BİR KELİME

31 Ekim 2017 Salı

zihin vs. duygular


Bu sabah Facebook’ta tembellik yaparken bir resim ile karşılaştım,
“Zihnindeki umurumda değil. Bana nasıl hissettiğini söyle, çünkü o gerçeğindir.”
demiş Philip Mckernan.

Bu sabah bu cümle bana tokat gibi geldi.

Aklıma soracak olursam,
-    Yeni okul yılının başlamasını bekliyorum, bu arada dinleniyorum çünkü son aylarda çok çalıştım, çok yoruldum.
-        Eylül’de girdiğim tüm sınavları güzel bir ortalama ile geçtim, mutluyum.
-        Yeni, bana heyecan veren projelerim var, onlara zaman ayırabiliyorum.
-        Kendimi şımartıyorum, bir aylık World of Warcraft üyeliği aldım.
-        Hiç dolaşmadığım kadar dolaşıyorum, şu an İsveç’in küçük bir kasabasındayım.
-        Her gün yoga veya meditasyon türü çalışmalar yapmaya özen gösteriyorum.

Kısacası hayallerimin bir kısmını gerçekleştirme şansına sahibim şu aralar, fakat dönüp de duymazdan geldiğim duygularıma soracak olursam,
-        Dinlenmek zaman kaybı gibi geliyor.
-        İlerlediğim yol belirsiz görünüyor, bu da beni endişelendiriyor.
-        Dönüp dolaşıp elde tutulur bir şey yapmıyor gibi hissediyorum.
-        Kendime ne istediğimi sorduğumda, bulduğum cevaplar anlamsız geliyor.
-     Bu kadar çok ülke değiştirmiş olmak, sandığım kadar heyecan vermiyor (yazdıkça kendimi şımarık hissediyorum…)
-        Korkuyorum.

* VAT.DA.FAK ? *

İçimde bu kadar çelişkili bir durum olduğunu, sağ olsun Bay Meckernan’ın paylaşımı sayesinde keşfetmiş oldum. 

Peki ya şimdi?

1.     “Bu durumu değiştirmeye çalışmadan sadece kabul et Miia, hayatının inişleri de var, çıkışları da böyle hissediyorsan vardır bir sebebi.” 
(Evet…. Kafamda kendi kendime konuştuğum oluyor.),

2.     “Ne zamandır böyle hissediyorsun?”

Ekim… Eylül... Ağustos...Temmuz… Haziran… Yok Haziran çok güzeldi. Hatta tamda bu noktada döndüm 21 Haziran yayınladığım yazıyı okudum, ne mutlu bana ki o anı dile getirmişim,

Peki o zamandan bu yana ne değişti?
O zaman da geziyordum, Haziran sınavları vardı, ilerlediğim yol da aynıydı…
Aslında elde tutulur bir şey değişmedi… Türkiye’ye döndüm, saçma yoğun bir ders programına girdim ve başka hiçbir şeye gönlümü ve aklımı odaklayamadım.
Heh, değişen bu oldu işte.

Kendimi duygusal olarak beslemeyi unuttum.




Şahsen, hissettiğim duygunun pozitif veya negatif olarak tanımlamasından ziyade, etrafımda olanlar ile bir bağ hissettiğim zaman huzurlu oluyorum. O yazıda bahsettiğim doğa yürüyüşlerinde mesela, tam da olmam gereken yerde, tüm o doğanın bir parçası olarak hissediyordum.

Fark ediyorum ki, şu aralar eksikliğini hissettiğim şey o “bağ”. Yaptığım şeylerle veya başkalarıyla değil, kendimle de değil, hayatla olan bağım. 
Hayatla olan ilişkim. 
Nasıl bir süre sonra eşimizi sabah çıkarken öpmeyi unutabiliyoruz veya günler geçiyor bir sevdiğimizi telefonu kaldırıp arayamaz oluyoruz. Kavramsal ilişkilerimiz için de aynısı geçerli. Bazen rutine kapılıp, unutabiliyoruz değerlerini. Bence ilişkiler de canlıdır, emek isterler, beslenmek isterler.

İşe, güce kapılıp, hayatla olan ilişkimi ikinci plana attığımı fark edince, başta tarif ettiğim duygular farklı bir anlam kazandı şimdi. 

 
Hayatım, seni seviyorum <3 .

{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


not: kullanılan fotoğraflar miia.stella 'ya aittir.



24 yorum:

  1. Ne güzel şeyler yapıyorsun.Ruhumuzu beslemek önemli :) İsveç'le ilgili yazı da yazsana.Merak ettiğim bir ülke orası :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Daha Mutlu Yaşam. Hiç gezi bloğu yazmayı düşünmemiştim, kenara not alıyorum bu fikri :)

      Sil
  2. Çok gerçekçi bir yazı Miia. Hayatla olan bağlar beslenmek ister, tazelenmek ister. İç dünyamızdaki değerlerin unutulmaması gibidir bu. Unutmak incinmeleri de beraberinde getirir.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Evet, insan kendine hatırlamayı hatırlatmalı bazen...

      Sil
  3. Emek vermeyince ilişkiler sönüp gidiyorlar.. Sürekli canlı tutmak lazım :)
    Bir cümle insanı düşünce dünyasına alıp götürebiliyor...
    Güzel, samimi bir paylaşım olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya, bazen beklenmedik bir anda bir koku, melodi, söz... alıp götürebiliyor insanı uzaklara.
      Teşekkür ederim :)

      Sil
  4. Yazınız gerçek mi kurgu mu anlayamadım. Her ikisinden biri de olsa, önemli olan nasıl hissettiğiniz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kurgu olarak algılanabileceğini hiç düşünmemiştim, yorumunuz için teşekkürler :)

      Sil
  5. Bıyığımı düzelteyim derken,fazla kaçırdım makası ya..Ah!sana gelince,akışına bırak gitsin;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adeta instagramda son yayınladığım amca gibiyim =D

      Sil
  6. Çok güzel ifade etmişsin duygularını Mia.
    Satırlarını okurken genç yıllarıma döndüm. Evet hayatın somut görevlerini bazen severek isteyerek bazen de zorunlu olarak gerçekleştirirken kendimizi dinlemeye, içsel yolculuk yapmaya ihtiyacımız var. Farklı şehirlere yapılan yolculuklar, bu anları yaşatan, besleyen değerli vakitler, gençliğimde en çok tren yolculuğu yaparken kendimle baş başa kalır zamansızlığı yaşardım.
    Sen bu yaşta farklı ülkelerde bunu deneyimlediğin için şanslısın. Amaç aynı....
    Yolculuk, seyahat insanı geliştirir, iyi gelir....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de tren yolculukları en sevdiğimdir, “uçağa binmek varken, neden sürünüyorsun yollarda?” derler, fakat o camdan süzülen manzaralara ve o bahsettiğiniz baş başa kalma hissi için değer bence :) Bu güzel yorum için teşekkür ederim.

      Sil
  7. Önemli olan "anı yaşamak" o anda mutluysan fazla da kurcalamamak gerek. Ama o kadar içten ve öz anlatmışsın ki. Çokseyahat edenler galiab daha duygusal bakıyor yaşama.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız bazen gereksiz yere kurcalama eğilimde olabiliyor insan. Teşekkür ederim yorumunuz için.

      Sil
  8. ay tabikideee zihinden geçenler hep boş şeyler, duygularla karar veririz kiiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. değil mi? vermeyince de (çoğu zaman) içimizde kalır :P

      Sil
  9. Herkes hayatını sevemez. Bu büyük bir iç barışıdır.

    YanıtlaSil
  10. En kolay ihmal ettiklerimiz en yakınımızdaki sevdiklerimiz oluyor bazen.Nasıl olsa nazımız geçer diye düşünüyoruz.Ama işte o ihmal edilen anların telafisi yok.Sevdiklerimiz en çok emeği hak ediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki.. hep duyarız ya, bir şeyleri kaybetmeden de değerini bilmeyi öğrenmek lazım

      Sil
  11. Sevgi emek ister,bazen dile gelmek ister. Ruhumuzun da ihtiyaçları var. Onu besleyen kaynakları da kurutmamak gerek. Günlük koşuşturmacalardan unuttuğumuz güzelliklerin farkında olabilsek keşke. Ya da hiç unutmasak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Hiç unutmasak" ne kadar farklı hayatlarımız olurdu acaba? Aklıma ilk 'huzur dolu olurdu' geliyor.

      Sil
  12. Hayatın hengamesine takılıp gidiyoruz. Sevgi emek istiyor. Sevdiklerimize emek verecek zamanı yaratmak için çabalamalıyız.
    Dinlenmek bana da zaman kaybı gibi geliyor. Öyle değil biliyorum ama ne gariptir ki dinlenmeye ayırdığım zamankarda suç isliyormusum gibi hissediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, o kadar alışmışız ki koşturmacalı bir hayata, yavaşlamak, kendine zaman ayırmak kadar değerli şeylerde kötü hissedebiliyoruz ne yazık ki.

      Sil

{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-