BİR KELİME

20 Eylül 2020 Pazar

Pazar Müziği 🎶




Tiyatrocu kimliği ile bildiğim sanatçı FIRAT TANIŞ' ın 
 
15 yaşındayken yazdığı bir şarkıya denk geldim bugün youtube' da.

Çok hoşuma gitti, paylaşmak istedim. 

İyi dinlemeler...










{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







17 Eylül 2020 Perşembe

DEDEM, DOLAP VE PANTOLON












 
Sene 1962. İlkbaharın ortaları... annemin karnının görüntüsünden kuvvetle muhtemel erkek olduğum izlenimine kapılmış nice aile, ebe, eş ve dostu kandırmak suretiyle, alnımda parıl parıl parlayan mavi bir damarla dünyaya gelmişim.

Ablamdan sonra ikinci bir kız, ilk torunlar olduğumuzdan belki biraz hayal kırıklığına uğratmış olabilir rahmetli dedemi ama yine de "ilk" duygusunu bizde tatmış olmanın rehaveti yüzüne yansımış (görenler anlatıyor). Efenim gel zaman, git zaman yaş biraz kemale erince (yani bu 7-8 yaşlarına tekabül ediyor) dedemle aramızdaki iletişimle birlikte, sevgi bağı bir hayli gelişti.

Dedem, karısı ve sekiz çocuğuyla beraber yaşadığı memleketi Üsküp' ten ünlü lokantasını, evini, bahçesini, yetiştirdiği hayvanlarını, komşularını, tüm hayatını orda bırakarak İstanbul' a göç etmiş biriydi. "Muhacir" kelimesinin sırtında yaptığı ağırlığı, aileyi birarada tutma, dağılmama telaşını ve korkusunu yaşamış bir aile reisi olarak sertliğini tüm aile üzerinde hakimiyet sağlamak üzere kullanmıştı. Onun sertliğinden bahsederken hala titrerdi aile fertleri. Oysa biz torunlara karşı oldukça yumuşak, sevecendi. Yatağının başucunda bir dolabı vardı ve her daim kilitliydi. Anahtar, cepkeninin cebinde dururdu. O dolap bana uçsuz bucaksız bir hangar gibi gelirdi. Bizler dedemleri ziyarete gittiğimizde öpüp koklama faslından sonra, yanımızda dolabı açar ve ordan çıkarttığı çukulata, bazen lokum, bazen akide şekeri, bazen de pişmaniye gibi benzeri sürpriz tatlarla sevindirirdi. O uyurken cebinden anahtarı araklamayı ve dolapla başbaşa saatler geçirmeyi düşlerdim hep. Bu sadece beni heyecanlandıran bir hayal olarak kaldı elbette.

Üsküp' teki lokantasına ve eve alışverişleri daima o yaptığından, İstanbul' da da bu görevi üstlenmişti. Etin, yağın, sütün velhasıl tüm malzemenin iyisini bilir, anlar ve gerekirse pazarlığını da yapardı. Dedem dağ gibiydi bana göre. Onu sokağın başında elinde filelerle gördüğümde hemen koşardım, elinden alıp yardım etmeye çalışırdım. O ise asla izin vermez, "Tamam hayde geldik" der ve sokakta ciddiliğini korur, asla gülümsemezdi. Hey gidi günler... Bir eşya dendiğinde ilk aklıma gelen dedem ve dolabı oldu ama beni asıl etkileyen ve hayatıma da damga vuran şey pantolondu.

Dedem; belki beni erkek beklediğinden olsa gerek (büyük ihtimal öyle), biraz da hayatın zorluklarına  mızmızlanmadan hazırlanmam ve pratik olmam için, beni hep pantolon giymem yönünde teşvik ederdi. Ve evin küçük alışverişlerinde bakkala,  hep beni gönderirdi. 
 
Elime tutuşturduğu parayla birlikte, "Aldığını kontrol et, yoğurdun kapağını aç, kokla, tazeyse al, ekmek pişkin olsun, yumurta beyaz olsun, sütün tarihine bak, ne kadar tutuyor sor, paranı ver, geri verdiği parayı da iyice say. Tamam mı?" derdi her seferinde. 
 
Ben minik pantolonlu çocuk, çekine çekine girdiğim bakkala istediklerimi söyler ve dedemin benden beklediklerini yapmak için bakkalın müşterilerle dolmasını dilerdim. Kalabalıksa eğer yoğurdun kapağını açıp kontrolümü yapabilirdim ama değilse ve bakkalın gözü üstümdeyse eyvah ki eyvah... ve her seferinde de o bakkalla ev arasında mutlaka 3-4 sefer yapardım. 
 
Her defasında bir eksik olurdu, ya da bir yanlış. Bakkal beni görmekten bıkmış vaziyette, en sonunda pes ederek sinirle elimdekileri alır değiştirirdi. O zamanlar "Allahım, dayı ve teyzelerden birileri evlense de onların çocukları alsa benden bu görevi" derdim sık sık. :))

Çok oyun seven bir çocuktum. Özellikle ebecilik, koşma, lastik atlama, seksek, ahhh ille de yakan top ! Kimse tutamazdı beni bu oyunda. Tüm takımlar beni transfer etmek için ölürlerdi.(!) Beni vurmak için atılan topları tutar ve bir sürü can kazanırdım. İşte sokakta oynadığım oyunlarda da mutlaka pantolon giyerdim. Bir keresinde annemin diktiği elbiselerden biriyle oyuna başlamışım sanırım, hemen pencereden evdekiler seslenip çağırmışlardı ve dedemin "Pantolon giysin oynarken" uyarısı iletilmişti. İlk başta kızmıştım bu uyarılara, sonra dedemin bana önem verdiğini, beni sevdiğini düşünerek mutlu olmuş ve ben de onu mutlu etmeye gayret etmiştim. Çünkü benden başka kimseye böyle bir uyarısı yoktu. 

Sanırım dedem rahmet istedi. Belki de dağ gibi dedemi ve ona olan sevgimi, hasretimi anlatmak istedim.









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: kullanılan görsel pinterestten alıntıdır.





13 Eylül 2020 Pazar

Pazar Müziği 🎶

 








Bugün 3 adet şarkı seçtim pazar için.. 
hepsi de birbirinden güzel.

Sizlerle paylaşıyorum.

Sevgiler,

 




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-











11 Eylül 2020 Cuma

YALAN ⇄ GERÇEK






Ressam: Jean Leon Gerome
Kuyudan Çıkan Gerçek
1896



19. yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. Yalan, doğru söyler ve "Bugün hava çok güzel" der. Gerçek onun etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler. 

Yalan, doğru söyler, "Su çok güzel, birlikte banyo yapalım!"

Gerçek, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir. Soyunur ve yüzmeye başlarlar.

Yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar, kayıplara karışır. Kızgın gerçek kuyudan çıkar, yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. 

Dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadırlar. Zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur.

O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.

Herkesin vicdanı rahatsa, bu kadar kalbi kim kırdı?



Kristin Hannah 






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-








not: görsel internetten alıntıdır.









10 Eylül 2020 Perşembe

BİR FİLM 🎬




Life Itself



HAYATIN KENDİSİ
LIFE ITSELF
 
Yönetmen: Dan Fogelman
Yapılm yılı ve ülkesi: 2018 - İspanya - ABD
IMDB puanı: 6.8
Konusu: Filmde, New York’tan İspanya’ya kadar insanların yaşamları, farklı nesiller boyunca kesişiyor. Çift, New York’un sokaklarından, İspanyol kırsalına kadar hem yıllarda hem de kıtalarca süren çok nesilli bir aşk hikayesine öncülük ederken, tek bir olay ile hikayenin bütün karakterlerini de birbirine bağlıyor.

(Filmi isteyenler buradan izleyebilir.)






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







not: görsel yandexten alıntıdır.







7 Eylül 2020 Pazartesi

İNSAN ŞAŞAR DA KALIR...







 



                              İNSAN ŞAŞAR DA KALIR


                              Hiçbir öpüşme tekrarı değildir tarihin,
                              hep aynı sözcük başka bir anlamla gider her sevgiliye
                              sözcüklere inat.
                              Çok tanrılı dinlerdeki gibi kutsal ve birbirinden farklı
                              ayinler sevişmeler.

                              İnsan şaşar da kalır her bahar yeniden çiçeğe duran
                              vişne ağacına,
                              her kar beyazına sabah, mahmur, pencereden
                              görünen.
                              Doğan her bebeğe,
                              iyiliğe ve kötülüğe.

                              Aşkı her tadışında şaşar yeniden yeniden
                              ve yüreğinde kopan fırtına hep farklıdır birbirinden.

                              İnsan şaşar da kalır.



                              İNCİ ASENA 
 










{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-









not: görsel yandexten alıntıdır.






5 Eylül 2020 Cumartesi

BİR KELİME = BABAYANİ










Babayani : (sıfat Türkçe baba + Farsça -âne)

Gösterişi ve özentisi olmayan.

"Ben bir yandan meslek icabı, bir yandan da herkesçe sevilip sayılan babayani bir adam olarak öteden beri kadın erkek farkı gözetmem."
 R. N. Güntekin





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







not:kullanılan gif yandexten alıntıdır.