, beraber taksi durağına yürürken, yağan kara nazire olsun diye hep bir ağızdan "her yerde kar var" şarkısını söyledik.
Onları yolcularken, bir akrabamı, çok eski bir arkadaşımı uğurlar gibi içim hafif hüzünlendi. Ama onlarla geçirdiğim zaman o kadar keyifliydi ki; hüzüne yer vermeye gerek yoktu. Bir şiir dinletisi, şiir gibi bir tanışıklığa sebep olmuştu.
Teşekkürler şiir... Teşekkürler HayalKahvem... Teşekkürler Aylardan Şubat... Teşekkürler Nessuno !...
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-
Momentos, ne korkunç şeydir sevmek! Kalpten kalbe yol vardır derler ya.. Bakar mısınız varmış gerçekten. Biz sanal ortamda arkadaştık ve karşılıklı hayali kahvelerimizi içiyorken, artık herşey sahi olmuştu.. Gerçek dünyada karşılaşmış ve kahvelerimizi içiyorduk. Ne hoş bir ortamdı.. Kırk yıllık tanışık gibi sohbet ediyor ve bol bol gülüyorduk.. Dışarda kar vardı.. Hep birlikte bağıra bağıra "her yerde kar var"ı söylüyorduk. Hımm.. Ayrılık vakti geldi. Evli evine köylü köyüne gitmeliydi. Bolca sarıldık ve ayrıldık.. Haydi Nessuno'nun evi yürüme mesafesindeydi. İyi ama Momantos bizim gibi olmazsa da daha uzağa gidecekti.. Yolda aklıma geldi. Acaba momentos eve sağsağlim varmış mıydı? Aradım. Dedim ki "Evde misin?" "Şimdi kapıyı açıyorum" dedi Momentos. Oh, içim rahat etti. "Of," dedim Momentos'a.. "Hayatıma merak edeceğim iki kişi daha eklendi"
YanıtlaSilÇünkü çok sevdim Momentos ve Nessuno'yu.. Sevmek korkunç bir şey.. Ama korkunç güzel:))
Sanalda kahve içerken bir sorumluluğu yoktu ama artık gerçek kahveyi içtik ve 40 yıl hatırı, ihalesiz üstümüze aldık :))))
YanıtlaSilSevmek; korkunç birşey, ama bir o kadar da güzel :)
Of! Ada turu mu düzenliyoruz yoksa!
YanıtlaSilHeyy! Gerçek mi? Evet görmedim ben Büyük Ada'yı.. Hımm..Aya Yorgi'ye çıkarken Momentos şarkı söyleyecek mi? Hey.. Nessuno şiir okuyacak mı peki:)Hımm.. Tadı damağımda kaldı vallahi.. Yoo.. Kahvenin değil.. Muhabbetin.. Yoksa bilirsiniz yani gönül muhabbet istiyor kahve bahane:)
kızlar ben bile yanınızda olabilirim..:)
YanıtlaSilBaşımızla beraber CWRM, seviniriz katılımına :)) ama sadece kızlar topluluğu değiliz, ayıp oluyo valla Nessuno' ya ;)))
YanıtlaSilHey, CWRM siz İstanbul'da mısınız? Ben neden Eskişehir hatta Bolu Dağları civarında yaşıyorsunuz diye biliyorum:)
YanıtlaSilO halde hep birlikte Zagor baltası yapıyoruz ve kampa gidiyoruz arkadaşlar:) Kamp ateşi yakıyoruz.
Kamp ateşi etrafında Momentos şarkı söylüyor, Nessuno şiir okuyor, ben bağlamamı ve gitarımı getirsem.. Bağlama ile tek türkü, gitar ile romans'ı çalsam misal..
Ateşte kahvelerimizi pişirsek ve içsek.. Bir Sait Faik öyküsü ve bir Atilla Atalay öyküsü anlatsam.
Aylardan Şubat aşk hikayesi anlatsa. Sonunda illa ki ayrılık olsa.. Efkarlansak hep birlikte..
Derin derin "ahhhh!" ya da "Offf!" çeksek.. Karşıkı dağlar sarsılsa..
Meselaaaa:))Hayal bu ya!! Heyi hayaller gerçek olursa yaaa!
Pröfösörü unutuyor musunuz. Bu dostluğa gıpta ettim doğrusu. Bir macera ekibine bir Profösör gerekmez mi?
YanıtlaSilBen 1960 yıllarında Yüzbaşı Tom Miks'in macerlarını okurduk hep gizli gizli. Ders çalışmak sıakıcı gelirdi. sonra büyüdüm ben. Lise yıllarında praz kazanmam gerekiyordu, okuyabilmem için. Tay Yayınları'na baloncu olvarak ufree çizerlik yaptım. ingilizce gelen resimli romvnlvrın, konuşma balonunun üzerine aydınger koyup, türkçeleörini yazıyordum rvpido kalemlerle. Yüzbaşı Tom Miks'in macera arkadaşlvrından birsi de Profösör idi. (Son iki "ö" noktalı yazılıyor.) Ne zaman darda kalsalar Profösör mutlaka bir çavre ve çıkış yolu buluyordu arkdaşlarına.
Gel zamn git zamvn Üniversitede beni adımla değil de "Profösör" lakabımla çağrılır oldum. Şimdi de Profösör rumuzunu kullanıyorum burada. Belki çare bulurum diye.
Dostluklar bakidir. "Huvel Baki"..dir.
Profösör :))) bu harika olur !! Sizi unuttuğumuzu kim söyledi? Belki o tatlı, sevimli torununuzun yanından ayrılmak istemezsiniz diye düşündüm sadece :)
YanıtlaSilTommiks de benim en severek okuduğum çizgi seriydi, ardından Zagor geliyordu. Yapılacak bir gezide size danışmamak ne mümkün... hem HayalKahvem bize o gezide Zagor baltası yapmayı da öğretecekti.. desenize yeni bir çizgi seriyi bizler başlatacağız elbirliğiyle :))
Sevgiyle, dostlukla, hürmetle Profösör :)
Ayyy bayılıciim galiba.. herkesler blog cankuşlarıyla bi kahveler, bi çaylar, bi kucaklaşmalar yaşayıp duruyor ki, ben gıpta etmekten çatırrrt oluyorum..
YanıtlaSilBuluşmanın nedeni aynı şehirde yaşamak olmamalı; aynı kalpte/ruhta buluşmak olmalı diye kendi memleketimde kimler var diye araştırmıyorum bile.. varın anlayın siz bendeki isteği.. :)
İçinize sinsin!! darılar başlarımıza olsun işşşallah yarebbicimmm ;)
Mügeee en sonunda böyle bir şey yazacağını biliyordum :)))))
YanıtlaSilCanım benim biliyor musun o gece senden de konuştuk... bak bu gidişle (hani sana mektupyazmıştım ya) kocaman bir blog toplantısı yapacağız gibi gözüküyor :) ama sana söz İzmir yollarına yaklaştığımda bile sana sinyal göndereceğim :))
Sana kocaman, sıcacık sevgiler gönderiyorum...
Profösör demek ki adınız Tom Miks'ten geliyor öyle mi? Ne hoş!
YanıtlaSilO halde herkesi yeni bir blog dostluğuna davet ediyorum. Lütfen üye olur musunuz?
www.altinmadalyon.com
Hayal Kahvem de sevdiğim bloglar arasında var. Edebiyat ve çizgi roman muhabbeti yapıyoruz. Sizleri de orada görmek isterim.
HayalKahvem denedim o sayfaya üye olmayı ama mümkün değil.. resimdeki görüntüyü kutuya geçirin diyor ne resim var ne görüntü :)))
YanıtlaSilSevgili Momentos,
YanıtlaSilNe güzel yazmışsınız o karlı İstanbul buluşmamızı.
Biliyor musunuz bahara daha çok var. Bir gün diyorum ama mutlaka kışın, mesela şubatta, bir Taksim buluşması
yapsak ne güzel olur. Kocaman sarılıyorum ben de...
Taksim' de çok hoş ve anlamlı bir mekan... harika olur Aylardan Şubat, hem de Şubatta :))) ama o zamana kadar kaslara, sağlığa dikkat! :))
YanıtlaSilİşinize yarar diye sıcacık sevgiler gönderiyorum...
Momentos az önce vildandaydım :)
YanıtlaSilYazılarınızdan çok tat almıştım.
Buluşmanızı bir de gerçeğinden dinledim. Bayıldım. Masal gibi geldi. Karşılaşmanız buluşmanız çok sürprizli olmuş. Hatta yazılarını tekrar tekrar okudum. Çok şeker olmuş. Sanki ben de orada yakından sizleri seyrettim.
Dostluğunuz daim olsun diyorum.
Bende bir gün sizlerle tanışmayı çok isterim.
Sevgiler. Hayatta herşey gönlünüzce olsun.
bilgilendirirseniz o toplanma işinde ben de aranızda olmak isterim..Ne de olsa baltalar elimizde,uzun ip belimizde biz gideriz ormana oy ormana melodisi dillerimizde Pardon TAKSİM di demi? ;)
YanıtlaSilama katılacağım biline derim :)
Sevgili dostca99, ne mutlu ettiniz beni, sağolun varolun...
YanıtlaSilDostluklar cidden önemli, hele belli bir yaşa gelinmişse altın değerinde.
Sohbetimiz arasında inanın sizden de bahsettik :)) tanışmamız kaçınılmaz bence, ilk fırsatta sevdiğim İzmit veya Değirmendere' ye gelmek isterim.
Sevgiler kucak dolusu...
CWRM bundan sonraki ilk görüşmede ilk kontak kuracağım kişisin, böyle biline :))) üstelik şarkı dosyamızı da geliştiririz beraber ne dersin? örnk; dağ başını duman almış (aaa bu da Taksim' e uymuyordu di mi :)))) )
YanıtlaSilSevgiler, sevgiler, sevgiler :)