Ağaç ev sohbetleri sevgili Edischar ve AkkurtTaha blogdaşlarımızın önayak olmasıyla başladı. Ben ikincisine yetiştim. Herkesin konu önerisinde bulunabileceği bu sohbetlerde, bu hafta İrem Can' ın önerisiyle can çekişen dünyamız ve doğa ele alınmakta. "Doğamız
giderek tehlike sinyalleri veriyor. Küresel ısınma ve çevre kirliliği en had
safhada. Bunlar için geri dönüşüm, sıfır atık, daha az tüketim hatta poşetlerin
paralı olması gibi önlemler alınıyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Geleceğimiz için daha yaşanılır bir dünyayı nasıl sağlayabiliriz?"
Onların yazılarını aşağıya linkleriyle ekledim.
Çoğu bloggerın sayfasında yorum olarak fikirlerimi belirttim aslında ve söyleyeceklerim ve bilgi sahibi olmadığım konular da dahil, diğer blogdaşlar tarafından yazıldı. Benim buna katacağım daha ne olabilir bilemiyorum.
Hatırlarsınız belki, bir aralar sık duyduğumuz bir laf vardı, "biz bu dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan emanet aldık" diye. Emanet aldığımız şeyi hor kullandık. Bu dünya, bu atmosfer, bu toprak, bu su hiç bitmeyecek sandık herhalde. Çok yakın gelecekte önce 3. dünya ülkeleri -ki çevre mühendisi bir arkadaşın yazdığına göre maalesef olmaya başlamış bile- ve daha sonra da o kendilerini ve sınırlarını özenle(!) koruyan parlak ülkeler de dahil olmak üzere, her yer birer çöplük olacak. Aileleri ve kendileri için onlarca yatırım yapan insanlık, ülke ve dünya geleceği için ciddi yaptırımlardan nasıl uzak kalabiliyor anlayamıyorum.
Diğer bloggerların yazdığı gibi ben de bir takım önlemlerle yaşamayı denedim. Toprağım için tüm gıda atıklarını kompost' a dönüştürmeye, spreyli herhangi bir şey kullanmamaya, deodorantımı, diş macunumu, deterjanı hep en doğal malzemelerden kullanmaya çalıştım, halen de devam ediyorum. Ama yetmiyor biliyorum. Önlemler ülkeler bazında olmalı ve toplumlara indirgenmeli.
Ben bahçemde güneş enerjisi kullanırken, bahçenin yanından cayır cayır benzin yakarak giden aracın dumanına maruz kalıyorsam, toprağı zenginleştirmek için besin atıklarını dönüştürürken, benim devletim bir başka ülkenin çöpünü, zehirini ithal ediyorsa benim canım sıkılır !
Zaten canımın sıkılmasına da bakmaz, tüm dünya çöküşe doğru gider.
Son söz;
"Son ağaç kesildiğinde, son ırmak kuruduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."