**************
Bir
hafta önce şehre indiğinde kitapçılardan aldığı kitapları keyifle koydu
sehpaya. Mutfakta kaynamakta olan çaydanlıktan gittikçe yükselen bir
ıslık sesi geliyordu. Hemen hazırladığı fincanın üstüne boca etti kaynar
suyu ve kahvenin buharla yükselen aromasını ciğerlerine iyice çekti. Bu
koku beynindeki keyif merkezini harekete geçirmiş ve piposuna da tütün hazırlamaya başlamıştı. Dışarda fırtına vardı. Radyo yayını parazitli
olduğundan, pikaba yönelerek, "Bu havaya pek uymayacak ama seviyorum bu adamın konuşur gibi şarkı söyleyişini" dedi içinden ve "fly me to the moon" parçasının olduğu plağı yerleştirdi.
Bu
şarkıyı ilk dinlediğinde, elele tutuşmuş iki kişiyi üstlerindeki
giysiler uçuşa uçuşa ay' a doğru havalanırken hayal etmişti. "Tam
Broadway sahnelerine uygun bir kare bu" diye düşündü gülümseyerek. İlk
gençliğinde, okulda tiyatro gösterilerinin bir numaralı başrol
oyuncusuydu. Zaman geçtikçe uzayan boyu nedeniyle, seçmelerde şansının
olmadığı yönünde sinyaller almaya başlamıştı. Böylece ilerde bir oyunda
ay' a doğru iplerle havalandırılmış bir oyuncu olma düşü, hayal
oluyordu. Madem ay' a uçamıyorum, o zaman ben de onun olduğu gökyüzünü
incelerim demişti kendi kendine ve yüksek öğrenimini astronomi ve uzay
bilimleri bölümünde yapmaya başlamıştı. Herşey güzel gidiyordu, ta ki
ailesini kaybettiği o trafik kazasına kadar. Okulun 3. sınıfındaydı,
gayet de başarılıydı. Kazanın olduğu gün, okulda yarıyıl sonu gösterisi
yapılacaktı. Tiyatro sevdasıyla, okul bilgilerini birleştirip harika bir
gösteri hazırlamışlardı arkadaşlarıyla. O kuliste heyecan içinde ailesini
beklerken, anne-babası ve kızkardeşi hazırlanmış, yola çıkmışlardı.
Okula 4 km kadar yaklaştıklarında, anayola hızla gelmekte olan bir
araçtaki şoför, direksiyonda kalp krizi geçirmekteydi. Yol bağlantısını
sağlayan kavşakta kırmızı ışık yanmasına rağmen duramaması bu yüzdendi.
Talihsiz ve oldukça dramatik bir kazaydı. İki araçtaki 3 kişi hemen
öldü, 1 kişi ağır yaralı olarak hastahaneye kaldırıldı. Bu kişi
kızkardeşiydi.
Ön
camdan giren refüj kasığına saplanmıştı. Kurtarma çalışmalarının
öncesinde kan kaybı oldukça fazlaydı. Ameliyat esnasında da beklenmedik
başka komplikasyonlar oldu. Hastahaneye ulaştıktan 5 saat sonra vücudu
dayanamadı ve öldü.
Cenaze
merasimi ve eşyaların tasnifiyle kendisi ilgilendi. Dimdik ayakta
duruyordu ama ruhu onunla değildi. Eve kapandı. Okula da gitmemeye
başladı. Gelecek vaad eden bir öğrenciydi, okulda en sevdiği hocalar
onunla konuşmak için eve geldiler ama kimse onu ikna edemedi. "Hiç bir amacım kalmadı bu hayatta"
demişti onlara. Hiç bir amacı kalmayan birine; kariyer, gelecek,
umuttan bahsetmek çok anlamsızdı. Çaresiz onu, eninde sonunda bir gün
konuşacağı iç sesine emanet etti hocaları ve gittiler.
Günlerce
kimseyle konuşmadı, sokağa sadece geceleri çıkıyordu, ihtiyaçlarını
alıyor ve tekrar eve kapanıyordu. Okuldaki bir arkadaşı, ona her gün
hangi dersi işliyorlarsa tüm dökümanları posta kutusuna getirip
bırakıyordu. Bir gün posta kutusundan aldıklarını incelerken, dosyaların
arasından bir fotoğraf yere düştü. Eğilip aldığında elinde tuttuğu
görüntüden, ellerine, kollarına ve yüreğine doğru bir şeyin yürüdüğünü
ve yeniden canlandığını hissetti. Büyülenmiş gibi bakıyordu fotoğrafa.
Hemen dökümanları açtı ve okumaya başladı heyecanla. "Auralar (kuzey/güney kutup ışıkları) İyonosfer’de de meydana gelir. Kuzey enlemlerde aura borealis
olarak adlandırılır. Aurora kelimesi Roma Şafak Tanrıçası’nın isminden
geliyor. Boreas’da Yunancada kuzey rüzgarına verilen isimdir. Bu
isimleri 1621 yılında Pierre Gassendi kullandı. Aura borealis olarak ta
bilinen Kuzey Kutup Işıkları sadece gökyüzündeki,
özellikle geceleri ve kutup bölgelerinde gözüken, doğal ışımalardır. Bu
ışımalar ağırlıklı olarak Kuzey Yarımküre semalarında görünür. Görünme
ihtimali, Kanada’nın kuzeyindeki arktik adalarında bulunan kuzey
manyetik kutbu’na doğru yaklaştıkça artar. Manyetik kutbun yakınlarında
oluşan aura tam üstte ve çok yukarıdadır. Kuzey ufku, yeşilimsi parlak
ya da bazen soluk kızıl renkte, sanki güneş beklenmedik bir şekilde
yükseliyormuş gibi aydınlatır. Aura borealis Eylül-Ekim ve Mart-Nisan
aylarında nispeten artış gösterir. Cree halkı bu ilginç olaya Ruhların Dansı adını vermişler. Tarih boyunca kuzey ışıklarının birçok ismi olmuştur." (**)
"Ruhların dansı"
diye arka arkaya tekrarladı. Hemen havayolu şirketlerinden birini aradı
ve uçuş rezervasyonunu yaptırdı. Ardından eşyalarını toparladı çarçabuk.
Dosyaları getiren arkadaşını, ardından da üniversiteden hocalarını
aradı. Görüşmesi bittikten sonra bir kahve yaptı kendine ve Ruhların
Dansı fotoğrafını, ailesinin fotoğrafı yanına koyup, keyifle izlemeye
başladı.
Uzun
zamandır ilk defa gözleri parlıyordu. Ertesi gün çantasını alıp okula
gitti. Hocalarının kendisi için hazırladığı dökümanları, ders devam ve
not çizelgelerini, gittiği yerde görüşeceği dekan ve profesörlerin
iletişim adres, telefonlarını aldı. Herkese veda etti.
Ve işte burdaydı. "Ruhların Dansettiği" gökyüzünün
altında. Kendi okulundan, burdaki okula transferi pek zor olmadı.
Okuldaki Profesörler, ondaki yeteneği anlayıp, bir iki sınav sonucunda
okula kabul ettiler. O da hiç bir zaman başka bir öğrenciye sağlanmayan
bu kolaylığı gözardı etmedi. Önce kendisine verilen lojmanda kaldı,
çalışmalarını derinleştirdi. Sonunda okulunda profesör olma onuruna
erişti. Kendine huzur içerisinde yepyeni bir hayat kurdu.
Kimse
neden herşeyi bırakıp bu ülkeye geldiğini anlamadı. O gün posta
kutusundan aldığı dosyalar arasından yere düşen fotoğraf, herşeyi
netleştirmişti. Hangi üniversitede okuyacağını anne babasına yemek
masasında söylediğinde, babasından tepki almıştı. "Okuyacak başka dal bulamadın mı oğlum?" demişti. Annesi
ortalığı yumuşatmış, kardeşi romantik yaklaşmıştı konuya. Ama birinci
senenin sonunda okulda başarısı çok yüksek bir öğrenci olması ve
hocalarından takdir görmesi ailesini de yumuşatmış, hatta annesi "Kimbilir
günün birinde biz öldüğümüzde ruhlarımız yıldızların arasında dans eder
ve sen de bizi görebilirsin. Hoş olmaz mı sence?" demişti babasıyla
ona gülümseyerek. İşte o fotoğraf, onların ölümünden sonra yitirdiği
ruhunu geri verecek gizemi çözmüştü bir anda.
Şimdi o; "Ruhların Dans" ettiği aylarda gökyüzüne bakıp, onların renklerine karışmanın mutluluğunu yaşıyor.
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-
|)__)
-”-”-
(*) tekrar yayındır. Aynı isimli yazı daha önce 29/10/2010 da MOMENTOS' da yayınlanmıştır.
(**) Bilgiler Vikipedia' dan alıntıdır.
Kullanılan görseller Google' dan alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-