***************************
Onlar yoktular. Havada beyaz kar taneleriyle beraber uçuştular. Gizemleri, korkularına yakındı. Atacakları adımları tartıyorlardı. İçlerini yakacak herşeye hem yakın, hem bir o kadar uzaktılar. Oturdukları semtlerde hep etraflarına bakındılar. Otobüste yanlarında oturan insanı o sandılar. Sinemanın önünde beklerken el sallayarak gelen birinin, arkalarındaki kişiye yaklaştığını farkedene kadar yükselen kalp atışı yaşadılar. İstekleri, kederlerinin önüne geçemiyordu. Yaşanmışlıkların izleri onları bir prangalı hükümlü gibi bağlıyordu. Dudaklarından çıkacak bir kelime, tek bir harf bu hayata izdüşümü olacaktı bedenlerinin.
Beklediler,
bekleyecekler,
hala beklemekteler....
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-
not: foto, Google görsellerden alıntıdır.
beklemek ne güzeldir,
YanıtlaSilumudunu kaybetmemişler için...
bazen de ne endişe verici bir zaman dilimidir beklemek... umudu kaybetmeye yakınsa hele...
YanıtlaSilBen de beklemekteyim..
YanıtlaSilevet, herkes kendi durağında beklemekte...
YanıtlaSilMomentos yazını okuyunca aklıma Özdemir Asaf'ın etikalarından biri geldi..
YanıtlaSil"Bir şeyi bekleyen o şeyi bulduğunda kendisini de bulacak mıdır acaba?"
Bulacak mıdır acaba, ne dersin canım? :)
Giz, harikasın :)
YanıtlaSileğer algıları açıksa kuvvetle muhtemel bulacaktır diye düşünüyorum... değilse de önünden geçip gidecek esen rüzgarla beraber herşey...
Bir şeyi beklerken "kendini bulmak "olayının insanın başına gelme olasılığı çok düşük:-)) Ama benim başıma geldi..
YanıtlaSilsomut bir örneksin yani çiçekpazarı :)) paylaşırsın bizimle belki yazılarında...
YanıtlaSilÇok beklenirse kendini de bulmak zor olmasa gerek.. Beklenen gelmese de, beklemenin kâr'a dönüşmesi diye buna derim :)
YanıtlaSil“Ne hasta bekler sabahı,
YanıtlaSilNe taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar!...”
şiirin devamı da şöyle...
“Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni.
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar!”
Yorumlar bana birden Necip Fazıl' ın bu dizelerini anımsattı nedense. Evet, bir şeyleri beklemeli, beklerken hissetmeli, algılamalı... sonunda beklenen gelmese de mutlak bir yerlere ulaşıldığı bilinmeli.. Şair' in ikinci dizede "beklediğine" ulaştığı aşikar, ancak hisleri bekleyiş sürecinde donuklaşmış, törpülenmiş ya da onurunu koruyan bir tavır sergiliyor. Bu da ayrı bir yazı konusu olur artık :)
Mügeciğim teşekkürler yorumuna. Dediğinde haklısın, mutlaka kendine erişir insan diye düşünüyorum ben de :)
Offff ben biterim bu şiire..!!! nasıl bir inleyiştir bu..
YanıtlaSilTiyatrodaki ödevlerimizden birinde fısıltı ile ciyak ciyak bağırma arasındaki tonlarda sesi kullanmaya yönelik bir çalışmamız vardı. Tam 16 tane basamak.. -8 adı verilen fısıltıdan başlayıp, -7, -6, -5....0.. +1, +2...+8 ciyaklamaya kadar uzanıyor. Ve ben bu şiiri 4 ayrı basamak kullanarak hazırlamış ve okumuştum.. Güzel de olmuştu ve duygulanmıştık da.. teşekkürler bu güzel şiiri hatırlattığın için..
öptüm canım..
yaaa.. ne yazmış ama şair, inlemiş köküne kadar.. ama geri gelince de burnum düşse almam gayri kabilinden bir tavır.. breh diyorum..
YanıtlaSil16 basamak olayı da ilginç geldi.. hayatımda en çok ciyaklamayı istiyorum biliyor musun? :)) gülme vallahi, incecik, birazdan kopacakmış gibi tiz bir ses çıkarmak.. yani bir nevi bardak çatlatmak.. :)
neyse böyleyken böyle diyeyim ve keseyim bariii :)
kayıp yakınlarını düşürdün aklıma bu yazınla...
YanıtlaSilbeklemenin en zoru olmalı onlarınki,
ölü mü diri mi,
iyi mi kötü mü...
bilmeden bekleyip durmak:(
Ooo bu daha da zor bir durum haklısın CepAynası :( bu duygu insanın içini burgu burgu oyar ölene kadar... kimsenin böylesi bekleyişte olmaması temennisiyle...
YanıtlaSilTeşekkürler canım :))
YanıtlaSilTamamen katılıyorum sana :)
Bu arada mimlendim Momentos :*
Sevgili Giz, güzel Giz :)) sağol varol mimlemişsin, ben oraya gelip sana yorum yapayım, sen de beni mimi cevaplamış say olur mu? :)) sevgiler gönderiyorum kocaman...
YanıtlaSil