Adam bağdaş kurduğu kaldırımda iç geçirdi ve elini yeniden önündeki yığına uzattı. Bu sefer 1990 lı yıllardan yaşanmamış bir aşk geçti eline. Erkekle kadın aynı şirkette çalışmaktadır. İkisi de evlidir. Kadının evliliği, çocuktan sonra kopma raddesine gelmiştir. Aralarında hiç bir sevgi kırıntısı olmadan, yıllardır aynı evde yaşamayı sürdürmektedirler mecburiyetten. Erkek ise yeni evlenmiştir ama evlilik öncesinde aileler arasında, son derece yıpratıcı ilişkiler yaşanmıştır. Gizli bir kızgınlığı sürdürmektedirler birbirlerine farkında olmadan.
Tam bu esnada kadınla erkek, şirket için çok önemli bir projede birlikte çalışacaklardır. Daha önce birbirlerini tanıdıkları halde, ilk yanyana gelişlerinde müthiş bir elektriklenme hissederler. Gittikçe birbirlerine duygularını hissettirerek yakınlaşırlar. Çalışma saatlerini mesai dışına çıkartarak daha fazla birlikte zaman geçirmeye, sohbet etmeye başlarlar.
Kadın uzun zamandır biriyle bu kadar sıcak bir sohbeti paylaşmadığını farkeder. Erkek de, bir kadının ilgisini ne kadar özlediğini. Akşamları ne kadar geç gidiyorlarsa, sabah da o kadar erken çıkmaya başlarlar evlerinden. Heyecanları, yaptıkları işe de yansır ve proje müthiş başarı sağlar. Şirket onları ödüllendirmek için haftasonu tatili verir aileleriyle birlikte. İkisi de hafta sonu tatilini birlikte geçirmek istemekte ama birbirlerine itiraf edememektedir.
Kadın, bu aşamada evlilik bağının kalbini bağlayamadığını görmekte ama erkeğe bir adım attığında yükü taşıyıp taşımayacağının muhasebesini yapmaktadır. Erkek ise bunca zamandır birlikte olduğu kişiyle bir imza atarak, ilişkiyi bu denli yıpratmasının hayal kırıklığı içinde, yorulan ruhunun sevgiye ne denli muhtaç olduğunu düşünmektedir. Yapılacak tek şey vardır, hayatlarının tatsız gittiği şu günlerde, kendilerine bu ödülü vermek kaçınılmazdır.
İşyerinde öğlen yemeğindeyken, ailelerinin bu tatile gelemeyeceğini söylediklerinde, artık kendilerini neyin beklediğinin farkındadırlar.
İşyerinde öğlen yemeğindeyken, ailelerinin bu tatile gelemeyeceğini söylediklerinde, artık kendilerini neyin beklediğinin farkındadırlar.
Hafta sonu geldiğinde yüreklerindeki çarpıntı artmıştır. Kaldıkları otel, onların farklı bir bedene, farklı bir sevgiye uzanışlarının başlangıcı olacaktır. Tek kelime etmeden birbirlerine gözleriyle aşkı vaad ederler. Yemek arasında, bedenlerini dans müziğine bırakıp, yakınlaşırlar. Erkek kadının kulağına yaklaştırdığı dudaklarından sıcak nefesini üfleyerek, "Bu anı hayal ettim uzun zamandır" der. Kadın iç geçirir ve "Tıpkı benim gibi" diyerek, erkeğin gözlerine mühürler bakışlarını. Herşey içiçe geçmiştir artık ve hazırdır tek bedende yanmaya bu iki yürek.
O esnada garson yanlarına yaklaşır ve "Hanımefendi telefonunuz var" deyip bir rüyayı sonlandırır. Zorla uyandırılmış gibi şaşkınlıkla bakar kadın. Garson ona yol göstermektedir. Beraberce telefonun yanına giderler.
Telefon evden gelmektedir. Çocuğun gece boyunca ateşi düşürülememiş ve hastahaneye kaldırılmıştır. Kendisini dişi bir kadın hissettiği rüyanın içindeyken, aniden annelik vasfıyla yüzleşince dengesini kaybeden kadın, hemen dönmek için eşyalarını toplar ve yola çıkarlar. Yolculuk boyunca hiç konuşmazlar. İkisi de yaşanan bu olayın, kendilerini girecekleri yanlış yoldan döndürmek için bir uyarı olduğuna çoktan inandırmışlardır.
O akşam orda veda ederler ve ondan sonra aynı şirkette olmalarına rağmen karşılaşmamaya özen gösterirler.
O akşam orda veda ederler ve ondan sonra aynı şirkette olmalarına rağmen karşılaşmamaya özen gösterirler.
|)__)
-”-”-
not: fotoğraflar ve gif google görsellerden alıntıdır.
(*) tekrar yayındır.
Off, yine yarım kalan aşk. Ama çocuğun hastalanmasında hikmet olduğunu düşündüm. İşin içine çocuk üzüntüsü girerse ben değil aşktan, her şeyden vazgeçerim. En güzelini yapmışlar. Çok güzel bu seri. Kalemine sağlık. Zevkle okudum, acı bir zevkle...
YanıtlaSilAh.. acı bir zevkle okudum dediniz ya, benim içimde de acı sarı bir renk oluştu. Değer kattınız hikayeme Ece Evren, teşekkür ederim.
YanıtlaSilBu tür öyküleri zevkle okuyorum. Bizim de zaman zaman yazılarımızda dikkatimizden kaçan hususlar olabiliyor. "Adamla kadın aynı şirkette çalışmaktadır.." cümlesinde adam ve kadın kelimeleri karşı cinsleri ifade etmiyor. Erkek ve kadın cins olarak birbirinden ayrıdır ve karşıt cinslerdir. Adam kelimesi cinsiyetin belirtisi olarak değil de, insan anlamında kullanmamız gerekir. Anadoluda benim adamım, benim herifim gibi sahiplenme duygusuyla kadınlarımız erkek cinsini anlam olarak ikinci plana alarak benim insanım ve sahpip çıkanım anlamınad kullanması aslınad manidardır. Bu hikaye cinsiyet üzerinde bir aşk hikayesi olarak kaleme alındığını düşünürsek, adam yerine erkek kelimesinin kullanılması isabetli olacaktır.
YanıtlaSilİlginiz ve yapıcı eleştirinizden onur duydum :) hemen düzeltmeyi yapıyorum.. haklısınız Profösör Teşekkürlerimle, saygılar,
YanıtlaSilYarım kalan aşklar hep acıtan yüreğimi olmasınyarım kalmadın hiçbir aşk gökten üç sevgi elması düşsün bütün aşıkların başına
YanıtlaSilBu güzel temenniye katılmamak mümkün mü Cafe Tigris.. kocaman bir amin diyorum.. Teşekkürler,
YanıtlaSilYorumlarla birlikte son buldu güzelim müzik. Yarım kalmazsa aşk olmuyor zaten. Müzik olmasa yavan kalacaktı sanki öykü. İstemekle oluyor mu bilmem ama ben aşk istemiyorum artık. Zaten nihayetinde son bulup başka bir şeye evriliyor ki doğrusu bu. Eline sağlık abla ama artık şu ikili ilişkiler dışında karalasan bi şeyler,olmaz mı ?
YanıtlaSilZaten ulaşamayınca aşk oluyor, hem iki aşık hem kavuşma olursa ballı börek.. Ben de artık, önce arkadaş olunmasını ve sonrasında tanıdıkça gelip yerleşen derin sevgi (aşk) duygusunu destekliyorum Balthus. O zaman sen 3 bölüm daha buraya uğrama :) sonrasına bakarız.
YanıtlaSil