dostluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dostluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Bir kitap - Bir yaşam/İki kitap - Dostluk/Geriye Kalan




Evet bildiniz, daha önce Sevgili Blogdaşım Makbule hanımın UÇUN KUŞLAR isimli bloğunda yazdığı, karşılıklı kitaplaşma etkinliğimizin bendeki yansıması şu an okuyacağınız :)

Daha önce "Neden Blog Yazıyorum" başlıklı yazımda ifade etmiştim şiirlerim ve kitapla ilgili düşüncemi. Sadece insanlarla paylaşmaktı isteğim, yazdıklarımı. Bu düşünceden hareketle bir çok blogdaşıma yegane kitabımı gönderdim zevkle. Makbule hanıma kitap gönderimi esnasında postahanedeki yetkilinin de, bir şiirsever olduğu ortaya çıkınca epey uzunca sohbet ettik. Bir dahaki gidişimde kesinlikle kendisine de bir kitap götüreceğimi söyledim. 

Postahanedeki aksaklıklardan ötürü benim paketim geç geldi ancak o kadar güzel bir kuş eşliğinde geldi ki, sevincimden her şeyi unuttum. 



Minik bir dokunuşla nasıl da değişivermişti her şey. Uçun Kuşlar' dan minik kanat çırpışlarıyla gelip bilgisayarıma konan bu misafiri baş köşeye aldım.




2014 yılında basılmış "Geriye Kalan". Kitap içeriği anlatımlarıyla 244 sayfa. 242 ara bölümden oluşmakta. Hayatla ilgili tüm yaşadıklarını, tecrübe edindiklerini, gözlemlerini o kadar sakin, duru ve açıklayıcı bir dille anlatıyor ki, sanki karşılıklı konuşur gibi hissettim satırları okurken. Çocukken, gençken ve nihayet yetişkinken hissettiklerimi birebir aktarıyordu duru, sakin anlatımıyla Makbule Abalı. 

56. sayfada "Bir Düş müydü Öğretmenlik?" başlıklı yazıda, ilkokuldan bu yana kaç öğretmenimizin adının aklımızda kaldığını soruyordu. Kendime dönüp sorguladığımda, ilkokulda 5 sene boyunca öğretmenimiz olan kişinin adını çok net hatırladığımı ama bunun hiç de sevimli bir şekilde olmadığını farkettim. Zira bir çocuğun temel eğitimi en önemlisidir, minik bir zedelenme tüm hayatında büyük depreme yol açabilir. O kadar güzel detaylar vermiş ki sevgili Makbule öğretmen, çocukluğumda onun gibi bir öğretmenin eğitiminde büyümeyi isterdim doğrusu. 

Konuları aktarırken, satırlar o kadar zarif ve yumuşak bir anlatımla akıp gitmekte ki, aralara özlü sözler, kısa öyküler ve şiirler serpiştirip, ünlü yazar ve şairlerimizi de anmadan geçmemiş. Ayrıca bloğunun ismi olan "Uçun Kuşlar" ı, annesinin sevdiği şiirden esinlenerek koyduğunu anladım. 



Bir yaşamda tüm anların birikerek, acı tatlı anılardan oluştuğunu net bir ifadeyle anlatıyor. An' ı yaşarız ve ondan geriye kalanlardır anılar. Bir insanın ölene kadar hayattaki dersleri bitmiyor, kodladığımız tüm bilgilere, zaman ilerledikçe yenileri ekleniyor.

Daha önce yazılarından ve yorumlarından tanıdığım Makbule öğretmenimin, kitabın içerisinde satır aralarına, inci gibi dizdiği yaşamından ne kadar değerli bir insan olduğunu gözlemleyebiliyor insan okudukça.

Kitabın en son bölümü olan "Umutla Yaşamak" kısmından esinlenerek, umudun aslında hep yanıbaşımızda, bu zorlu zamanlarda bunu hatırlamanın değerli bir şey olduğunu söylemek isterim.

Teşekkürler Makbule Abalı...









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: fotoğraflar ​M©MENT©S​ arşivindendir.




10 Ocak 2017 Salı

kalemiti ceyn





Yataktan kalkıp banyoya gitti. Elini yüzünü yıkadı ve hemen mutfağa yönelip çayı koydu, dolaptan yumurta alıp haşlamak üzere bir kaba yerleştirdi.

Akşam yaptığı ekmeği çıkartıp dilimledi, üstlerine ince kaşarlar kesti ve tavaya yerleştirip, üstüne de kapak koydu, böylece altları kızaracak üstü de yumuşacık olacaktı. 

Kahvaltı hazır diye seslendi, bir yandan televizyon açıldı, haberlere korkarak baktı.

O kahvaltıyı hazırlarken  telefonuna bir mesaj geldi ama bakamadı. Camdan dışarıya göz atınca şaşırdı. Her yer bembeyazdı ve üstelik lapa lapa kar yağmaktaydı.

Bugün kesinlikle bir yürüyüş yapmalıydı, kar havasını solumak gerekti. Hatta köyde olsaydı komşularıyla beraber kar pastası yerlerdi diye düşündü gülümseyerek. 


Kahvaltısını edip evden çıkarken, birbirlerine karda dikkatli olmalarını öğütledi ikisi de. Sonra o kahvaltı masasını toparladı ve cep telefonunu eline aldı. Mesajı açtığında algılayamadı.

"Günaydın, bilgin olsun istedim. Azize bu sabah sizlere ömür vefat etti. Kendine iyi bak, görüşürüz."

Hemen odasına gidip kalınca ve sıkıca giyindi, kendini dışarı attı. Karda kayboldu, beyninde "vefat etti", "öldü" kelimeleri uçuşuyordu sürekli yağan kar tanelerine inat.

Aynı üniversitede sınıf arkadaşı ve sonra ev arkadaşı olmuşlardı. Aynı heyecanları, aynı hezeyanları yaşamışlar, aylar geçtikçe ilk zamanların sıcak arkadaşlığını kaybetmişlerdi. Bir göz yakınlığı mesafesinde onca uzaklaşma kopardı aralarındaki naif duyguları da. Göz göze gelindiğinde çekimser gülümseyişler, kısacık serince merhaba deyişler almıştı yerini.

Yıllar sonra bir keresinde aramış ve seni severim aslında, zaman aktı gitti.. gel görüşelim demiş ve kalabalık bir arkadaş toplantısına çağırmıştı. Gitmemişti işte, onun düşüncesine göre, kalabalık bir arkadaş toplantısında değil, daha özenli bir anda, gözlerinin içine bakarak, yıllar öncesinin samimiyetini yakalamak gerekti. Gitmedi, zaman daha da aktı gitti.

Ve bir gün bir mesajla önce hasta olduğu, çok kısa bir zaman sonra da öldüğü haberi gelmişti işte. 


Onu ilk tanıdığı an'a gitti.. mavi gözlü, kıvırcık saçlı, minik yüzüne büyük gelen gözlükleri ve kalemiti ceyn' i andıran incecik uzun nazenin bedeniyle birbirlerine sarıldıklarını. 

Şimdi onun bir balerin edasıyla dans edip durduğunu hayal etti, başından aşağı kar taneleri üfleyen bulutların altında...






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: kullanılan gif dosyaları Google görsellerden alıntıdır.