gerilim öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gerilim öykü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Aralık 2017 Pazartesi

tek kişilik alev (*)




*****************************

Biraz önce kafasına kalın kesim tahtasını olanca gücüyle indirdiği, hareketsiz duran  bedeni sürükleyerek odanın orta yerine getirdi. Nefes nefese kalmıştı. Çelimsiz sandığı bu bedenin ne kadar ağır olduğunu düşündü. Soluklandıktan sonra adamın üstündekileri çıkardı. Maymun soyundan geldiğini düşündüğü kıllı bedenin eklem yerlerini inceledi. Duvardaki sıra sıra dizili bıçaklardan en iri ve büyük olanını aldı eline.  İki eliyle bileğine vurdu. Karın ve bacak kısmına kanlar sıçradı. El ayrıldı koldan. "Bu yazdığın bütün uyduruk şiirler için" dedi. Sonra kollarını omuzlarından ayırdı. "Kucaklamayı bilmediğin için bu da". Kafasını boynundan keserken, "Aklında dolaşan tüm tilkiler ve söylediğin onca yalan için" dedi. "Sevgiyle sevişmeyi bilmediğin halde uzvundan abartıyla bahsettiğin için" dedi iki bacağının arasına yerleşmiş erkeklik organını keserken. Sonra sırasıyla bütün uzuvlarını birer cümlelik anlatımlarla parçaladı. En son kalbine bıçağı saplarken, "Ne bu kalbi hakediyorsun, ne de sevmeyi biliyorsun" dedi ve hıçkırıklara boğuldu. Tüm bedeni ayakta duramayacak kadar çok sarsıldı ve dizleri üstüne çökerken çığlık attı.

Birden uyandı, nefes alamıyordu, göğsüne bir kaç kez vurdu, öksürmeye çalıştı ve normale döndü. Gerçek bir kabustu.

******************************

Sinirle elini çantasına daldırdı. Yol boyunca dudaklarını kemirmiş, dişlerini kenetlemişti. Bir an anahtarı bulamadı ve olduğu yerde baştan aşağı buz kesti, "nerdesin be lanet şey !!!" diye tısladı. Sonunda anahtara ulaştı ve kapıyı açıp, içeri attı kendini. Hemen bilgisayarı açtı. Üstündekileri çıkartıp banyoya gitti, duş iyi gelmişti. Banyodan çıkıp bornozla çalışma odasına gitti. Bilgisayara bakarken gözü rafta duran fotoğrafa takıldı. Bu fotoğraf ona verilirken elinde o ana ait bir kare kaldığını ve onu da kendisine emanet ettiğini söylemişti. Sakin bir şekilde eline aldı ve yavaş yavaş ufak parçalara ayırdı, bir leşi ortada bırakır gibi parçaları öylece orda bıraktı. 

Bilgisayar başına oturup, arkadaşına bugün olanları anlatan bir mektup yazdı. "Ne tesadüf, ikimizde şu günlerde aynı şeyleri yaşıyoruz" diye geçirdi içinden.Yalnız olmadığını hissetmek bile ona iyi gelmedi ama biraz daha sakinleşti. "Ben ne yaptım böyle yaaa... ben bunlardan hangisini sevmiştim ki? Kaypak olanı mı? İki yüzlü olanı mı? Yalancı olanı mı? Şerefsiz olanı mı? Hangisini?"

Seneler öncesinde oyun ve umarsızlık dolu çocukluk çağından, gençkızlığın yanakları pespembe, kalbinin bir uçurtmanın ipliğine bağlı günlerine geçişiyle bir platonik yaz aşkı gelip buluvermişti onu. Kimseler farketmedi, tüm seslerin dilsiz gölgesinde kendine bile itiraftan kaçındığı hisleriyle dolu, kocaman, uzun günler yaşamıştı. Arkadaşlıktan öteye geçmedi tanışıklıkları. O hep bekledi "bir gün" ü. Otuzbeş sene sonra o "bir gün" geldi. 

İnanılmazdı. Çıldırdı. Yüreği elinde arkadaşlarına koştu, duygularını paylaştı artık. Ona göre saklanacak hiç bir şey yoktu. Saklamadı bu sefer. Bir ayna tutulmuş gibi, içinin tüm girinti çıkıntılarını ayan beyan ortaya sergiledi.

Hiç bir vaat vermedi, onu çok ve uzun yıllar seveceğinden başka. Oysa karşı taraf habire bir şeyler söylüyordu. 
"Şu hastalığım geçsin ondan sonra tamam, seninleyim"
"Şu ameliyat geçsin, vıdı vıdı.."
"Bir işe gireyim, bıdı bıdı..."
"Bak seninle nerelere gideceğiz.."
"ooo sen .....' yı görmedin mi? tamam seninle tatile gideriz"
"Kızım bir işe girsin..."
"Kızım şu yüksek lisansı bitirsin..."
"Kızım şu sevgilisinden bir kurtulsun..."
"Kızım hele bir Almanya' ya gitsin..."
"......................................."

Onca zaman düşünü kurduğu insan, Türk filmlerinin kötü ve ucuz bir karakteri miydi sadece? Onca basitliği, onun masum zamanlarının tek ve biricik karakteri nasıl üstlenebilmişti? Birden durdu. Peki bu karakterin hiç mi iler tutar yanı yoktu? Evet, yoktu. Seneler sonra ilk buluşmalarında hayatına giren bütün kadınları kötülemiş durmuştu ve kadınları anlayamamaktan bahsediyordu. Daha ilk randevuda, cinsellikteki başarılarından dem vuruyorsa birisi eğer, oraya kapkalın çentikler atmalıydı diye düşündü. Doğru düzgün öpüşemiyordu, sigaradan ciğerleri kötü durumdaydı, nefessiz kalıyordu. Sevişemiyordu, çünkü iktidarsızlık yolunda adım adım ilerliyordu. Ama bu konuda hiç bir noktalı, virgüllü imayı bile kabul etmiyordu. 

Artık o şaşaalı duygularından kırıntı bile kalmayacak hale gelmişti. İşte bugün o miladi gün oluyordu artık. Kendi cenazesini kaldırıyordu artık seneler öncesinin platonik aşkı. 

Aşk iki kişilik miydi? Olmadığını bugün bir kez daha öğrenmişti. 


**********************


Aşk; tek kişilik bir alev, 
küllerinden doğar defalarca. 
Enkazı yine bir' i kaldırır,
iki döndürdüğünde yangına.



(yazan; Momentos) 




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: (*) tekrar yayındır.