9 Ocak 2018 Salı

Bipolar 2








Nazlı konuşurken uzun esler veriyor, söylemek istediği cümle, ağzında bir yerlere takılı kalmış da çıkaramıyormuş gibi yüzünü ekşitip duruyordu. Sonra konuşmaya başlıyor ama anlattığı şeyin arasına konu ile alakasız şeyler sıkıştırıyordu.

Öykü arada bazı şeyler sorarak yardımcı oluyor, konuşmanın çözülmesini sağlamaya çalışıyordu. Çoğunlukla başarılı oluyordu. Diğer zamanlardan farklı olan bir şey vardı ki bu oldukça iyi bir gelişmeydi. Nazlı konuşurken sarfettiği cümleleri duyduğunda saçmaladığını farkedebiliyor ve farkında olduğunu da Öykü' ye "off ne saçmalıyorum ben yaa" nidasıyla belirtiyordu. 

Birlikte kalktılar, motora binip Beşiktaş' a, ordan da minibüsle Zincirlikuyu' ya geçtiler. Yol boyunca gelgitleri devam etti, eve vardıklarında gerginliği biraz daha artmıştı. Sürekli kapıya bakıyor ve "Ben, ben bir şey söylemek istiyorum.. bu kapı birden açılmayacak di mi? İçeri birileri girmeyecek di mi?" diye endişeli ve ağlamaklı şekilde soruyordu. "Hayır" dedi Öykü, "Ben burdayken kimse gelmeyecek, söz veriyorum sana."

Konuşmalar esnasında iki gece öncesinden beri uyumadığını öğrenince, kullandığı uyku hapından bir tane daha almasını rica etti. İlaç alındı, saatler geçiyor, yatağa giren Nazlı hala beynindeki fırtınadan etrafa saçılan cümleleri teker teker sıralıyor, kah ağlama krizine giriyor, kah gülüyordu. 

Gece bir hap daha verdi Öykü ancak akşamı sabah ettiler hiç uyumadan, sürekli alçalan yükselen ses tonuyla konuşarak.

Sabah ilk iş hastanedeki doktordan randevu alındı, saat 11:00 müsait denildi ancak evde duramayacaklarını anlamıştı Öykü ve giyinip hemen dışarı çıktılar.






(devamı var)




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: gif buradan alıntıdır.



8 Ocak 2018 Pazartesi

Bipolar





Sad woman




Bir türlü konuşmaya başlayamayan, kekeleyip duraksayan sesiyle "Merhaba Öykü, ben seni görebilir miyim?" dedi Nazlı. "Yarın sabah erkenden gelecektim zaten. Bekleyemeyeceksen tamam görüşelim." Ahizeden gelen sesin tonu aceleci ve sabırsızdı. "Evet evet görüşelim."
"Tamam, ben karşıya geleyim o zaman." "Yok, ben kadıköye geliyorum, seninle beraber döneriz."  "Tamam peki"

Dışarıda yağmur ve fırtına vardı, Nazlı arabayı kullanacak pozisyonda değildi ki, vapurla geçeceğini söylemişti. Öykü, zorlu bir gece olacağını hissederek yanına bir iki eşyasını aldı ve o da hemen evden çıktı. Vapur iskelesinde buluştuklarında, Nazlı' nın üstünde incecik bir monttan başka birşey olmadığını gördü. Sarıldılar, "Bir çay içelim mi?" dedi Nazlı ve hemen yakındaki kafeye yürüdüler hızlı hızlı.

İçerinin sıcak havası ikisine de iyi gelmişti, tokat gibi yedikleri rüzgardan sonra. Sipariş ettikleri çay masaya geldiğinde Öykü, Nazlı' ya farkettirmeden onu incelemeye aldı. Bu yaptığının bir sebebi vardı. Zira Nazlı bipolar hastasıydı, zaman zaman atak geçiriyor, hastahaneye yatırılmasına gerek duyulacak endişe ve takıntıları oluyordu. Üstelik daha önceki ataklar, kendini eve kapattığından, kapıların kırılması ve evin içine iri kıyım hastabakıcıların ellerinde epey güçlü sakinleştiricilerin olduğu iğnelerle dalmasıyla son bulmuştu hep. Sakinleştiği ve kendinde olduğu dönemlerde konuştuklarında, bu yaşadığı sahnelerin beyninde çok iz bıraktığını, kendini çok kötü hissettiğini anlatmıştı Nazlı. 


(devamı var)





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: fotoğraf buradan alıntıdır.


2 Ocak 2018 Salı

Yeni yıl temennisi










"Al bunu, bu sadece bir yürek, tut avucunun içinde
Ve tan yerleri ışırken
Aç elini
Doğan gün ısıtsın onu"


El Patajo (Che' nin yakın dostu)











{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: fotoğraf ​M©MENT©S​ arşivindendir.​