BİR KELİME

30 Haziran 2010 Çarşamba

mektup denemeleri

 

Canım merhaba, nasılsın? 

Kapalı, gök gürültülü ve az güneşli günler nedeniyle hepimiz biraz hareketsiziz. Benim de pek keyifli olduğum söylenemez. O gün sen gittikten sonra, sana karşı kaba davrandığımı düşündüm. İçim rahat etmedi. (eğer öyleyse cidden özür dilerim) Ama kendi içimdeki kelimeler, duygular; öyle değişken ve hareketli bir fay hattındaymış gibiler ki, ben kendimi durduramıyorum... Tam kendimi rahat hissettiğim bir duygudayım diye düşünürken, bir bakıyorum tamamen terse yatmışım. Ruh dünyamla pek alakadar olamıyorum, derinlerine inemiyorum, derinlerdeki mağmada yanacağım gibi bir hissim var. O yüzden sadece fiziki halime ilgi ve şefkat gösteriyorum. Mesela, deli gibi spor yapıyorum. Yok; bu pek olmadı.. deli gibi değil.. ibadet eder gibi hergün bıkmadan, sıkılmadan 1 saat 10 dakikamı spora ayırmak, beni şu günlerde tek kurtaran şey. Ayrıca ayak tırnağıma da söylediğin gibi ilgi gösteriyorum. Önce eczaneye gidip ilacın adını sordum ve fiyatını. Aslında fazla gelmedi fiyatı ama sonra bunu uzun bir süre kullanacağımı düşününce bir doktora yazdırmalı dedim. Meğer benim evin çok yakınında sağlık ocağı varmış ve ordaki doktorlar da bu ilacı yazıyorlarmış. Sevinerek tarif ettikleri yere gittim koşa koşa. O kadar cahilim ki bu konuda, ne yapacağım, nerde duracağım bilemedim. Beni yönlendirdiler. Ve elimdeki numaraya göre benden önceki kişiyi takip edip doktora ulaştım. Sonrasında da ilacı alıp eve yollandım ve operasyona başladım.

Ev dar geliyor, dışarı atayım kendimi diyorum... onu da yapmıyorum. Sadece belli şeyler için dışarı çıkıp hemen soluğu evde alıyorum. Alışveriş odaklı bir çıkış oluyor bu her zaman. Bu yüzden ablamı ziyaret etmeye karar verdim. 2 hafta sonra gidiyorum. Ayın sonunda geleceğim. Tebdili mekan iyi gelecek, gelmeli...

O meseleyi ne yapacağıma karar vermedim... tatile gitmeden mi halletsem, yoksa dönüşe mi bıraksam? Bir yanım "tatile giderken tertemiz git.. kafana ve kalbine takılan sorunları iyi ya da kötü hallet" diyor, diğeri de "tatilde sen de düşün, iyice belirle ne istediğini, sözcüklerini.. gelince de daha güçlenmiş şekilde konuş meseleyi" diyor. Hadi buyur burdan yak. Ama zaten ben istemesem de ağzımdan bazen içerde sıkılmış cümleler çıkıveriyor.. gerçi karşı taraf geçiştiriyor gibi bir tonda, sanki pek önemsemiyormuş gibi. Sonra ben de susuyorum, böyle işler telefonda olmaz derdim hep kendi kendime. İyi de görüşemezsek nasıl hallolacak?!?

Sen nasılsın? Artık dönüşte bir deniz sefası yaparız seninle konuştuğumuz gibi... umarım güneş açar, tatlı meltemler alır yağmur fırtınanın yerini.. senin de keyfin yerine gelir.

Ben dönünceye kadar sevgi ve muhabbetle kal...







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



not: görsel Google' dan alıntıdır.


28 Haziran 2010 Pazartesi

sihirli değnek



Ah benim sevdalı başım...  gözlerim, ellerim, saçlarım, bedenim... büyük, koyu bir delik gibi yalnızlığım !

Zaman geçiyor, ıpıslak astığım çamaşırlar kuruyor, suladığım saksılarda başka yeni dallar, yapraklar, buzdolabı yiyecekle doluyor-boşalıyor... güneş bir batıyor, bir çıkıyor..
Bu yaz; herkesde bir mutsuzluk var.. gözlemliyorum. Blog komşularım, arkadaşlarım, asık suratlı komşular.. yemek vermek için çağırdığım kediler bile bir türlü yerlerinden kalkıp hareket etmek istemiyorlar..

Bulaşıcı bir keyifsizlik hali 2010 yazına damgasını vuracak gibi gözüküyor. Bir sihirli değnek lazım bizlere sanki. Sırf bu yüzden geçmişten bir kare koymak geldi içimden... neşeli, çocuksu zamanlara övgü niyetine.








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: görsel M©MENT©S  arşivindendir. 





25 Haziran 2010 Cuma

bir akşam...





**************************************************






Bir akşam karanlıkla ben, balkonda birlikteydik... masada kağıt, kalem ve mürekkep. Satır satır yazılacakken kelimeler bir misafir geliverdi, beklenmeyen... soluk kanatlarıyla tutunup balkon panjurunun demirine, öylece kaldı. Sessizlik büyüktü.. kanat bile çırpmadı. Ben de hiç hareket etmedim. Geceyi böler diye...




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




not: görsel M©MENT©S arşivindendir.



20 Haziran 2010 Pazar

esti geçti....






*************************



bir çok şey yazmak mümkün.. kelimeler önümde, gözümde, kulağımda, dilimde, aklımın sofalarında, tırnak içlerimde... ama biri notaya dökmüş onları, gayet keyiflice, tadında, dozunda..

şimdilik bunu dinleyelim.. elbet ben de anlatırım.

sevgiyle...





{ಠ,ಠ}

|)__) 
-”-”-





not: görsel M©MENT©S arşivindendir.