(Melike Demirağ - Arkadaş)
************************
Bir kaç gün sonra Ali nihayet ortaya çıktı. Nerde olduğunu sorduğumu gayet iyi hatırlıyorum fakat Ali' nin ne cevap verdiği net olarak kalmamış hafızamda. Sanırım ailedeki büyüklerden biri ya hastalanmış ya da Hakk' ın rahmetine kavuşmuştu. Hepsinin birden topluca gitmesi buna delaletti çünkü.
Çocukluk işte, ölüm o zamanlar net algıladığımız bir şey değildi ki, insanlar ölebilirdi bunu biliyordum ama onlar hep başkalarıydı sanki. Ölüm; çemberin içinden birine elini uzattığında ne olacaktı, bunun bilincinde değildim. Anlık mahzunluk, yerini hemen hayatın an içindeki gerçeğine bırakıyordu bizler için. Ve biz de hemen denize koştuk. Olağan yarışlarımızı yaptıktan sonra, artık Ali' ye sürpriz soruyu soracaktım.
Çocukluk işte, ölüm o zamanlar net algıladığımız bir şey değildi ki, insanlar ölebilirdi bunu biliyordum ama onlar hep başkalarıydı sanki. Ölüm; çemberin içinden birine elini uzattığında ne olacaktı, bunun bilincinde değildim. Anlık mahzunluk, yerini hemen hayatın an içindeki gerçeğine bırakıyordu bizler için. Ve biz de hemen denize koştuk. Olağan yarışlarımızı yaptıktan sonra, artık Ali' ye sürpriz soruyu soracaktım.
Tam o esnada derinlerden gelen bir müzik duyduk. İkimizde çok heyecanlandık. Çünkü bunun ne olduğunu gayet iyi biliyorduk. Hemen evlere koştuk, ailelerimize haber verdik ve yanımıza harçlıklarımızdan bir miktar alarak caddeye çıktık. Bizim sitenin hemen yakınında duruyordu o.
Bahsi geçen şey, gezginci Migros kamyonlarıydı. Haftanın belirli gün ve saatlerinde gelen bu araçların kasalarının yan yüzlerindeki kapalı kanatlar yere paralel gelecek şekilde açıldığında, pratik bir şekilde ilkel görünümlü bir tezgah haline gelirdi. Kasanın açılan kısmından raflar meydana çıkardı. Satış elemanları kanadın arkasındaki bölüme geçerek müşterilere satış yaparlardı. Daha sonra bu kamyonlar yerlerini, arka kapısından girilip, ön kapısındaki kasanın yanıbaşında ödeme yapılarak inilen, içi iki taraflı raflarla donanmış, camsız kavuniçi renkte Migros otobüslerine bıraktılar.
Benim en sevdiğim ürün ise o zamanki çocuksu isteğin ve ülkedeki yokluk veya pahalılıktan dolayı, yurtdışından gelenlerin mutlaka yanlarında getirdiği şey olan çikolatalı ürünlerdi. O zamanlar Nestle gofret pek revaçtaydı. Nasıl tadına vara vara, gıdım gıdım yerdim anlatamam. Belki de o zamanlar başlamıştı, imrendirici ve pek iştah açıcı yemek yeme tarzım (!).
Ali ile gofretlerimizi minik ısırıklarla kim en geç bitirecek yarışmamız da vardı. Ama eninde sonunda biterdi işte. Bir dahaki sefere kadar biz de denize koşardık.
Artık Ali' ye o muhteşem soruyu soruyordum işte. "Ali?", "Ne var?", "Sen kürek çekmesini biliyor musun?", biraz durdu sanki, "Ehm, şey biliyorum", "O zaman gel hadi çekelim", "Benim eve gitmem lazım", "Ama niyeeee?", "Sonra gelirim". Gitti. Ben öylece kalakaldım. Aslında şaşırdım. Olacak iş değildi, ortada yarışılacak bir durum vardı ve Ali ortadan yok oldu. En sonunda şuna kanaat getirdim, Ali kürek çekmeyi kesinlikle bilmiyordu, benimle yarışsa mutlaka kaybedecekti, bu yüzden de bahane uydurdu. Gözüm parladı bu düşünceyle birden ve gülümsedim.
Sonraki günlerde de Ali' nin pek tadı yoktu sanki ama yine de hep birlikteydik. Yaz sona eriyordu, okul alışveriş telaşı başlamadan dönmek gerekiyordu. Vedalaştık çaresiz.
Sonraki günlerde de Ali' nin pek tadı yoktu sanki ama yine de hep birlikteydik. Yaz sona eriyordu, okul alışveriş telaşı başlamadan dönmek gerekiyordu. Vedalaştık çaresiz.
Hala düşünürüm, o yaz Ali olmasaydı ben yüzmeyi, denize iskeleden atlamayı, dalmayı, sandalın altından geçmeyi, uzun süre nefessiz dipte kalmayı, kürek çekmeyi ve bir arkadaşı özlemeyi öğrenebilir miydim... Kimbilir, o yaz değil belki çok daha sonra öğrenirdim ama o yaz sanki sıkıştırılmış bir paket program gibi oldu tüm bunlar Ali sayesinde. Onun, bana o zaman dilimi için gönderilmiş bir hediye olduğunu biliyorum. Belki o zamanlar söylemedim ama O' na bunu borçluyum.
Ali; sana arkadaşlığın, beni güzel şeylere teşvik ettiğin, aklımda yer edip yıllar sonra bile senden bahsedebildiğim için çok teşekkür ederim !...
(Zerrin Özer - O Yaz) *
(bitti)
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-
|)__)
-”-”-
(*) O Yaz şarkısını hem Ali' ye, hem de bu şarkıyı dinleyip hüzünlenen rahmetli Annem' e ithaf ediyorum.
(not: Fotoğraf Google görsellerden -wowturkey- den alıntıdır.)
(Okura Not:Ey Okur, biliyorum biraz hüzünlü bir bitiş oldu. Ama hayat da böyle değil midir? Hem güldük, hem hırslandık, inatlaştık, hem hüzünlendik. Bir başka hikayede yine güleriz, dert etmeyiniz.)
Selam Momentos,
YanıtlaSilÇok tatlı bir öyküydü. Eklediğin müziklerle çok eski günlere götürdün beni. Sağolasın.
O değil de, bugün Aylardan Şubat'a gittim sahiden. Yazıların o kadar denize girme arzusu uyandırdı ki dayanamadım. Girdik denize... Ve neler yaptık neler senin anlattığın gibi.. Tuhaf.. Aramızda Ali de vardı biliyor musun? Yeminle vardı. Senin Ali değil tabii, bizim Ali:) Tesadüfün böylesi:))
Yüreğine sağlık Momentos, yeni öykülerinde buluşmak üzere...
Ah HayalKahvem, hepimizin geçmişinde öyle çok ortak nokta var ki... Sarılışımız kadar, kahve keyfimiz kadar, yaramazlıklarımız bile ortak :) sizin Ali'nin yanağına benden sıcacık bir sevgi busesi kondurun bir dahaki sefere :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim paylaşımın için :) sağol varol !...