3 Temmuz 2010 Cumartesi

notalarda ölmek




**************************************



Eğer birileri bana yaşamda olmak istediğim şeyi sorsalardı; müzisyen derdim. 

Şiir yazabilen, resim yapabilen biri olarak en çok müzikten etkilenirim. Notaların cazibesi ruhumun derinliklerinde öyle bir yeri titretir ki, orda olmaktan ürkerim bazen... Çok yüksek bir yerden düşerken hiç bir korkunun  olmaması gibi bir duygudur bu. Çılgınca, dalgalar gibi çoğalan ve yükselen...

Ses ilahi bir olgudur benim için. İster vokal olsun, ister enstrüman. Notanın yerleştiği her yer kabulüm. Gönül tellerimi titreten, duyguyu anlatamayacak yerde ise ağlatan bir olgu müzik.

Tanrım; hayat ve gönül kırıklarını tamir için müziğini esirgeme bizden !..







{ಠ,ಠ}

|)__) 
-”-”-




not: görsel Google'dan alıntıdır.



hayat çok acımasız




********************







Telefonda ağlayarak diyor ki, "Hayat çok acımasız.. insanlar neden bu kadar kötü?" Kalakalıyorum.. söyleyecek öyle çok şeyim var ki.. sadece "Bu bir süreç.. her insanın burda deneyimlemesi gereken şeyler var. Biri açlığı ve sonuçlarını deneyimler, öbürü ihaneti, diğeri hainliği, acizliği, parayı, parasızlığı, aşkı, aşksızlığı.. ama herkesin bir kapısı var, açılması ya da tamamen kapanması da onun elinde olan." dyebiliyorum.

"Biliyorum haklısın ama artık bu hayat omuzlarıma çok ağır geliyor, bu naiflikle taşıyamıyorum be canım!" cümlesi, öğretmenin tahtada tebeşirle yazarken kör bir noktaya gelmesiyle çıkan ses gibi çiziyor içimi.

Telefon ahizesinden geçip, yakın tarihte belli zaman dilimlerine gidiyorum.

Haksızlık nedir? Haksızlık; yapanın içinde bulunduğu durumu tamamen pozitife çıkartabilecek bir pozisyon olabileceği gibi, yapılanın da kendisine hak görülen bu durumu kendi mağduriyeti olarak açıklayabileceği bir olgu sadece. Bulunduğun "taraf" ile ilgili bakış açısı. Kimse "ben haksızlık yaptım" demez, "haklıyım" der. Ama sıkça şu cümleyi duyarız "bana haksızlık yapıyorsun"

Yaklaşık beş senedir "hak" konusunda çok hassasım. "Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma" sözü yol rehberim olarak seçtiğim bir cümledir. İnsanlık dürtüleriyle bazen şaşsam da kısayoldan dönüşü bulma çabalarım, ruhumu rahatlatır daima. Hayatım bazen önüme sürpriz şeyler çıkarır diyebilirdim çok önceleri ama o "sürpriz" diye nitelenen şeyleri aslında benim çağırdığımı farkettim. Farkettiğimden beri de kendimi rahat bırakıp, içindeki öğretinin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ve yaşıyorum.

Belki bana da haksızlıklar yapılmıştır ama benim o olaylarda nasıl bir tutum sergilediğim daha önemli. Telefonun ucundaki ses, telefon açtığı kişiye hayatın acımasızlığından bahsederken, kendisiyle ilgili herhangi bir davranışı süzgeçten geçirmiş miydi acaba? Ya da telefon açtığı kişinin, kendisiyle ilgili ruh, duygu durumunu gözden geçirmiş miydi? Elbette hayır... sadece o an' ki yaşadığı duygu bulanıklığını paylaşmak istemişti.

Hayat çok acımasız !...







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: görsel Google'dan alıntıdır.


30 Haziran 2010 Çarşamba

mektup denemeleri

 

Canım merhaba, nasılsın? 

Kapalı, gök gürültülü ve az güneşli günler nedeniyle hepimiz biraz hareketsiziz. Benim de pek keyifli olduğum söylenemez. O gün sen gittikten sonra, sana karşı kaba davrandığımı düşündüm. İçim rahat etmedi. (eğer öyleyse cidden özür dilerim) Ama kendi içimdeki kelimeler, duygular; öyle değişken ve hareketli bir fay hattındaymış gibiler ki, ben kendimi durduramıyorum... Tam kendimi rahat hissettiğim bir duygudayım diye düşünürken, bir bakıyorum tamamen terse yatmışım. Ruh dünyamla pek alakadar olamıyorum, derinlerine inemiyorum, derinlerdeki mağmada yanacağım gibi bir hissim var. O yüzden sadece fiziki halime ilgi ve şefkat gösteriyorum. Mesela, deli gibi spor yapıyorum. Yok; bu pek olmadı.. deli gibi değil.. ibadet eder gibi hergün bıkmadan, sıkılmadan 1 saat 10 dakikamı spora ayırmak, beni şu günlerde tek kurtaran şey. Ayrıca ayak tırnağıma da söylediğin gibi ilgi gösteriyorum. Önce eczaneye gidip ilacın adını sordum ve fiyatını. Aslında fazla gelmedi fiyatı ama sonra bunu uzun bir süre kullanacağımı düşününce bir doktora yazdırmalı dedim. Meğer benim evin çok yakınında sağlık ocağı varmış ve ordaki doktorlar da bu ilacı yazıyorlarmış. Sevinerek tarif ettikleri yere gittim koşa koşa. O kadar cahilim ki bu konuda, ne yapacağım, nerde duracağım bilemedim. Beni yönlendirdiler. Ve elimdeki numaraya göre benden önceki kişiyi takip edip doktora ulaştım. Sonrasında da ilacı alıp eve yollandım ve operasyona başladım.

Ev dar geliyor, dışarı atayım kendimi diyorum... onu da yapmıyorum. Sadece belli şeyler için dışarı çıkıp hemen soluğu evde alıyorum. Alışveriş odaklı bir çıkış oluyor bu her zaman. Bu yüzden ablamı ziyaret etmeye karar verdim. 2 hafta sonra gidiyorum. Ayın sonunda geleceğim. Tebdili mekan iyi gelecek, gelmeli...

O meseleyi ne yapacağıma karar vermedim... tatile gitmeden mi halletsem, yoksa dönüşe mi bıraksam? Bir yanım "tatile giderken tertemiz git.. kafana ve kalbine takılan sorunları iyi ya da kötü hallet" diyor, diğeri de "tatilde sen de düşün, iyice belirle ne istediğini, sözcüklerini.. gelince de daha güçlenmiş şekilde konuş meseleyi" diyor. Hadi buyur burdan yak. Ama zaten ben istemesem de ağzımdan bazen içerde sıkılmış cümleler çıkıveriyor.. gerçi karşı taraf geçiştiriyor gibi bir tonda, sanki pek önemsemiyormuş gibi. Sonra ben de susuyorum, böyle işler telefonda olmaz derdim hep kendi kendime. İyi de görüşemezsek nasıl hallolacak?!?

Sen nasılsın? Artık dönüşte bir deniz sefası yaparız seninle konuştuğumuz gibi... umarım güneş açar, tatlı meltemler alır yağmur fırtınanın yerini.. senin de keyfin yerine gelir.

Ben dönünceye kadar sevgi ve muhabbetle kal...







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: görsel Google' dan alıntıdır.