Otobüs mola vererek, tüm yolcuların gecenin karanlığında ihtiyaçlarını gidereceği hafif aydınlık ve oldukça sakin bir lokantaya yanaşmıştı.
Herkesin ilk önceliği tuvaletlere koşmak oldu. Sonrasında buharları tüten tencere dizisinin başında tepsileriyle sıraya girdiler. Murat sabahtan beri bir şey yemediği için hemen çorba aldı kendisine. Tepsisiyle beraber yanyana koltukta seyahat ettiği adamın olduğu masaya yaklaştı ve "Oturabilir miyim?" dedi. Adam kafasını kaldırıp baktı ve başını salladı.
Kendini tanıttı Murat ve bir şey yiyip içmek isteyip istemediğini sordu. Adam, "Sağol kardeşim, ben tokum ama bir çay içeriz beraber. Bu arada adım Fatih." dedi.
Murat çorbasını bitirince çaycıya el edip iki çay istedi. Havadan sudan konuştular. Nerden gelip nereye gittikleriyle ilgili bilgi verdiler birbirlerine ve çok yakın mahallelerden ortak tanıdıkları olduğu ortaya çıktı.
Mola bitip yerlerine geçtiklerinde, gecenin soğuğu uykularını açmış, derin bir sohbetin içinde buldular kendilerini.
Murat, Fatih' in kolundaki dövmeyi görüp, beğendiğini söyledi. Kendisi de dövme yaptırmak istediğini ama cesaret edemediği gibi, uygun bir figür de bulamadığını söyleyince, Fatih hafiften gülümseyerek; "Bazen hayatındaki birinin isteğiyle bir bakmışsın bir şeyler yapmışsın" dedi.
Murat: "Nasıl yani?"
Fatih: "Kolumdaki kızımın ismi. Onu yazdırmamı kızım çok istedi."
Murat: "Melek güzel isim." dedi
Fatih: "Evet, güzel. Hayat garip silsilelerle dolu. Bir isim, iki ayrı hayat."
M. : "Nasıl abi?" diye sordu.
F. : "Yıllar önce çok gençken bir sevgilim oldu. Birbirimizi çok sevdik. 3 yıl boyunca birlikteydik. Evlenmek istedik ama annesi ve abisi karşı çıktılar. Hatta abisi bir keresinde beni bir yerde kıstırdı ve silahını ağzıma sokarak 'kardeşimden ayrılacaksın, yoksa ölürsün' dedi. Orda tamam dedim, beni bıraktı sonra yine buluştum sevgilimle."
M. : "Sonra abi?"
F. : "Sonra sevgilim dayanamadı, rahat vermeyecekler bize dedi ve içimiz acıyarak ayrılmak zorunda kaldık. Birbirimize söz verdik. İsimlerimizi, bir gün çocuklarımız olursa onlara koyacaktık." Derin nefes aldı. "İşte kızıma koyduğum Melek onun ismi."
M. : "Çok üzücü cidden. Sevenlerin ayrılmak zorunda kalması beni hep üzmüştür."
F. : "Hayat bir sürü duygudan ibaret. O ismi kızımda yaşatmak bir nebze olsun beni mutlu etmiştir hep."
M. : "Peki o da senin adını koyabildi mi acaba?"
F. : "Çevrem epey geniştir. Nüfustan bir şekilde onun kaydını buldum. Evlenmiş ve eşinin görevi nedeniyle Trabzon' a yerleşmişler. Atladım gittim. Tanıdığım bir postacı arkadaşla adrese gittik. Zili çaldık. Kapıyı açınca şok oldu. 'Hoşgeldin' dedi. 'Hoşbuldum' dedim. Kolumdaki dövmeyi gösterdim. 'Kızımın adı' dedim. Çok şaşırdı ama yüzünde hafif bir tebessüm de yakaladım. Ondan aynı şeyi beklemiyordum. Ancak içeriye doğru 'Fatih oğlum gelir misin?' diye seslenince şaşkınlığım iki kat arttı. O da oğluna benim adımı vermiş. İkimiz de verdiğimiz sözü tutmanın huzurunu orda paylaştık. Zaman kısıtlıydı, vedalaştık, ayrıldık."
M. : "Ah be abi, bu ne hazin bir aşk hikayesi! Sonrası yok mu?"
F. : "Evlenmiş başkasının eşi olmuş birinden beklentim olamaz. Ben sadece ona sözümü tuttuğumu göstermek için gitmiştim. Ondan da aynı davranışı görmek mutlu etti. Eski günlerin hatırasına ikimiz de saygı göstermişiz. Bu bile çok değerli."
M. : "....."
F. : "Üzülme. Biz güzel anlar yaşadık ve hatırayı da koruduk. Bundan önemli bir şey yok bence. Şimdi ki aşkları ve kavgaları düşününce hele.."
M. : "Çok haklısın abi. Benimle paylaştığın için çok teşekkür ederim."
Sabahın ilk ışıklarıyla girdikleri şehir, yolculuğun sona erdiğine işaret ediyordu. Biri eski bir hatırayı yad etmenin huzurunu, diğeri ise böyle bir aşk yaşayabilme ihtimalini düşünüyordu.
|)__)
-”-”-
not: Kullanılan görsel Google' dan alıntıdır.