14 Nisan 2011 Perşembe

beklersem...









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

doğum





Doktor muayenesini bitirdi ve hastasına gülümseyerek, "herşey yolunda yarın doğuma hazırsın" dedi. Kadın ve adam çok sevindiler. Bu ikinci çocukları olacaktı. Kimliğini bilmiyorlardı ve önemli de değildi. Birbirine değmiş iki kalpten bir çiçek hayat bulacaktı. Elele tutuşup yarın için verilen randevuya hazırlanmak üzere evin yolunu tuttular.

**************

Evden tatlı bir heyecanla çıktılar. Hastahaneye vardıklarında kapıda doktorlarıyla karşılaştılar. Doktor; onlardan önce bir hastası olduğunu ve herşey yolunda giderse saat 10 civarında doğumhaneye alacağını söyledi. Bir hemşire onları kalacakları odaya götürdü. Eşyalarını yerleştirip, yatakta yanyana uzandı çift. 

Bir kaç saat sonra bebeklerini kucaklarına alacaklarından, ona düşündükleri isimden, 4 kişilik güzel bir aile olacaklarından ve geleceğe dair bir çok güzel günlerden söz ettiler, birbirlerine sarılarak. Saatin 10 a yaklaştığını farketti adam ve doğruldu. Tam o esnada iki hemşire odaya girdi ve hastayı hazırlamak istediklerini söylediler. Giyindi, yatağa uzandı ve birlikte koridorlardan geçtiler, asansöre bindiler.

Doğumhane kapısına geldiklerinde, sevgiyle dokunup öptü "seni seviyorum" dedi ve kapılar kapanana kadar ardından baktı.


Böyle zamanlarda kısacık anların asır gibi geldiğini biliyordu ama beklediğinden daha da kısa sürmüştü bekleyiş. Kapı açıldığında saatine baktı, 11 i 5 geçiyordu. Hemşire şu klasik cümleyi söyledi "müjdemi isterim, bir kızınız oldu" dedi. Adam sevincini, heyecanını belli etmemesi gereken bir terbiye ile yetiştirilmişti, yüzünde sadece ağlamakla gülmek arası bir ifade belirdi ve "teşekkür ederim, çok teşekkür ederim" diyebildi güçlükle.


*********************

Adam ve kadın odada güneşin ortalığı aydınlatmasını izliyorlardı. Güneş, sanki cennetten  iniyormuş gibi ışık hüzmelerini bebeğin bedeni üzerinde dolaştırıyordu. Huzur varsa bu dünyada, şu anda odanın içindeydi. 


Bu yüzden geçirdikleri her anın tadını hatırlamak için bebeğin adını "Momentos" koydular.






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




13 Nisan 2011 Çarşamba

mavi




══════ஜ۩۞۩ஜ═══════ ══════ஜ۩۞۩ஜ═══════ ══════ஜ۩۞۩ஜ═══════
Gözlerini açtı ve maviyi düşündü. Hafif nemli, üstünde damlacıkları olan maviydi bu. Maviyi  yanına aldı ve sokağa çıktı. Hava tatlı bir serinlikle beraber, güneşin kırıntılarını vücuduna serpiyordu sanki. Adımlarını, aklından geçen müziğe uydurdu. Kaldırım taşlarının çizgilerine basmamak için arada zıplayınca, mavi gözlü bir çocukla gözgöze geldi ve ikisi de gülümsediler.
Üç blok ötedeki iş yerine geldiğinde, iş çıkışı trafiğinin insanın içini kıstıran gürültülerini dışarda bıraktığı için memnundu. İçeri girdiğinde sandalyeler masaların üstünden kaldırılmaktaydı. Yerler silinmiş, oturma grupları rezervasyonlara göre yerleştirilmekte ve  örtüler itinayla masaların kırık dökük yerlerini kapatmak üzere örtülmekteydi. Bu akşam epey rezervasyon aldıklarından bahsediyordu garsonlar. Güzel, keyifli bir gece olacağa benziyor bu gece dedi ve odasına doğru yürüdü. Takım elbisesini giydi ve biraz çalışma yapmak için piyanonun başına oturdu. 
Parmakları tuşların üzerinde, sevgilinin teninde gezinir gibi  oldukça yumuşak ve heyecanlıydı. O gece çalmayı düşündüğü bütün parçaları tek tek döktü parmaklarından piyanonun tuşlarına. Tüm çalışanların kendisini hayranlıkla dinlediğini, müzikhol sahibi onlara çalışmalarını haykırdığında farketti. Biraz ara verip saatine baktı, salon misafirleri ağırlamaya hazırdı. Dinlenmek için odasına gitti, koltuğa oturdu ve gözlerini kapatıp üzerinde minik damlacıkları olan maviyi düşündü ve kayboldu gitti.
Odanın kapısı tıklatılıp açıldığında garson, salonun dolduğunu ve artık sahne alması gerektiğini söyledi. Hemen toparlanıp, odadan çıktı ve piyanonun başına geldi. Otururken etrafına bakındı ve ciddi bir kalabalık olduğunu gördü. Parmakları tuşlarda yerini aldı ve derin bir nefesle  birlikte, uğuru saydığı parçayı çalmaya başladı. Bir an sesler kesilir gibi oldu. Sonra uğultular tekrar başladı. Görüş alanına giren masadaki bayanla göz göze geldiler. Çok güzel bir kadındı. Saçları kızıl ve dalga dalga omuzlarına dökülüyor, gözleri çok iri ve neşeli bir merakla bakıyordu. Üstünde, su damlaları gibi taşlar olan şifon mavi bir elbise vardı. Tıpkı düşlediği mavi gibi. Heyecanlandı ve heyecanı çaldığı eserlere, parmaklarına yansıdı. Arada kadınla gözgöze geliyor ve onun da ilgisini çektiğini hissediyordu bakışlarında. 
Şarkılardan, maviden, kadının ondan hiç ayırmadığı  bakışlarından, heyecanı gittikçe katlanıyor ve ard arda en cüretkar aşk şarkılarını çalmaya devam ediyordu. Yüzünde her şarkıdan sonra tatlı bir gülümseme ve bravoyla birlikte çılgınca alkışlıyordu. 
Garson o masaya servis yaparken, masadaki beylerden biri, bir kağıt uzattı. Aynı garson yanına geldi ve kağıdı ona verdi. Eğilip, "Abi adamın karısı için istediği bir şarkı varmış, şu mavi elbiseli olan. Yazık, kadın ne kadar güzel ama kör be abi" dedi. 
O andan itibaren parmakları kendinden bağımsız, otomatiğe bağlanmış gibi çalmaya başladı. Gözlerini kapattı, mavinin içeri girmesine izin vermeden kararttı perdeleri ve gece onun için bitti.


{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-