Metroya bindi, ilk istasyonda boş metroya binmenin keyfi ile cam kenarı bir yer bulup oturdu. Hava güneşliydi. Yolda olduğunu haber vermek için çantasından cep telefonunu çıkardı ve mesaj yazmaya başladı.
Tam o esnada yanındaki boşalan koltuğa biri oturdu. Oturur oturmaz bacak bacak üstüne attı. Bu hareket, ona o kadar tanıdık geldi ki, bir an “o mu acaba” dese de, bambaşka şehirlerde olduklarını hatırladı ve tekrar mesajını yazmaya devam etti başını hiç kaldırmadan.
Biraz sonra yanında oturan kişi, sanki çok uzun süre oturup, hareketsiz kalmış gibi bacaklarının ikisini de yanyana açık bir şekilde koydu ve sinir boşalması yaşar gibi titretmeye başladı. Aynı onun gibiydi hareketleri, merak ediyor ama bakamıyordu sağ tarafına doğru. Daha doğrusu sanki onunla beraber yanyana yolculuk yapıyorlarmış hissini özlediğinden bakmak istemiyordu.
Yine başı önünde mesajı yazarken, yanındaki kollarıyla kocaman hareketler yapıp, en sonunda saçını başını düzeltip, tekrar sabit durdu. Bir insan, bir insana benzerdi evet ama ya hareketleri? Sanki biri onu kopyalamıştı. Hiperaktif bir çocuk gibi, yol boyunca sürekli kıpırdandı durdu yandaki yolcu.
En son durağa kadar beraberdiler. Metro istasyona girerken, ani bir zıplamaya benzer hareketle kalktı yanındaki ve kapının önüne geldiğinde yine kollarını düzeltir biçimde silkeledi. Artık kafasını kaldırdı dayanamayıp baktı, acaba o mu gerçekten? kuşkusuyla.
Tip olarak da benzer olduğunu gördü. Kalkıp kapıya doğru ilerlerken, “bugün seninle yolculuk etmek varmış sevgili arkadaşım” diye içinden geçirdi gülümseyerek.
|)__)
-”-”-
not: yazıda kullanılan gif Tumblr 'den alıntıdır.