"Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır." - Atatürk
2. (isim) Davranışlar.
3. (isim) Olaylar.
"Agâh Bey dünya ahvalinden habersiz." - Refik Halit Karay
* * * * * *
Kelime Kökeni :
Arapça aḥwāl "haller" sözcüğünden alıntıdır. Sözcük, Arapça ḥwl kökünden gelen ḥāl sözcüğünün çoğuludur. Arapça ḥwl kökünden gelen ḥāl, "1. durum, 2. görünüm, varoluş evresi, 3. şimdiki zaman" sözcüğünden alıntıdır. Sözcük, Arapça ḥāla "döndü, dönüştü, evrildi, yöneldi, bir hale geldi, bir hal aldı, bir hale büründü, bir görüntü edindi" fiilinin mastarıdır.
* * * *
Yeni senenin ilk gününe denk gelen "Bir Kelime" yayını için seçtiğim kelime ile toplum, ülke, dünya olarak 2025' te en iyi şekliyle yaşayabilmek dileğiyle.
"Güneş ise afacan bir çocuk gibi bulutlarla saklambaç oynuyor, bir kaybolup bir gözüküyordu." - Ayşe Kulin
Kelimenin Kökeni :
"Türkçe év- "acele etmek, koşuşmak" fiilinden +AcAn sonekiyle türetilmiş olabilir; ancak bu kesin değildir." diye bir not var internet sayfasında.
Bunun haricinde aşağıdakiler de ayrıca not olarak eklenmiş;
Tarihte En Eski Kaynak
évecen "acul, aceleci" [ TDK, Tarama Sözlüğü (1400 yılından önce) : Adem oğlanı ve Adem peygamber évecen yaratıldı ]
afacan "yaramaz, yerinde durmaz (çocuk)" [ Ahmet Vefik Paşa, Lugat-ı Osmani (1876) ]
Önemli Not: Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.
Bu kelime, Sevgili Makbule Abalı sayesinde yayına alındı. Hatırlatma için teşekkürlerimle.
"Bir gazete muhabiri Adliye koridorunda, tımarhaneye girmek için elindeki arzuhâlle dolaşan Osman isminde bir eroinman hastasına rastlıyor." - Nazım Hikmet
Bugün iki anlamlı bir kelimeyi incelemeye aldım. Birincisi inceltme harfiyle yazılıp, a harfi uzun okunan ve sevgi, bağlılık, tutkuyu anlatan "Âşık", diğeri de kısa okunan ve anatomi ile bağlantılı olup aşık kemiğini anlatan "Aşık". Yayında kelimeleri çalışırken iki kelime olduğunun farkına varılmadığını ve tek kelime gibi algılandığını hissedip buraya bir açıklama gereği duydum. Kelimelerin deyim ve birleşik fiil kullanımları da uzun olunca aşağıda bu çalışmaların arasında diğer kelimenin kaybolduğunu anlayıp iki kelimeyi de kırmızı ile renklendirdim. Bu aksaklık için özür dilerim.
Okunuşunu dinlemek için TDK sitesinden bakılabilir.
Âşık: (Arapça)
1.(isim) Bir kimseye veya bir şeye karşı aşırı sevgi ve bağlılık duyan, vurgun, tutkulu kimse.
"Güzeller deniz kenarına geldikleri zaman âşıklar da kale burçlarına ve bedenlerine dolarlar." - Asaf Halet Çelebi
2.(isim) Birbirini seven bir çiftten kadına oranla genellikle erkeğe verilen ad.
5.(ünlem) Ahbap, arkadaş anlamında kullanılan bir seslenme sözü.
"Âşık! Anlat bakalım, neler yaptın?"
* * *
Atasözü, deyim ve birleşik fiil olarak kullanımları da aşağıdaki gibidir :
Âşığa Bağdat sorulmaz : Bir şeye çok istekli olan kimsenin, o şeyi elde etmedeki zorlukları hiçe saydığını anlatan bir söz.
Âşığa Bağdat uzak değil : "Bir şeyi elde etmek için aşırı istekli olan kimseye, bu uğurda katlanacağı fedakârlıklar güç gelmez" anlamında kullanılan bir söz.
(Bir şeyin) âşığı kesilmek : Tutku durumuna getirmek.
"Boks merakından çok sonra güreşe merak sardı, güreş âşığı kesildi." - Haldun Taner
Âşığın gözü kördür : "Kendisini aşka kaptıran kimse, sevgilisinin kusurlarını görmediği gibi çevresinde olup bitenlerle de ilgilenmez" anlamında bir söz.
Âşık, âlemi kör, dört yanını duvar sanır : "Aşktan gözü kararmış kimse, hoş karşılanmayacak aşırı davranışlarda bulunur" anlamında bir söz.
Âşık etmek : Birinin kendisine bağlanmasını, kendisini sevmesini sağlamak.
"Tek erkek sevmeye ve bu erkeği kendime âşık etmeye ahdetmiştim." - Refik Halit Karay
Âşık olmak : Sevmek, tutulmak.
"Bir iki kez karşıdan görmekle nasıl âşık olduğunu, nasıl evlendiğini yüreği burkularak izledi." - Necati Cumalı
* * *
Birleşik kelime olarak kullanımı da aşağıdaki gibidir :
Badeli âşık : (isim, edebiyat) Düşünde bir pirin elinden aşk badesi içerek saz çalıp söyleyen halk şairi.
Sırsıklam âşık : (isim) Sırılsıklam âşık.
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
Aşık : 1.(isim, anatomi) Aşık kemiği.
2.(isim, mimarlık) Aşırma.
* * *
Deyim ve birleşik fiil olarak kullanımları aşağıdadır :
Aşığı cuk oturmak : İşi çok olumlu bir biçim almak.
(Biriyle) aşık atmak : 1. Yarış etmek, yarışmak.
"Yonca, bu iki erkek çocuktan ayrı bir yaratık olduğunu, onlarla aşık atamayacağını bilir." - Oktay Rifat
2. Boy ölçüşmek.
"Bunca kere Azrail'le aşık attıktan sonra adımız ödleğe çıkarsa bizi ilk önce sen sopa ile kovarsın da yeryüzündeki biricik anamızdan da oluruz." - Nihal Atsız
Aşık atmak (veya oynamak) : Aşık kemiğiyle oyun oynamak.
Aşık daima bey oturmaz : "İşi çoğunlukla iyi giden bir kimse, talihinin her zaman ona yâr olamayacağını bilmelidir" anlamında kullanılan bir söz.
* * *
Birleşik kelime olarak kullanımı da aşağıdaki gibidir :
Aşık kemiği : 1.(isim, anatomi) Çift tırnaklı hayvanların ön dizlerinde bulunan bir eklem kemiği.
2.(isim) İnsanın ayak bileğindeki çıkıntılı kemik.