Kadın okulun otoparkına parkettiği arabasından indi ve görüşmelerin yapılacağı binaya doğru yürüdü. Eşi seyahatte olduğundan bu sefer birlikte gelememişlerdi kızlarının öğretmenleriyle görüşmeye. Binadan içeri girdi, nereye gitmesi gerektiğini belirten tabelalara bakarak koridorda sıralanmış odalara sırayla girmeye başladı.
Kızı Canan' ın durumu gayet iyiydi. Sınıf başkanlığına seçilecek ciddiyette ve okulda herkes tarafından seviliyor olması da ders başarılarının yanında ayrı bir keyif sunuyordu. En son matematik öğretmeninin bulunduğu odaya geldi ama içeride kimse yoktu. Görevlilere sorduğunda bir üst kata çıktığını, birazdan geleceğini söylediler. Bir sıraya oturup, beklemeye başladı. Tam o esnada 8-9 yaşlarında kara kaşlı, kara gözlü bir oğlan çocuğu sınıfa girdi ve gelip o da karşısındaki sıraya oturdu. Çocuğa gülümsedi, "Ne tatlı şeysin sen" dedi. Çocuk da ona gülümseyerek "Siz de tatlısınız teyzeciğim" deyince ilgisi ve gülümsemesi daha da arttı. Bir iki kelime daha edecekken matematik öğretmeni girdi içeri. Kızının durumu hakkında olumlu bilgiler ve yorumlar aldı. İkisi konuşurlarken bu esnada oğlan çocuğu orda onları izledi ve arada gülümsedi. Bir ara kadın, matematik öğretmenine ordaki çocuğun sevimliliğinden bahsedince, onun öğretmenin oğlu olduğunu öğrendi.
Görüşme tamamlanıp kadın veda edip odadan çıkınca, arkasından çocuğun da geldiğini gördü. Bahçeye açılan büyük kapıyı tuttu, çocuk gülümseyerek çıktı ve kadına doğru, "Biliyor musunuz teyze, benim adım Can" dedi. Kadın orda dondu kaldı, bir ara gözlerinden bir bulut geçti ama kendini toparladı. Gülümserken çocuk ona "Siz çok seversiniz Can adını" dedi. Kadın şaşırdı ama belli etmemeye çalıştı ve "Seninle tanıştığıma çok memnun oldum Can" dedi. "Ben de sizi tanıdığıma çok sevindim teyze, sarılabilir miyim?" dedi. Kadın "çok sevinirim" deyip eğilip öperken çocuk ona sımsıkı sarıldı. O kucaklaşma anı, kadının hayatına bir hediye gibi geldi. Birbirlerine veda edip ayrıldılar.
Kadın arabaya bindiğinde rüyada gibiydi. Yaşadıklarını tekrar tekrar gözden geçiriyor, bunun akla mantığa sığmayan yanlarını görüyor ama kendini seçilen ve sevilen bir insan gibi hissediyordu.
Kocasıyla evlendiklerinde hemen hamile kalmıştı. Kendi çocukluğundan kalan görüntülerde hasarlı bir anne-kız ilişkisi yer aldığından, bir oğlu olsun istiyordu. Maddi durumları iki çocuk büyütmeye elverişli olduğundan çocuk isimlerini bile hazırlamışlardı. Kız olursa Canan, erkek olursa Can, eğer yine kız olursa da Candan koyacaklardı.
Bir kızı oldu ve adını Canan koydular. Kızını çok sevdi ve ona çok ihtimam gösterdi kendi yaşadıklarını yaşamasın diye. Ancak bu arada önemli bir rahatsızlık geçirdi. Çok kuvvetli ilaçlar alması gerekiyordu, hayattan kopuk gibiydi o dönem. Bir ara doktoruna bir çocuk daha istediğini söyledi ama bu ilaçları alırken bunun çok sakıncalı olduğu söylendi ve epey uzun süren tedaviler sonucunda sağlığına kavuştu.
Seneler sonra ismi bile hazırlanan oğlan çocuğunun tattıracağı hissi, ona bir başka bedende hediye gibi sunmuştu hayat.
"Bana mesajını aldım Tanrım... teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim" dedi kadın.
not: görsel google' dan alıntıdır.
yaşanmış, gerçek bir olay sanki. olabilirde neden olmasın,dünya bu sevgiyle yoğrulmuş..
YanıtlaSilEtrafımızda bizi koruyan, kollayan sevgi enerjilerinin var olması bana da hiç uzak bir düşünce değil. Hayatımızda olmasını istediğimiz ve uzaklaştığımız bir olgunun, eğer var olsaydı, nasıl bir his yaratacağını belki bu tür minik, kısacık zengin anlarla öğrenmek veya hissetmek güzel bir duygu.
YanıtlaSilSevgiye yoğunlaşmamız gerek.. Çok teşekkür ederim yorumuna Buket :)