BİR KELİME

30 Temmuz 2021 Cuma

BİR KELİME = METAZORİ













Metazori : (zarf, Rumca) Zorla.

"Yetki genişliği esasına göre çalışan sistem başındaki muhtarlara, vergiden metazori çalıştırmaya kadar pek çok cezalar getirirdi." 



(Bu kelime blogger arkadaşımız Kaystros Tyrha tarafından önerilmiştir. Katkısı için teşekkür ederim.)








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: kullanılan gif buradan alıntıdır.






28 Temmuz 2021 Çarşamba

BİR KELİME = ZIMNEN














Zımnen : (zarf, Arapça) Üstü kapalı bir biçimde, dolaylı olarak.

"Konuyu bana zımnen anlattı." 







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







not: kullanılan foto buradan alıntıdır.





26 Temmuz 2021 Pazartesi

Celaliye 2







Ama Ali bu, hiç vazgeçer mi iddialarından. Bu sefer ki sorusu, "Sen iskeleden atlayabilir misin?"Allahım ne zaman kurtulacağım bu çocuktan?! "Tabii ki atlarım!".  Bir iskeleye gittik. Tanrım, ne kadar yüksek bu iskele diye düşündüm, küçücük bedenime bakarak. 





Yine her zaman olduğu gibi onu izledim. Bana sıra geldiğinde içimdeki korku ve heyecanı bastırarak, bu minik adama yenilmeyeceğimi tekrarlayarak, parmaklarımla burnumu kapatıp çivileme atladım. 

Denizi yararak içine girmem, neredeyse kumlara değmem ve sonrasında baloncuklar arasında yüzeye nefes nefese çıkışım bugün gibi aklımdadır. Öyle gururlanmıştım ki; keşke annem babam beni görseler diye düşünmüştüm. Ali' nin istekleri yine bitmedi. Bu sefer denize balıklama atlamaktan bahsetti. Bu çivilemeden daha zor olacaktı. İçimi büyük bir korku kaplamıştı. Aklımdan olabilecek tüm  kötü şeyler geçiyordu. Karşımda ise iddiasına yenileceğimi sanan yaşıtım bir velet duruyordu sırıtarak. Yüzümden belki de duygularımı anlamış ve içinden işte şimdi seni yendim kız çocuğu diye geçiriyordu.


Ne olacaksa olacaktı, o daha beni tanımıyordu. Bu iskeleden balıklama da atlayacaktım, işte o kadar !


Yine her zamanki gibi onu izledim. Ve iskelede bedenimi kavis yapacak şekilde eğerek, kollarımı ileri doğru birleştirip, derin bir nefes aldım ve ayak parmaklarımla kendimi ileri doğru ittirdim. Boşluktan denize değdiğim esnada müthiş bir acı hissettim karnımda. Dipten yukarı doğru kendimi zor ittim ve deli gibi nefes almaya acımı hafifletmeye çalıştım. Ali ise bu esnada gülüyordu, "hahahah taş gibi düştün denize" diye söylenerek. Hayır, buna kesinlikle izin vermeyecektim. "Ne taşı ya? ne diyorsun sen? basbayağı atladım işte" dedim. "Bir yerin acımıyor mu şimdi?", "Yoooo" ah ah acıdan öleceğim ama sana belli eder miyim hiç... "İstersen bir daha atlayalım", "Tamam"

Bu sefer Ali' yi öyle iyi izledim ki, aynı hatayı yapmak benim için ölüm olurdu. Vücuduma daha fazla kavis verdim ve ilk önce ellerim denize girecek şekilde kendimi denize fırlattım. Evet, başarmıştım bu sefer hiç bir yerim ağrımamıştı. 


Ali bir iddiada daha bulunsa, sanırım bu vücut artık isyan edecekti.




(sonrası)



(devam edecek)







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: kullanılan gif buradan alıntıdır.​




25 Temmuz 2021 Pazar

PAZAR GÜNÜ MÜZİĞİ 🎵








Müzikli pazarlar...








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







20 Temmuz 2021 Salı

Celaliye 1








Gideniniz, blieniniz var mı bilmem Celaliye' ye ama ben iyi bilirim.

10-11 yaşlarımın haşarı hali, oralarda geçti. Denizi sevdiğimin farkındaydım ama yüzme öğrenmek ayrı bir işti. Hele ki, yüzmeyi sadece kurbağalama olarak uygulayan sülalede şansım ne kadardı bilmiyordum. Her şeyden önce bir öğretmene ihtiyaç vardı herhalde. İlk yaz orada tutulan evde kalabalık olan sülalenin, sırayla kalma işi organize edildi. Hoş; arada daha fazla gelmeye çalışanlar nedeniyle tartışmalar çıkmıyor değildi ama sonunda bunun mutlaka bir düzende yapılması gerekliliğini algılayıp, herkesin yaz' dan keyif alması sağlandı.

İşte o yazlığa ilk gidişimde, çok heyecanlanmıştım. Apartmanın ön kısmı yola bakıyor ve dairenin içine girildiğinde de salonun ve mutfağın önünde, tamamen uçsuz bucaksız görünen kumsal ve denize baktığı görülüyordu. Öyle güzel bir manzaraydı ki; kumlar altın gibi ışıldarken gözlerim kamaşıyor ve bir an önce denize ayaklarımı değdirmek istiyordum. Hemen giyinip, kumlara indim. 

Deniz durgundu, kıyıya yakın yerde siteye ait kayıklar nazlı nazlı salınıyorlardı. Etrafıma baktım ve öğrenecek ne kadar çok şey olduğunu farkettim. Öte yandan acaba kendi yaşıtım arkadaşlar da var mıydı diye merak ediyordum. Yerleşme ve öğle telaşını atlattıktan sonra akşam üzeri deniz ve güneş banyosu için evdekiler de indiler. Komşularla tanışma faslı sonrasında, yaşıtım bazı çocuklarla tanıştırıldım. 

İçlerinden sadece bir tanesi herşeye kafa tutar gibiydi. Adını maalesef hatırlamıyorum ama biz ona Ali diyelim. Ali, biraz hırçın bir çocuktu. Her fırsatta meydan okuyan tavırla yanıma gelip, "sen yüzme biliyor musun?" diye sorardı. Önceleri bu soruyu geçiştiriyordum ama dişine göre birini bulduğunu farketmiş olacak ki, soruları hakkında daha da baskın çıkıyor ve açıkça bilgisiyle beni ezmeye çalışıyordu. Kesin rol model aldığı biri vardı ailesinde böyle davranan. O yaşta çocuğun ruhsal durumunu çözümleyebilecek durumum yoktu haliyle ve restlerine, ben de restle karşılık vermeye başladım. Ali, benim içimdeki anarşist, dizginlenmez, ateşli yanımı ortaya çıkartmıştı.

Genellikle denizin kıyısında debelenip duruyordum, zira annemden tembihliydim. Bu yüzden kıyıya paralel yüzerken sığ yerde olduğumdan ellerim denizin içine girdiğinde, kumlardan kuvvet alarak vücudumu ileri ittiriyordum, sonra öteki kulaç, sonra öteki, derken dışardan bakan biri için basbayağı yüzüyor görünümündeydim. Ben en azından kendi başıma yüzme alıştırmalarını yapar ve sonrası için büyük adımlara hazırlanırken, Ali yine yanımda bitiverdi ve meşhur soruyu sordu. "Sen yüzme biliyor musun?", "Görmüyor musun, yüzüyorum işte", "Var mısın yarışa?"Ah kışkırtma beni Ali, kışkırmaya hazırım "Varım !", "Tamam o zaman", "Tamam ama kıyıya paralel yüzeceğiz annem izin vermez yoksa...", "İyi". 

Kendimi hemen kıyıya yakın tarafa alıp onu dış kısma koyuyordum. Her seferinde buna itiraz edecek oldu ama bir şekilde onu alt ettim. Yarışlarda hep başabaş geliyorduk. Zordu çünkü ellerimle kendimi ileri ittirmek. Bir keresinde sanırım farkeder gibi oldu ve itiraz etti. Ben de çirkefe yattığını, basbayağı da yüzdüğümü söyledim. Sonraki günlerde ilginç bir şey oldu. Ben günümün çoğunu denizde geçiriyor ve sürekli ellerimi ayaklarımı çırpar pozisyonda çalışıyordum. Ellerimin ve ayaklarımın yerden kesildiğinin farkına varmadığım bir gün suyun üstünde kalabildiğimi görmek inanılmaz mutlu etmişti beni. Artık daha beter kafa tutuyordum Ali' ye. O da, iddialarını çeşitlendirmeye başladı.





"Sen denize dalabiliyor musun?" Eyvaah, tabii ki bilmiyorum.. "Dalıyorum!", "İyi o zaman yarışalım". Birden ellerini önünde uzatarak birleştirdi ve nefes alıp denize daldı. Çok fazla başarılı değildi ama bunu hiç yapmamış olan o yaştaki ben için zorlu bir mücadele olacaktı. Onun yaptıklarının aynısını yaptım ama çabuk çıktım yüzeye ve o hemen itiraz etti. "Ohhooo, dalamadın işte", "Sanki sen çok iyi daldın.", "E tamam bir daha o zaman". İşte o bir dahalar sonunda denize her dalışımda gözlerim açık etrafa bakarken, denizin dibinin ne kadar zengin bir dünya olduğunu keşfetmiştim. Enteresandır bu konuda da günler sonra onu geçtim. Denize daldığım yerden epey ilerde çıkıyordum yüzeye ve böbürlenme sırası bana gelmişti.



  
(devam edecek)









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: kullanılan foto buradan alıntıdır.





18 Temmuz 2021 Pazar

PAZAR GÜNÜ MÜZİĞİ 🎵









So Hyang

Vikipedi : Uluslararası medya tarafından "Koreli Mariah Carey" olarak adlandırılan, kontrollü, yetenekli ve gelişmiş sesiyle tanınan Güney Koreli şarkıcı. Sohyang'a göre amacı, zor zamanlardan geçen insanları teselli etmek için sesini kullanmak. Sohyang aynı zamanda 2013'ten beri en çok bilinenleri Crystal Castle ve Anaxion olan birden fazla fantastik roman yayınlayan bir kurgu yazarıdır.





(Bloggerdan not: Sesin nasıl mükemmel bir enstrüman olduğuna mükemmel örneklerden biridir Sohyang.)



Müzikli pazarlar...









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-











15 Temmuz 2021 Perşembe

HAYAL/ET (2)











Adam bir hukuk profesörüydü. Gözlerinde bir hasarla doğmuş, biraz da olsa ışığı seçebiliyorken 5 yaşında düşüp kafasını çarptığından itibaren onu da kaybedip, tamamen karanlığa gömülmüştü.


Üniversitede dersler vermenin yanısıra, kendi hukuk bürosunu yönetmekteydi. Kendi camiasında tanınıp, sevilen ve saygı duyulan birisiydi. Ancak özel yaşamına çok fazla özenli değildi. Bunu bilen arkadaşları her fırsatta onu işten sıyırıp, sosyalleşmesi için emri vaki yaparlardı. 

Resim sergisinin açılış kokteyline bu vesile ile gelmişti. Sergide görme özürlüler için tablolarla ilgili bilgileri aktaran görevliler de olduğundan rahatlıkla eserlere ait bilgileri edindi. Eserleri anlatan kadın rehberin sesinden etkilendi. Renklerin ve nesnelerin tarifini detaylı  yaparken, sesine bir melodi vererek büyülü bir masal anlatıyormuş hissi yaratıyordu. Profesör ona mesleğiyle ilgili sorular sordu. Rehber, akademide resim bölümünde son sınıfta olduğunu, resme olan ilgisi sayesinde de böyle sergilerde görev aldığını söyledi. Sergiyi gezmeyi bitirdikten sonra da ressamın yanına götürerek, yanlarından ayrıldı. 

Ressamla sohbet ederken profesörün aklı resim rehberindeydi. Neyinden etkilendiğini anlamaya çalışıyordu. Şimdiye kadar bazı toplantılarda bu tarz rehberler eşlikçi olmuştu ama sesinin tınısında onun dünyasına ulaşan bir şey vardı. Gözleri uzakta bir şeye dalmış gibi düşünürken yüzünde hafif tebessüm belirdi. Kokteyle birlikte geldiği arkadaşlardan biri durumu farkedip kulağına, "Tam karşında bir kadın ona bakıp gülümsediğini sanıyor ve gözlerini sana kilitlemiş, karşısındaki adam da allah bilir kendi üstüne alınıyordur. Gelmek için nazlandın ama kısmetin bol bakıyorum." dedi. "O kadını bilemem de, benim aklım anlatıcı rehberde kaldı" diye cevap verdi. Arkadaşı hemen gözüyle salonu taradı ve rehberi, salonun diğer ucunda duvarda asılı boğaziçinin resmedildiği bir tablonun önünde gördü. 

Profesör rehberin yanına gitti ve "Bu tabloyu satın almak istiyorum, işlemler için yardımcı olur musunuz?" dedi. Rehber gülümseyerek döndü "Elbette" deyip galeri yöneticisine durumu bildirerek, hemen resmin yanına satıldı etiketi konuldu.

"Sanırım siz de bir İstanbul aşığısınız" dedi profesör. "Evet öyle de diyebiliriz, aslında benim aşık olduğum bir şehrin ortasından geçen deniz, nehir, su. İlham verici buluyorum bu görüntüyü." diye cevapladı. Profesör içinden deniz geçen başka şehirleri sıralayınca rehber çok ilgilendi. Ve profesör sohbete başka bir yerde devam etmek üzere kendisini davet edince kokteylden ayrıldılar.

Gece öncesinde hiç bir beklentisi olmayan iki insan, hayal bile etmedikleri bir ilişkiye doğru yol aldılar.







(Yıllar önce yazdığım öykünün devamı için bana ilham olan tüm blogdaşlarıma teşekkürler.)









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: kullanılan foto buradan alıntıdır.





13 Temmuz 2021 Salı

BİR KELİME = PEYDERPEY














Peyderpey : (zarf, Farsça) Azar azar, bölüm bölüm, yavaş yavaş.

"Borcunu peyderpey ödedi." 








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






not: kullanılan gif Yandexten alıntıdır.




11 Temmuz 2021 Pazar

PAZAR GÜNÜ MÜZİĞİ 🎵







Müzikli pazarlar dilerim... 






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




8 Temmuz 2021 Perşembe

HAYAL/ET













Adam bir yazardı, kadınsa ressam. Bir kokteylde tanıştırıldılar. Sohbet eden bir grubun içerisinde, ellerinde içkileriyle karşılıklı  durduklarında adam aklından "bu gece bu kadınlayım" diye geçirdi. Kadın ise; adamın hemen arkasında duran ve  arada gözünün takıldığı diğer adamla ilgiliydi. Bizim yazarın yanılgısı da işte burdan kaynaklanıyordu. Diğer adam tam arkasında durduğundan ve kadının gözleri de hafif şehla olduğundan, bakışlarının kendisinde kitlendiğini sanıyordu.

Kadının aklından geçirdiği şeyler, onca senenin boşa geçmişliği, yalnızlığı, bir bedene susamışlığı ile eşitlenebilir hafiflikte değildi. Vahşiliği de barındıran bir cazibeyle bakıyordu, yanlış kişinin kendisine baktığını farketmeden. O, bu gece tam da burda kararını pekiştirecek bir eyleme adım atacaktı. 


Yanakları kızardı düşündüklerinden, bardağını bir tepsiye bıraktı ve tuvalete doğru yürüdü. Musluğu açıp suyun soğumasını bekledi biraz, sonra yüzünde ıslattığı mendili gezdirdi yavaşça. Makyözün özel olarak yüzüne yaptığı makyajın bozulmasını istemiyordu. Çantasından ruj ve göz kalemini çıkartıp, minik dokundurmalar yaptı. Aynada kendine baktığında, son fırça darbesini vurduğu tuvalin önündeymiş gibi hissetti, gülümsedi ve "hazırım" deyip dışarı çıktı. 


Kalabalık biraz hafiflemiş gibiydi. Gözleri hemen bakıştığı adamı aradı ama yoktu. "Belki o da benim gibi bir tazelenme için tuvalete gitmiştir" dedi. Epey dolandı, bakındı, bekledi ama yoktu. Canı sıkıldı. Gitmiş olabilir miydi? "Ama nasıl olur" dedi kendi kendine. Onunla saatlerdir bakışmıyorlar mıydı? Yüzündeki ifadenin hayal kırıklığına dönüştüğünü, dudaklarının büzüşmesinden anladı. Hemen toparladı kendini. Gitmeye karar verdi. Dostlarıyla vedalaştı, vestiyere doğru yürürken kolunda belli belirsiz bir dokunuş hissetti. Dönüp baktığında kokteylin başında tanıştırıldığı yazar olduğunu gördü. Minik bir tebessümle "buyrun?" dedi. 


Yazar, onunla tanışmaktan memnun olduğunu ve bir yerlerde bir şey içerek sohbete devam edip edemeyeceğini soruyordu. Bu akşam burda bakıştığı adamın onda uyandırdığı etkiyle boy ölçüşemezdi bu adam ama kendisini böyle hazırladığı bir geceden eli boş olarak da dönmeyi istemediğini farketti. "Memnuniyetle" dedi ve birlikte çıktılar.


Yazar, gecenin başında kadın için bir hayaletten öte değildi. Ama  o, ısrarla kendi hayal ettiği geceye emin adımlarla yürümüştü işte.












{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: kullanılan fotoğraf Yandexten alıntıdır.





7 Temmuz 2021 Çarşamba

BİR KELİME = RİKKAT











Rikkat : (isim, Arapça) İncelik, naziklik.

"Himmetin, nezaket ve rikkatin bu derecesine nasıl hayran olunmaz." - Refik Halit Karay




(Bu kelime blogger arkadaşımız Deeptone tarafından önerilmiştir. Bir Kelime' ye katkısından dolayı teşekkür ederim.)










{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: kullanılan gif buradan alıntıdır.




5 Temmuz 2021 Pazartesi

KARGO GÜNLERİ






Geçenlerde kargodan çıkan bir paket beni hem sevindirdi, hem de özendirdi. Şair ve eczacı dostum Melih Ziya Sezer, 6. şiir kitabı, Değişim41 yayınlarından çıkmış. Kitabın adı "Ve", iki bölümden oluşuyor. "Öncekilerden", "Ve". Toplamda kitapta 50 şiir bulunuyor. Kitabın sadeliği, seçilen renkler (kendisini tanıdığım için) tamamen M. Z. Sezer' i ifade ediyor. Onca geçen yılın yaşanmışlıkları, tanıklıkları, duyguları hep satırlara dökülmüş. Şiirden keyif alanlara tavsiye edilir.



Not: Melih Ziya Sezer ile ilginç tanışmamızı anlatan poadcast yayınını buradan dinleyebilirsiniz.








***********

Diğer paket ise sevgili Buket' ten (blogger PelinPembesi) geldi. Çok zarif bir paket ve el işlemesi ile bir defteri kaplamış ve içindeki sayfalarda hem bir not, hem de kurutulmuş iki çiçek yerleştirilmiş. Böyle bir paket alınca insanın yüzünde ve kalbinde kocaman bir gülümseme olmaz mı hiç? Teşekkürler Buketciğim, ellerine sağlık. Bloğunun fotoğraflarında görüp, izlediklerimden bir tanesi artık bende emanet. Eline, emeğine sağlık. 💓 














{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: fotoğraflar ​M©MENT©S​ arşivindendir.​




4 Temmuz 2021 Pazar

PAZAR GÜNÜ MÜZİĞİ 🎵










Herkese müzik dolu iyi pazarlar...






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





1 Temmuz 2021 Perşembe

BİR KELİME = MUHTIRA


(böyle bir kelimeye eşlik edebilecek ve ruh karışıklığını 
anlatabilecek parça olarak ancak bunu bulabildim.)












Muhtıra : (Arapça) 1. (isim) Herhangi bir şeyi uyarmak, hatırlatmak amacıyla yazılan yazı.

"Geri kalanı, polisin görevini kötüye kullanması nedeniyle hakaret dolu bir muhtıra gibiydi." (Bir Kaçırılma Öyküsü) - Gabriel Garcia Marquez

2. (isim) Bir devletin başka bir devlete politik sorunlarla ilgili olarak yolladığı uyarı yazısı, memorandum, nota.  

"Türk siyasi tarihine “sivil siyasete ikinci müdahale” olarak geçen 12 Mart 1971 Muhtırası‘nın üzerinden 50 yıl geçti." İnternetten

3. (isim) Andıç.

4. (isim) Günlük.



(Ülkemizde "muhtıra" kelimesi eminim ki, herkese darbeleri anımsatacaktır sadece.)








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: kullanılan gif Yandexten alıntıdır.