28 Haziran 2011 Salı

g/astronomi (2)






*****************



Ertesi sabah erkenden kalktı ve bir gün önceden yeğeni için hazırladığı limonlu kurabiyeleri de, sırt çantasına koydu ve arabaya atlayıp, kızkardeşinin evinden yeğenini aldı, okula gittiler.

Okul bahçesinde aileler ve çocuklar heyecanlı, öğretmenler ise titizlikle herkesin hangi servislere yerleşeceğini ve organizasyonu anlatıyorlardı. Yeğeninin elinden tuttu ve onlar da servise bindiler.


 
Planetaryuma girdiler ve herkes yerine oturduktan sonra ışıklar iyice karartıldı ve tavana doğru yansıtılan gökyüzü cisimlerini konuşmacı sırasıyla tanıttı. Çocuklar heyecanlı sesler çıkartıyorlar, sevinç çığlıkları atıyorlardı. Yeğeni ilgiyle izliyordu dayısının elini bırakmadan. Çocukların ilgisini daha fazla çekebilmek amacıyla çizgi film karakterleri kullanılarak hazırlanmış tanıtıcı bir film de seyredildikten sonra herkes uzun masalara yerleştirilmiş yiyecek ve içeceklerden atıştırmaya başladı. Bu arada yeğeni merakla arka arkaya sorular sıralamaya başladı ona.

“Uzay sıcak mıdır, soğuk mudur?”
“Astronotun uzayda elbisesi yırtılırsa ne olur?”
“Gökyüzünün kapısı var mı?”


“Uzayın sıcaklığı yoktur ama uzayda bulunan cisimlerin sıcaklıkları vardır. Astronot elbiseleri çok uzun sürede titizlikle hazırlanır ama böyle bir şey olursa eğer felaket olur. Gökyüzü ya da uzay; bütün gök cisimlerinin içinde bulunduğu sınırsız boşluğa denir. Bu boşluğun kapısı, senin gözlerindir. Sen gökyüzüne baktığın zaman kapısını açıp içeri girmiş oluyorsun küçük prenses.”

Cümlelerin ardından yüzünde aydınlanan kocaman bir gülümsemeyle bakmayı sürdüren bu kadının, biraz önce planetaryumun içinde anlatıcı olduğunu farkeder sesinden. Eğer gösteriden sonra kokteyl verilmeseydi, bu yıldızlardan daha parlak güzelliği karanlıkta farkedemeden gidecekti. Hemen elini uzatarak,

“Merhaba, bu küçük prenses yeğenim Alara, ben de onun şövalyesi Ege. Uzayın gizemini sizin ağzınızdan dinlemek harikaydı” der.

“Merhaba, benim adım da Deniz, çok memnun oldum ikinizle tanıştığıma. Konu çok derin(!), ilginizi çekebildiysek ne güzel”.

“Ben de memnun oldum ama soracaklarım bitmedi” diye araya girdi Alara. İkisi de gülerek bakıştılar ve Ege hemen, “Tatlım, Deniz hanım diğer misafirlerle de ilgilenmek ister ama bence şöyle yapalım. Onu özel hazırlanmış limonlu kurabiyelerle birlikte bir kahve içmeye davet edebiliriz, ne dersin?” diye sorar. Alara ellerini çırparak, “Evet, evet.. davet edelim” diye neşeyle cevap verir. Ege, Deniz’ e bakıp, Alara’ yı işaret ederek, “Limonlu kurabiyelerini paylaştığı tek insan siz olacaksınız, kabul ederseniz çok mutlu oluruz” der. Deniz gülümseyerek, “Hıım, kurabiyeleri annen yaptığı için mi bu kadar çok seviyorsun Alara?” diye sorar. “Hayır, benim şövalyem pişiriyor onları” deyince hayretle bakar. Ege hemen atılır, “Şövalyelikten sonra ikinci işim aşçılık” der. “Harika, yaptığınız herşey lezzetlidir eminim ve o kurabiyelerden tatmayı çok  isterim” .





(devam edecek) 





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-







not: görsel Google'dan alıntıdır.


3 yorum:

  1. Hımm.. İçinde yemek olan herşeye bayılırım:) Of, çok heyecanlandım..
    Merakla devamını bekliyorum...

    YanıtlaSil
  2. Biliyor musun HayalKahvem, aynı merakla ben de bekliyorum :)))
    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. Bu arada;

    Enfes bir müzik eşliğinde
    "Yaşamak için umut etmek gerek.."
    yazımızı birlikte okuyalım.

    Keyif kahvelerimiz de hazır bekliyor..
    Arzu ederseniz yerimdeyim.
    Sizi sayfama beklerim..
    Onurlandırmış olursunuz..

    http://mefkuremiz.blogspot.com/

    YanıtlaSil

{ಠ,ಠ}
|)__)
-”-”-


Dikkat Spama düşen yorumlar denetimden geçerek yayınlanacaktır.

:)

;)

:D

:(

=(

:@

:X

:O

:P

:F

:Y

:A

<3


:T

:H