Dün bunca yıllık hayatımda ilk defa bir ağaçkakan gördüm. Evet yanlış okumadınız, ağaçkakan !
Uzağı çok net algılamayan gözlerim, bahçedeki nesneyi önce serçegillerden biri sandığından tam kafamı çevirecekken, bunun farklı bir şey olduğunu anlayan içsezim hemen ayağa kaldırdı beni. Tül perdenin ardından kendimi farkettirmeden cama yaklaşmaya çalıştım. Camın hemen önündeki dut ağacına kondu. Artık tamamen önümde kendini sergileyen bu minicik ama MUHTEŞEM yaratıktan gözlerimi alamıyordum. Başında ve gövdesinin kuyruğa yakın yerinde kırmızı tüyleri vardı. İnce uzun gagası, küçük gövdesine göre tezat teşkil etmesine rağmen, bütünde zarifliğini muhafaza ediyordu. Ansiklopedik bilgilerden çok, televizyonda çizgi film kahramanı olarak tanıyıp izlediğim ve beni katıla katıla güldüren o minik karakterle yollarımız işte bu bahçede kesişmişti.
Bir film karakteri olarak izlediğim ağaçkakan, gün geldi varlığıyla günüme sihir kattı. Yaşamın kendisi bir sinema cenneti diyerek, en başa iliştirdiğim video eşliğinde, büyük usta Giuseppe Tornatore' nin ünlü film müziği ile yazıyı sonlandırıyorum.
{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-
not: yazıda kullanılan görsel Google'dan alıntıdır. Zira izlediğim görsel şöleni bırakıp fotoğraf çekmek sevgili ağaçkakan' a haksızlık olacaktı. 😉