sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2017 Pazartesi

akut ve taşlı*






******************************

Geceyarısı aniden uykusundan uyandı. Midesi ağzına gelmek üzereydi. Yorganı üstünden attığı gibi eli ağzında koştu banyoya. Klozetin kapağını açarken parmağı sıkıştı ama ağzından biraz sonra dışarı çıkacaklar daha önemliydi.

Rahatladığını sandığı anda yine bir atak daha geldi mideden. Öteden beri ne kadar çok korkardı istifra etmekten. Tüm bu debelenmeler arasında nefessiz kalıp boğulacağını düşünür, mümkün olduğu kadar bu bedensel olayı ötelemeye, başka çareler aramaya çalışırdı ve başarırdı da. Hayatında ikinci büyük istifra olayıydı bu. Öncekinde bozulan buzdolabında bulunan peynirden yemiş ve yine gece yarısı 14 kez arka arkaya, artık hiç bir şey kalmayan midesinden safraya geçiş yaptığında bedeni, hastahaneye kaldırılmıştı arkadaşı tarafından. Serum bağlanmış ve anca o zaman derin nefes alabilmişti.

İşte yine o geceye benzer bir durum yaşıyordu ama tek farkla. Bu sefer hem mide ile göğsünün arasında ve hem de sırtında orta noktada bir yer dinmek bilmeyen bir ağrıyla öldürüyordu onu. Öne eğilse sırtı ağrıyor, arkaya kaykılsa göğsü. Tüm bu ağrı arasında da yine banyoya taşıyordu artık içinde hiç bir şey kalmayan midesini. 

Evet yine 14' ü bulmuştu sayı olarak. Yalnızdı. Kendini kaldırıp bir hastahaneye götürmek ona zor geliyordu, çaresizdi ama yine de, gece vakti elini telefona götürüp arkadaşlarını uykularından uyandıramıyordu. Sabahın ilk ışıklarına kadar böyle devam etti ve hemen taksi durağından bir taksi istedi. İki büklüm gelen taksiye bindi ve gittiği acilde ağrısının fazla olduğunu ve bunu durdurmalarını istedi. Yine serum takılacak ve geçecek diye beklerken, hiç bir şey hafiflememişti. Sadece bulantı durmuştu ama ağrı kocaman bir taş gibi duruyordu. Gelen doktorlardan birine "nolur bu ağrıyı durdurun" diye yalvaran bir sesi zar zor çıkarabilmişti. 

Hemşire elinde bir iğneyle geldi ve bu ağrınızı giderecektir dedi. Biraz sonra herşey ayağının altından kayıyor gibiydi. Baktığı hiç kimse düz durmuyordu sanki. Damarlarında dolaşan sıvı, avını deli gibi arayan vahşi bir hayvan misali, gittiği her yerde deformasyona sebep oluyordu. Bir gariplik hissettiğini, ne verdiklerini sorduğunda "morfin" cevabı ürküttü onu. Ayağa kalkıp gitmek istediğini söyledi, o sırada doktor ondan kendi isteğiyle gitmek istediğine dair bir kağıt imzalatmak istedi. Gitmeliydi, hemen kendi imzasına benzemeyen bir karalama yaptı. Hastanenin dışında çıktığında bayılmak üzere olduğunu farketti, bir taksiye el etmesi ve kendini eve atması bir oldu.

Saat artık makul bir zaman dilimine gelince hemen telefonu alıp, en yakın arkadaşını aradı. Arkadaşının gelip onu almasına kadar geçen zamanda, ölmekle yaşamak arasında hiç de zor olmayan seçim yapılabileceğini farketti. 

Arkadaşının arabasında uykusuz, aç, susuz, sersemlemiş bir halde ön koltuğa kaykıldı ve derhal diğer doktor olan arkadaşının çalıştığı hastahaneye doğru yollandılar. Hastahaneye vardıklarında onu bekliyordu tüm ekip. Hemen ultrason çekildi ve safra kesesinin girişini tıkayan misket büyüklüğünde taş olduğu görüldü. Ne ileri, ne geri kıpırdıyordu taş ve bir türlü geçmeyen ağrı bu yüzdendi.

Sabah ilk saatte doktoru Adem bey tarafından ameliyata alınacaktı. Hayatındaki ilk narkozlu ameliyatı olacaktı. Daha önce bademcik, burun deviasyonu, diş ameliyatı gibi operasyonlar geçirmişti ama hepsi lokal anestezi ile yapıldığından kendindeydi. Ama tüm bunların hiç bir önemi yoktu şu anda, tek istediği ağrıyı hissetmeden uykuya geçmekti. Doktor arkadaşı hemen ona bir hap çıkarıp verdi, "bu, hayatında en güzel uykuya dalmana yardım edecek" dedi ve bir bardak suyla içtiği hapla ağrısız bir dünyaya daldı.

Sabah erkenden iki arkadaşı da geldi, hemşireler onu hazırladı ve ameliyathaneye giderken doktor arkadaşı kendisi için yazdığı şiiri okudu ona. Gözlerinin ıslandığını farketti, ne hissedeceğini bilemiyordu, çünkü ameliyathaneye girmeden önce rahatlatmak için ilaç verilmişti. Ve ona adını sordular soyadını söylerken herşey karardı.

"Çok soğuk, donduuummm" diye mırıldanıyordu gözlerini hafif araladığında. "Üstümü örtün ve beni de rahat bırakın, uyandırmayın n'olur" demek istiyordu oysa. Bir kaç saat sonra tamamen uyanmış, hafiften işlem yapılan yerlerde birşeyler hissediyordu ama artık o ağrının olmamasından dolayı çok mutluydu.

*****************

Hastahanedeki ikinci gündü ve ertesi gün taburcu olacaktı. Arkadaşı yine yanındaydı. Yaşadıkları üç günü konuşuyorlardı. Birden yüzünde garip bir ifade gördü arkadaşının. "Ne oldu?" dedi hasta. "Haber verilmesi gereken insanları senin cep telinden bakıp not ediyordum bir kenara. Çok tuhaf bir şey gördüm" dedi. "Ne?". "İsimlerin üzerinden devam ederken annem diye bir kayıt vardı ve çok şaşırdım". "Biliyorum, silemedim onun numarasını..." dedi ve içi burkuldu. Arkadaşı sarıldı ona ve devam etti konuşmasına. "Aslında bu tam da sana göre bir davranış.. ben sadece öyle şaşırdım ki, seninle paylaşmak istedim". "Annem ölmüş olsa da, günün birinde onu aramak isteyebilme ihtimalini ortadan kaldırmak istemedim. Üstelik düşünsene, ya bir gün ararsam ve karşı taraftan cevap gelirse" dedi hüznü neşeye çevirmeye çalıştı, ikisi de sarılarak güldüler.

"Hem biliyor musun, ameliyata giderken, anneme ve babama çok yakın olduğumu hissettim, korkmadım ama hiç... çok yumuşak, kadife gibi bir duyguydu. Hem hazırdım da eğer çağırsalardı..." 
"Aaaa yeter hadi bakalım, nereye gidiyormuşsun, seninle yapacak daha çok işimiz var dostum" diye çıkıştı arkadaşı. Ona bir kağıt uzattı. Kağıtta ameliyata giderken doktor arkadaşının onun için yazdığı şiir vardı. Kağıdı öptü ve katlayıp göğsündeki cebe yerleştirdi.

*****************

Akuttu, taşlıydı, ama keseydi.
Ya Allah ademe "kün" demeseydi..
Asadan bir neşterle yarıldı kızıldeniz,
Yeşilden bir kumaş ve soluk beniz.
Ruh tutundu bedene, kemik etle dansetti.
Kelebekler kondu en fütursuz liflerine hayatın.
Adı kaldı yadigar,
bir canda adem eli,
bin canda ameliyatın...





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: şiir Ender Karaca' ya aittir.



29 Aralık 2011 Perşembe

son yazı







Malum yılın son zamanları, sadece tarih değişecek biliyoruz ama yine de herkes de bir heyecan, bir koşturmadır gidiyor. Tatlı heyecanların yanı sıra, sürpriz durumlar da gelişebiliyor. Yaklaşık bir aydır sağ kolumda bazı hareketlerde kısıtlama yaratan dirsekteki sıkıntımı, "geçer" diyerek görmezden geldim. Ama hiç bir şeyi taşıyamadığımı ve ağrı vermeye başladığını görünce çaresiz dün hastahaneye gittim. 


Muayene, ultrason çekiminden sonra "Lateral Epikondilit" teşhisi konuldu. Halk diliyle "Tenisçi dirseği" diye anılan bir rahatsızlık. Kaale alınmadığında ameliyata kadar giden bir keyfiyetsizlik de sunabiliyormuş ileriki safhalarda. Başında yakaladığımız için fizik tedavi ve bir iki ilaçla halledilebilecek bir durum. 

Ancak sağ eli tokalaşmak, yazı yazmak, bilgisayarda mouse' u kullanarak bileği oynatmak dahil -bir şey taşımak, ağır kaldırmak zaten zinhar yasak- kullanmayı durdurmam gerektiğini söyleyince doktor kalakaldım. Ama ben söz dinleyen bir hastayımdır. Fizik tedavi bir haftanın sonunda epey işe yarayacak biliyorum, o yüzden söz dinlersem çabuk iyileşirim dedim ve bu yılın son yazısını yayınlamak istedim.

Çam ağacımı ve beni ziyarete gelerek çok mutlu eden iki dostu da burda anmadan geçemeyeceğim. Yeni yıla onlarla beraber biriktirdiğim anılarım ve bu güzel karelerle gireceğim.

Sevgili HayalKahvem ve eski adı Nessuno, yeni adıyla İstanbul' un ışıklar içindeki fotoğraflarını sizlerle de paylaşmayı istedim. 


hayalkahvem ve ben

Nessuno-İstanbul

Kalbinizden sevginin, umudun hiç eksilmemesini diliyorum.

İyi bir sene olsun hepimize...




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


Not: Gifler google görsellerden alıntıdır.
fotoğraflar kendi objektifimden.


30 Ağustos 2011 Salı

kalbe batan diken






Artık dayanacak gücü kalmamıştı. Durağa kadar ayağını sürüdü ve tüm vücudunu kütle halinde banka bıraktı. Yol boyunca dudaklarını ısırarak ve sessizce döktüğü gözyaşlarını tamamen bıraktı ve haykırarak, iç çekip sarsılarak ağlamaya başladı. İmkanı yok kendini durduramıyordu. İçinde zıp zıp zıplayan iğneden bir top vardı sanki ve acı her seferinde tam kalbine oturuyordu. Etrafından gelip geçen insanlar ona bakıyor ama o aldırmıyordu. Sadece hıçkırıklarla gelen dalgalara bırakıyordu kendini.


(iki gün önce)


Doktor arkadaşının ofisine ziyarete gitti. Randevu saatleri aksadığından epey hasta birikmişti ama kararlıydı, onu bekleyecekti. Zira artık ona telefonla ulaşmak mümkün değildi. Hem yüzünü görür, sağlığından emin olur, hem de gözlerinin içine bakarak anlatacaklarını dinlerdi. Çok uzun senelere dayanan dostlukları vardı. Derinliğine kendini bu denli rahatça bırakabileceğin türden dostluklar maalesef yoktu günümüzde.

Nihayet hastaları bittiğinde birlikte deniz kenarında muhteşem manzaralı bir kafeye gittiler. Onun hafiften topallayarak yürüdüğünü ve arada yüzünde ağrının izlerini görünce, ne olduğunu sordu doktor arkadaşı. Yaklaşık bir seneden uzun süren topuk dikeni rahatsızlığından bahsedince de şaşırdı. "Bu rahatsızlık bu kadar uzun süremez ya!" diye de hayretini ifade etti. Hastahanede bir arkadaşı olduğundan ve bu konuyu halledeceğinden bahsedince, pek inanası gelmemişti. Öyle uzun zamandır bu hastalıkla içiçeydi ki, sürekli ortopedik tabanlıklı spor ayakkabı giymekten, artık normal ayakkabı giymeyi unutmuştu. En çok da sabahları yataktan doğrulup, ayağını yere basmasıyla ağrıların artması canını sıkıyordu. Eğer bu ağrı geçerse ne kadar rahatlayacağını düşündü ve yarı inanır, yarı inanmaz bakışla sohbete devam ettiler.

Ertesi gün doktor arkadaşı bir sonraki gün için randevuyu almış ve onu aramıştı. Sabahı iple çekti. Hemen yola koyuldu ve hastahanede onun geleceğinden haberdar olan doktorun yanına çıktı. Ayağındaki çorabı çıkartmasını söyledi doktor, muayene yatağına uzandı. Muayene ederken topukta öyle bir yere bastı ki, gözünde şimşekler çaktı. O bölgeye, bir iğne yapacağını, kortizon içeren bu iğneden hemen sonra bir rahatlama olacağını ancak tedavi sonrasında göstereceği egzersizleri muhakkak yapmasını söyledi ve iğne faslına geçtiler. Ayağını dümdüz, kıpırdatmadan tutmasını, ani hareketten kaçınmasını rica etti doktor. Tamam der gibi başını salladı. Derin nefes aldı ve tam o anda ikinci şimşek dalgası geldi. Tam o bölgeye iğne girdiğinde, sanki bir kedi kalbini tırmalıyor, defalarca çiziyor gibi hissetti, nefesi kesildi. Gözlerinden yaşlar gayri ihtiyari süzülmeye başladı. Doktor, iğnenin batıp çıkışının çok kısa sürdüğünden bahsediyordu ama ona asır gibi geldi. Tam kalbinde kahve telvesi gibi koyu, büyük parçalar halinde acı hala devam ediyordu. Yüreği ağzına kadar gelmiş ve rehberini kaybetmiş gibi orda kalakalmıştı.

Doktor ona yapacağı egzersizleri gösterdi, ağrı süreci hakkında bilgi verdi ve geçmezse gelin bana hesap sorun dedi gülerek. Hayır, çok istese de o gülemiyordu. Belki yalancı bir gülümseme kondurmuşumdur dudağımın kenarına diye düşündü. Teşekkür edişinde bile acılı çizikler vardı.

Arkadaşını buldu, ona da teşekkür etti ve otobüs durağına kadar yavaş adımlarla yürüdü. Gelen otobüse bindi ve şansına bir yer de bulup oturdu. Yarı yolda birden tokmaklarla vuruluyormuş gibi topuğunda ağrı hissetmeye başladı. Gittikçe çoğalıyordu. Gözünde kocaman gözlükleri, yaşla dolan gözlerini saklıyordu ama içinden katıla katıla gelen ağlama hissini daha fazla durduramayacaktı. Yaşlar yanaklarından süzülmeye başladığında, aktarma yapacağı durağa gelmişti. İndi ve artık haykıra haykıra, doya doya ağlamaya başladı.


Sonrasında doktorun söylediği herşeyi uyguladı ve 3 hafta sonra artık tamamen sağlığına kavuşmuş, spor ayakkabılarından en azından sadece spor yaparken giymek üzere kurtulmuştu. Ama topuğundaki dikenin, uzanıp kalbine batmasını hiç unutmadı.





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-








(Kullanılan görsel google' dan alıntıdır.)



27 Ağustos 2010 Cuma

alzheimer


(sağlıklı beyin ile alzheimerlı beyin görüntüsü)


Bir sürü anı odasının kapısını açıp içeri kafayı uzatıp, hiçbir şeyi hatırlamamak gibi bu hastalık.. ne bir derinlik duygusu, ne his, ne yaşanmışlık. 

Kadrolu bir yabancı olmak hayatına ! Belki de kendini koruma mekanizması beynin.. 




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: görsel Google'dan alıntıdır.