28 Mayıs 2019 Salı

Celaliye *







Bileniniz var mı bilmem Celaliye' yi... ama ben iyi bilirim.

10-11 yaşlarımın haşarı hali, oralarda geçti. Denizi sevdiğimin farkındaydım ama yüzme öğrenmek ayrı bir işti. Hele ki, yüzmeyi sadece kurbağalama olarak uygulayan sülalede şansım ne kadardı bilmiyordum. Her şeyden önce bir öğretmene ihtiyaç vardı herhalde. İlk yaz orada tutulan evde kalabalık olan sülalenin, sırayla kalma işi organize edildi. Hoş; arada daha fazla gelmeye çalışanlar nedeniyle tartışmalar çıkmıyor değildi ama sonunda bunun mutlaka bir düzende yapılması gerekliliğini algılayıp, herkesin yaz' dan keyif alması sağlandı.

İşte o yazlığa ilk gidişimde, çok heyecanlanmıştım. Apartmanın ön kısmı yola bakıyor ve dairenin içine girildiğinde de salonun ve mutfağın önünde, tamamen uçsuz bucaksız görünen kumsal ve denize baktığı görülüyordu. Öyle güzel bir manzaraydı ki; kumlar altın gibi ışıldarken gözlerim kamaşıyor ve bir an önce denize ayaklarımı değdirmek istiyordum. Hemen giyinip, kumlara indim. 

Deniz durgundu, kıyıya yakın siteye ait kayıklar nazlı nazlı salınıyorlardı. Etrafıma baktım ve öğrenecek ne kadar çok şey olduğunu farkettim. Öte yandan acaba kendi yaşıtım arkadaşlar da var mıydı diye merak ediyordum. Yerleşme ve öğle telaşını atlattıktan sonra akşam üzeri deniz ve güneş banyosu için evdekiler de indiler. Komşularla tanışma faslı sonrasında, yaşıtım bazı çocuklarla tanıştırıldım. 

İçlerinden sadece bir tanesi herşeye kafa tutar gibiydi. Adını maalesef hatırlamıyorum ama biz ona Ali diyelim. Ali, biraz hırçın bir çocuktu. Her fırsatta meydan okuyan tavırla yanıma gelip, "sen yüzme biliyor musun?" diye sorardı. Önceleri bu soruyu geçiştiriyordum ama dişine göre birini bulduğunu farketmiş olacak ki, soruları hakkında daha da baskın çıkıyor ve açıkça bilgisiyle beni ezmeye çalışıyordu. Kesin rol model aldığı biri vardı ailesinde böyle davranan. O yaşta çocuğun ruhsal durumunu çözümleyebilecek durumum yoktu haliyle ve restlerine, ben de restle karşılık vermeye başladım. Ali, benim içimdeki anarşist, dizginlenmez, ateşli yanımı ortaya çıkartmıştı.

Genellikle denizin kıyısında debelenip duruyordum, zira annemden tembihliydim. Bu yüzden kıyıya paralel yüzerken sığ yerde olduğumdan ellerim denizin içinde girdiğinde kumlardan kuvvet alarak vücudumu ileri ittiriyordum, sonra öteki kulaç, sonra öteki, derken dışardan bakan biri için basbayağı yüzüyor görünümündeydim. Ben en azından kendi başıma yüzme alıştırmalarını yapar ve sonrası için büyük adımlara hazırlanırken, Ali yine yanımda bitiverdi ve meşhur soruyu sordu. "Sen yüzme biliyor musun?", "Görmüyor musun, yüzüyorum işte", "Var mısın yarışa?", Ah kışkırtma beni Ali, kışkırmaya hazırım "Varım !", "Tamam o zaman", "Tamam ama kıyıya paralel yüzeceğiz annem izin vermez yoksa...", "İyi". 

Kendimi hemen kıyıya yakın tarafa alıp onu dış kısma koyuyordum. Her seferinde buna itiraz edecek oldu ama bir şekilde onu alt ettim. Yarışlarda hep başabaş geliyorduk. Zordu çünkü ellerimle kendimi ileri ittirmek. Bir keresinde sanırım farkeder gibi oldu ve itiraz etti. Ben de çirkefe yattığını, basbayağı da yüzdüğümü söyledim. Sonraki günlerde ilginç bir şey oldu. Ben günümün çoğunu denizde geçiriyor ve sürekli ellerimi ayaklarımı çırpar pozisyonda çalışıyordum. Ellerimin ve ayaklarımın yerden kesildiğinin farkına varmadığım bir gün suyun üstünde kalabildiğimi görmek inanılmaz mutlu etmişti beni. Artık daha beter kafa tutuyordum Ali' ye. O da, iddialarını çeşitlendirmeye başladı.




"Sen denize dalabiliyor musun?" Eyvaah, tabii ki bilmiyorum.. "Biliyorum!", "İyi o zaman yarışalım". Birden ellerini önünde uzatarak birleştirdi ve nefes alıp denize daldı. Çok fazla başarılı değildi ama bunu hiç yapmamış olan o yaştaki ben için zorlu bir mücadele olacaktı. Onun yaptıklarının aynısını yaptım ama çabuk çıktım yüzeye ve o hemen itiraz etti. "Ohhooo, dalamadın işte", "Sanki sen çok iyi daldın.", "E tamam bir daha o zaman". İşte o bir dahalar sonunda denize her dalışımda gözlerim açık etrafa bakmaktan ve denizin dibinin ne kadar zengin bir dünya olduğunu keşfetmiştim. Enteresandır bu konuda da günler sonra onu geçtim. Denize daldığım yerden epey ilerde çıkıyordum yüzeye ve böbürlenme sırası bana gelmişti.




  
(devam edecek)













{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





(not: fotoğraf google görsellerden alıntıdır.)
* tekrar yayındır.




18 yorum:

  1. Ali bugün karşına çıksa ve "sen yüzme biliyor musun?" diye sorsa yine ! nasıl olurdu ? nasıl bir şey başlardı aranızda :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Ali ben yüzme bilmiyorum, bana öğretir misin?" derdim :))

      Sil
  2. Ben hala iyi yüzemiyorum :) Orta Anadolu'da doğup denizin 14 yaşında görünce yüzmek pek kolay olmuyor :) Zevkle okudum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Varsın olsun Yurdagül, denize girebilmek bile balı başına enfes bir olay. Teşekkür ederim canım :)

      Sil
  3. Celaliye yi merak ettim bir ara tanıtırmısınız acaba bize...devamını bekliyoruz hikayenin...teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tekirdağ yönünde, Kumburgaz' dan hemen sonraki sayfiye yeridir Celaliye. Çok teşekkür ederim B.a.takvimciği :))

      Sil
  4. Sevgili arkadaşım :) Okuma listesini ihmal etmemin ne büyük bir ihmal olduğuna bugün kanaat getirdim. Artık hiç atlamam. Bakmasaydım nereden görecektim arkadaşımın yazısını? E-maille takip butonun var mı Sezer'ciğim? Yorumumu bitirdikten sonra bakınacağım. Zira sırf gmailime odaklanmışım ben.
    Gelelim bu güzel anılara... Çok güzel bir hikâye bekliyor bizi,
    tabii biz de onu.
    Yüzmekten açılmışken, ben denize çok geç kavuşanlardanım. Ailem tatil nedir hiç umursamazdı. Bu nedenle ellili yaşlarda suyla tanıştım. Ancak kızımın koluna yapışıp biraz ileri gidebiliyorum. Bu konuda Ali'nin sana çok yardımcı olduğunu düşünüyorum. İyi ki seninle inatlaşmış :)
    Devamına gidiyorum arkadaşım. Seni, okumak çok güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldin canım Ece :) tam sana o butonun nerde olduğunu yazacaktım ki, diğer bölümde bulduğunu yazmışsın :)

      Her öykü bir hayat, her hayat bin öykü. Öyleyse yazmalı durmadan. Deniz tatilleri sanırım belli bir zamandan sonra başladı, bu da 70 lerin sonları 80 lerin başları olabilir. (yazlık evleri adada olanları tenzi ediyorum) Kültür olarak aslında denize girmek eski zamanlara dayanıyor. İstanbul Salacakta cumhuriyet zamanlarına ait enfes fotolar gördüm. Belki deniz şehri olmanın şansını yaşadık bizler. Ama derim ki ben, deniz suyu şifadır, buldu mu girmeli insan. :) sevgiler canım..

      Sil
  5. Ali aslında bir nevi teşvik etmiş :))

    YanıtlaSil
  6. Nihayet gelebildim canım. Ve harika bir hikayeyle karşılaştım. Kalemine sağlık. Yeni gelen yaza uyumlu bir hikaye kaleme almışsın keyifle okudum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldin Filmgündemi 🤗 beğenmene çok sevindim canım. Tesekkür ederim yorumun için ☺

      Sil
  7. Celaliyeyi bilmez miyim çok gittim tanidiğimizin yazliğina. Vivaldi nin dört mevsimini de çok severim 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Derya, ortak paydalarımız çok.. :) sevgiler canım.

      Sil

{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-


Dikkat Spama düşen yorumlar denetimden geçerek yayınlanacaktır.

:)

;)

:D

:(

=(

:@

:X

:O

:P

:F

:Y

:A

<3


:T

:H