31 Mart 2011 Perşembe

Tanrı' ya








Doğdum, 
hala büyümekteyim.
Güzel günler gördüm
aklımdadır büyüsü o günlerin.
Anlamadığım şeyler içinse
sen bağışlarsın bir ara.
Ancak,
hayatı sonlanıyorsa 
bir çocuğun "dokuz" da
üstelik paramparça...
Mümkün değil inanmam
ne adalete,
ne kanuna,
ne bir iyilik perisine !
Sen ne yaparsın bilmem,
ama sana da inanmam bir daha,
sırf çarpta beni
dönüşeyim diye taşa !






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-








(fotoğraf Google görsellerden.)

uzak bir ada






Hani nasıl bildik güzel bir dere
Yazın kurursa öyleyim
Hani nasıl bildik uzak bir ada
Yalnız yaşarsa öyleyim






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


28 Mart 2011 Pazartesi




"Yaşamak güzel" derken bunun diğer yönünü biliyor muyuz? Yani yaşamamanın kötü, fena, berbat bir şey olduğunu söyleyebilir miyiz?




{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: görsel Google'dan alıntıdır.
(yoğunluk nedeniyle cevap verilemeyeceğinden yoruma kapatılmıştır. sevgiyle kalın.)




26 Mart 2011 Cumartesi

25 Mart 2011 Cuma

ölürsen haber ver







ölürsen haber ver;
sana en çok ben düşkünüm.
yaşarken kolaydır o iş,
seninle ben ölürüm.





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


22 Mart 2011 Salı

doğarken ağladı insan...

 



Bugün sen çok gençsin yavrum
Hayat ümit neşe dolu
Mutlu günler vaad ediyor
Sana yıllar ömür boyu
Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni
Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son
Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son





{ಠ,ಠ}
 |)__) 
-”-”-


21 Mart 2011 Pazartesi

Dünya Şiir Günü




Dünya Şiir Gününüzü kutlarım....


 
          


        ........
        ........
       Olmadı, hiç olmayacak
       Yüreğin taşıdığı kadar tuz
       belleğin aldığı kadar iz.

       Fazlasıyla fakiriz !...



            (s.ö.)








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



(fotoğraf sinema.com dan alıntıdır)
(dizeler "fakiriz" isimli şiirden)

19 Mart 2011 Cumartesi






İnsan ulaşamadığı herşeyin "delisi", 
ulaştığı herşeyin "nankörü" dür.

P. Neruda





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




18 Mart 2011 Cuma

önemsiz bir nokta





"Senden çok hoşlanıyorum, farkında mısın bilmiyorum?.." 

Aslında farkındaydı, o ne zaman dükkana girse ondaki telaşı, yüzüne ve hareketlerine yansıyan heyecanı, saçmalama halini, gizli bir zevkle izliyordu. 

"Doğrusu farketmedim, ben farklı yorumluyordum... daha doğrusu yorumlamıyordum bile"

"Sen her geldiğinde elim ayağıma dolanıyordu, sen gelmeden önce çok sinirliysem bile birden yüzüm aydınlanıyordu seni görünce."

Gülümsedi. ne diyeceğini hesaplamaya çalışıyordu, çünkü konu istemediği yere doğru ilerliyordu. Bundan sonra söylenecek sözler belliydi ama onun bunları ne konuşacak havası vardı, ne de karşısındakini kırmak istiyordu.

"Çok hoşsun ve beni çok etkiliyorsun" dedi tekrar.

"Teşekkür ederim ama abartıyor olabilir misin acaba?"

"Hayır, sen dükkana ilk geldiğin günden beri senden etkileniyorum. Hatta o zaman istediğin şeyin gelip gelmediğini haber vermek için telefonunu istemiştim ve senin hayatında biri var mı yok mu bilmeden, mesaj yazmıştım sana hatırlıyor musun?"

"Evet"

"Ve senden cevap gelmeyince hayatında biri olduğunu ya da ilgilenmediğini düşünmüştüm. Ama tekrar tekrar dükkana gelince bendeki his giderek kuvvetlendi. Seninle her sohbetimizde de hayatınla ilgili detaylara ulaşmaya çalıştım. Ve artık bugün bunu söylemek istedim. Bana bir şans verir misin?"

Yapmaya üşendiği konuşmaya geliyordu sıra. Cümleleri, onu kırmadan, incitmeden nasıl sıralayabileceğini düşünerek, sorusuna cevap vermeye hazırlanırken, bu olayın başlangıcının iki yıl öncesine dayandığını hatırlayınca da şaşırmaktan kendini alamadı.

"Biz seninle birbirimizi hiç tanımıyoruz. Benim dükkana geldiğim sürelerde ettiğimiz cümlelerden öte başka bir şey yok. Bir ilişki için öncelikle aşık olmak, sevmek gerekir. O da yoksa yoğun etkilenme. O da yoksa boşluk hissi belki de. Ama benim bunlardan birisiyle ilişkilendirebileceğim bir durumum yok, seni sadece insan olarak seviyorum. Dükkana geldiğimde ettiğimiz sohbetleri, bulduğumuz minik ortak noktaları çoğaltmayı. Seni beğenmemekle alakası da yok bu durumumun, bunu özellikle belirtmek isterim. Ama eğer istersen ortak noktalarımızdan hareketle bazı şeyleri paylaşmayı çoğaltabiliriz. Mesela, haftasonları gideceğin yürüyüşlere katılabilirim, bir iş çıkışında seninle bir yerde kahve içip sohbet edebiliriz. Biraz daha tanımaya çalışabiliriz birbirimizi, ne dersin?"

" Elbette bunları sevgiliyken de yapabiliriz, çünkü ben senden bu kadar etkileniyor ve hoşlanıyorken, arkadaş olarak davranamam. Bence bu dediklerini sevgili olarak yapalım, kahve içelim, film seyredelim, sohbet edelim."

Israr etmemesini içinden dileyerek;

"Bence arkadaşlık ederek bana kendini tanıtma fırsatını tepme. Senin hakkındaki düşüncelerimi geliştirmen için bu iyi fırsat ne dersin?"

Biraz sessizlik oldu.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu.

"Daha iyi tanımak üzere, seni arkadaşım olarak seçiyorum" dedi.

"Ben de seni sevgilim olarak seçiyorum" cümlesi karşısında bir şey söylemedi.

****************

"Sevgili" yi seçen kişi ondan sonra arka arkaya bir sürü acemilikler yaptı. Sesini duyup, konuşmak yerine sadece mesaj çekti. Üstelik "mrh, nbr" gibi nitelikli mesajlardı bunlar (!). Mesaj çekme aralığı haftada bir idi. Bu arada ona belki de yakınlaşmak için fırsat yaratacak "sevgililer günü" nü de es geçti. Bir gün durduk yerde yine bir mesaj çekti ve "senden bir şey isteyebilir miyim?" dedi. Ve istediği şey, henüz hiç yakınlaşma yaşamadığı ve aklına ilk gelen kişi olan  "sevgili" den, çok sıkıştığı için hemen geri ödemek üzere borç oldu. 
 
"Sevgili" yi seçen; pazardan alışveriş yapar zihniyetiyle hareket ettiğinden, eve geldiğinde torbasında değil çürük meyva, bilakis içinin bomboş olduğunu görmeye her daim mahkumdu. Herhangi bir şeye özen göstermenin, istek, özveri ve tecrübe gerektirdiğini bilen "sevgili" olarak seçilen ise sessiz kalarak, sevginin derinliğini algılamadan uzak, samimiyetsiz bir tutum sergileyen bu kişiyi yok saydı.

Başlangıcı ile sonu arasında uçurum sergileyen bu olay ise, önemsiz bir nokta bile olamadı hayatın içinde.






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




 (çizgiler Google görsellerden alıntıdır.)

17 Mart 2011 Perşembe

tek başınalığın yolcusu



















     Sadece bana bak !
     Bana yalan söyleyeceksen önce gözlerinle anlaş !
     Ancak bu komplo beni yıkabilir,
     dayandığım destekler devrilir.

     Tek başınalığın yolcusu tek olur...











{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




(dizeler Sagopa Kajmer' den)
(Fotoğraf bir dost albümünden)


16 Mart 2011 Çarşamba

Et post equitem sade atra cura (*)







(*) Ve keder, atımızın terkisine binip gelir.

                                                          Horatius






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-




(fotoğraf; dost albümünden)



13 Mart 2011 Pazar

nerdesin





********************


        

        "nerdesin nerdesin
        kalbim dağlardan da soğuk nerdesin

        dünyanın taşları kadar
        eski içimdeki sevgi"




 








 










 





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






(fotoğraf  M©MENT©objektifinden)

10 Mart 2011 Perşembe

tezat






       Sabahın sisinde kimdir beni uyandıran
       Nedir bu içimden söküp atamadığım
                                         uğuldayan acı...

       Buruşuk yatağın içinde darmadağın
       nefesimin karıştığı sözcükler..
       Kimbilir hangi rüyadaki yabancı.

       Köşesinde pinekler düşüncelerim
       adım atmaya yok mecali.
       Heveslerim bir adım önde,
       çekiştirir durur saçlarımı.

       Ayaklarımda kumlar,
       yüreğimde deniz atları...
       koşar adım uçuyorum martı kanadında

       Ne annem anladı, ne elalem,
       Ölene kadar hep yüreğim ağzımda...



       (s.ö.)






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


9 Mart 2011 Çarşamba

AڪےK







***************************



Onlar yoktular. Havada beyaz kar taneleriyle beraber uçuştular. Gizemleri, korkularına yakındı. Atacakları adımları tartıyorlardı. İçlerini yakacak herşeye hem yakın, hem bir o kadar uzaktılar. Oturdukları semtlerde hep etraflarına bakındılar. Otobüste yanlarında oturan insanı o sandılar. Sinemanın önünde beklerken el sallayarak gelen birinin, arkalarındaki kişiye yaklaştığını farkedene kadar yükselen kalp atışı yaşadılar. İstekleri, kederlerinin önüne geçemiyordu. Yaşanmışlıkların izleri onları bir prangalı hükümlü gibi bağlıyordu. Dudaklarından çıkacak bir kelime, tek bir harf bu hayata izdüşümü olacaktı bedenlerinin. 

Beklediler, 
bekleyecekler, 
hala beklemekteler....  

                     











{ಠ,ಠ}

|)__) 

-”-”-



not: foto, Google görsellerden alıntıdır.


8 Mart 2011 Salı

leave me

Kısa filmlere yine güzel bir örnek.... iyi seyirler...




Leave Me from Ryan Dunlap on Vimeo.







{ಠ,ಠ}

|)__) 
-”-”-



6 Mart 2011 Pazar

tik... tak....

Tik tak...tik tak... tik tak...

Hayatımın ritmini bu iki vuruş arasına sıkıştırmalıyım. Yataktan kalkarken, ilacımı içerken, çay suyunu koyarken, bilgisayarı açarken... tik tak...(hız 40-60 arasında largo)

Trene yetişme esnasında beynimin arka planında bu vuruşlar... Hızla istasyonları geçerken trenin ritmine eşlik eder, tik tak... (hız 108-120 moderato)

Telefon çalar, "a lo" iki hece... tik tak... Melodik konuşmalar, arada gülüşler, tik tak... (hız 76-108 andante)

İnilecek istasyon, kısa yürüyüş ve dersteyiz.... kalp hızlanır tik tak... (hız 120-168 allegro)

"Kim okuyacak?" diye sorar hoca.... eyvaaahh.. yine ben tabii ki... tik tak... (hız 168-200 presto)

Ders bitti başarıyla ama tik tak bitmedi.... (hız 60-66 lento)

Aman Tanrım, yeni bir email gelmiş !!! tik tak...  (hız 208 prestissimo)








{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-





not: 1- metronomu üstündeki yukarı aşağı oklarına tıklayarak istediğiniz hıza ayarlayabilirsiniz.
not: 2- Metronom bu siteden alıntıdır. (https://guitarsix.com)


.

aptalca şeyler






**********************




I know I stand in line 
Until you think you have the time 
To spend an evening with me 

Senin benimle bir gece geçirmeye 
zamanın olduğunu düşündüğün 
ana kadar bekleyeceğimi biliyorum


And if we go someplace to dance 
I know that theres a chance 
You wont be leaving with me 

ve bir yere dansa gidersek ordan
benimle ayrılmayabileceğini biliyorum
 
 
Then afterwards we drop into a quiet little place 
And have a drink or two 

ve sonra sessiz küçük bir yere
gidip bir iki içki içiyoruz


And then I go and spoil it all 
By saying something stupid 
Like I love you 

ve sonra ben seni seviyorum gibi aptalca
bir şey söyleyip her şeyi mahvediyorum


I can see it in your eyes 
That you despise the same old lines 
You heard the night before 

dün gece de duyduğun aynı eski satırları
küçümsediğini gözlerinden anlayabiliyorum


And though its just a line to you 
For me its true 
And never seemed so right before 

ve sana göre sadece bir satır 
ama benim için gerçek ve daha önce 
hiç bu kadar yerine oturmamştı


I practice every day to find some clever lines to say 
To make the meaning come through 

her gün sana zekice sözler 
bulabilmek için çalışıyorum
anlamlı olması için


But then I think I'll wait until the evening 
gets late and I'm alone with you 

ama sonra gece geç saatlerde 
seninle yalnız kalacağım anı 
bekleyeceğimi düşünüyorum


The time is right 
Your perfume fills my head 
The stars get red 
And oh the nights so blue 
 
zaman doğru, 
parfümün başımı döndürüyor
  yıldızlar kızarıyor ve gece masmavi


And then I go and spoil it all 
By saying something stupid 
like i love you 

ve sonra ben seni seviyorum gibi aptalca
bir şey söyleyip her şeyi mahvediyorum


I love you... 
seni seviyorum...









{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-



.

5 Mart 2011 Cumartesi

no puedo vivir sin ti (*)





*****************


 



"Bazen ona bir şeyler yazarsın, yazar silersin... yazar silersin... 
O hiç birini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun" 

Murathan Mungan




Sallanan koltuğuna oturdu, elindeki kağıtlarda  cümleleri özenle notaların altına yerleştirdi. Elleri, kendinden bağımsız çalışıyordu sanki. Ama hiç şikayeti yoktu. Bu otomatiğe bağlanmış hal, onu kafasındaki düşüncelerden arındırıyordu. Sırtında  bir ürperme hissetti ve hemen şömineye baktı. Ateş hızını kaybetmişti, hemen kalktı mutfakta hazırlanan odun dolu sepeti sürüye sürüye odaya getirdi. En irilerinden bir iki parça odun atıp, ateşi karıştırdı. Alev;  içinde bir canavar canlanıp kükrüyormuş gibi hareketlendi. Ellerini uzatıp parmaklarındaki mermer soğukluğunu yumuşattı.

"Bir bardak çay hiç de fena gitmez" diye düşündü. Hemen mutfağa gidip ocağa suyu koydu. Mutfak kızıl bir renge bürünmüştü, camdan yansıyan batmakta olan güneşin ışıklarıyla. Gözleri ilerdeki tepelerde dolandı, ağaçlar çıplaklıklarından utanmayan bir görünüm sergiliyor, kuşlar tepelerinde kocaman daireler çizip, dağılıp, tekrar biraraya geliyorlardı. Yüzüne bir tebessüm gelip yerleşti.

Kaynayan suyun sesiyle kendine geldi ve tepsiyi aldı içeri gitti. Mutfaktaki manzaradan sonra keyiflenmişti ve pikaba doğru yöneldi. Sahneleri kasıp kavurduğu zamanlardan, en sevdiği şarkıyı, odayı dolduran müzikle beraber sessizce söylemeye başladı.

*************

Alkışlar bitmek bilmiyordu. Seyirciler deli gibi alkışlıyor ve onun tekrar sahneye çıkmasını istiyorlardı. Bu dördüncü bis olmuştu. Üstelik hep aynı şarkıyı istiyorlardı. "Sensiz yaşayamam". Menajeri aynı zamanda 2 ay sonra evleneceği sevgilisiydi. "Hayatım harikasın! biliyorum yoruldun ama seni istiyorlar, hadi son kez" dedi. Sahneye çıkıp şarkısını son kez söyledi ve kulise kendini zor attı. Son zamanlarda kendini çok yorgun hissediyordu, çabuk yoruluyordu. Bu festival için epey zorlu bir çalışma sürecine girmişti, belki ondandır diye düşünüyordu ama yine de bir doktor kontrolünden geçmesi gerektiğini hissediyordu. 

2 ay sonra evlenecek biri için de kendini o kadar mutlu hissedemiyordu. Arkadaşları ve annesi menajerinin iyi bir hayat arkadaşı olmayacağı yönünde aynı görüşteydiler. Sonuna kadar karşı çıkmıştı onlara ama şimdi neden böyle hissettiğini anlayamıyordu. Mesleğinde iyi bir yerdeydi, iyi kazanıyordu ama çok da çalışıyordu. Hayatında şarkı söylemekten başka bir de onu çok sevmişti ve onunla yaşlanmak istiyordu. Etrafındaki insanların da zamanla onu tanıyıp seveceğine inancı tamdı. Sadece şimdi kendiyle ilgilenmesi gerektiğini hissediyordu.

****************

Ertesi gün doktorundan randevu almıştı. Doktor detaylı bir tarama yapmak istediğinden bahsedince, kimseye haber vermeden hastahaneye yatmak geldi aklına. Babasının uzun süreli hastalığında yakınlarının gözlerindeki üzüntüyü izlemekten dolayı daha fazla hasta olduğunu hissetmişti. Bu yüzden kısa süreli bir dinlenme tatili dedi annesine de, sevgilisine de bu ortadan kaybolma için. Annesi üstelemiş ve sorulara boğmuştu onu. Onun elinden zor kurtulduğu için, sevgilisinin bunu çabuk kabullenmesine memnun olmuştu art niyetsiz.

Kontroller başladığında biraz sessizlik iyi geldi ona. Hemşireler ve bazı doktorlar imza için yanına geldiklerinde bozuluyordu bu sakinlik. Tüm taramalardan geçti, sıra tüm bu koşturmacaların  sonucuna gelmişti. Doktorun karşısındaki koltuğa oturdu ve gözlerine baktı. Umutsuzluğu okudu tüm uzuvlarından. Gerçek; dökülmeye başladı doktorun dudaklarından; "Ses tellerinde oluşan kötü huylu kist vardı, yapılan tüm taramalarda tablonun iyimser olamayacak kadar vahim bir durumu sergilediği açıktı. En iyimser tabloda ölmeyecek yaşayacaktı ancak geçireceği operasyondan sonra bir daha şarkı söyleyemeyecek, hatta gırtlağından ses çıkmasına ancak bir alet yardımcı olabilecekti. Ve bir an önce müdahale edilmeliydi." Ses yankılandı, yankılandı ve süratle ordan uzaklaştığını hissetti, her yer karardı. 

"Ayılıyor galiba", "Beni duyuyor musunuz?", "Biraz daha iyi misiniz? Tansiyonunuz epey düşmüş, bir ilaç verdik size."

Evet onları duyuyor görüyordu ama kimse onun içindeki çığlıkları duyamıyordu.

*************

Bu durumu en sevdikleriyle hemen paylaşması gerekiyordu. İlk önce sevgilisine gitmeye karar verdi. O yanında olursa, annesine bu durumdan bahsetmek daha kolay olabilirdi. Eve gitti, anahtarla kapıyı açtı, evde olmayabilirdi, şu günlerde şarkıların kayıtlarıyla uğraşıyordu. İçeri girdi, çantasını hole bıraktı. Mutfaktan bir bardak su almak gittiğinde içerden sesler geldiğini duydu. "Yatak odasındaki televizyonu açık bıraktı herhalde" dedi içinden. Attığı her adımda seslere yaklaşırken, şehveti algıladığını hissetti. Ve açık kapının tam ortasında tüm hislerini kaybederken elindeki bardakta yere düşüp, tuzla buz oluyordu. 


***************

Ameliyat sonrası annesi ve arkadaşları yanındaydı. Boş bir çuval gibi hissediyordu kendini. İki ay sonra evleneceği adamı vokallerinden biriyle yakalamıştı, hemen ardından kendini ifade ettiği şarkıcılığı tamamen kaybedeceği ameliyatı geçirmişti. Kocaman bir oyunun içinde olduğu dünyadan indirilmişti sanki ve yeni bir şey öğrenmesi gerekiyordu. Şarkı söyleyemiyorsa eğer onları yazmalıydı.

Ameliyat sonrası tedavinin ardından, annesinin ve arkadaşlarının desteğiyle sıfırlanan hayatına yeni bir yön vermeye başlamıştı ve  içine korkularını, acılarını, duygularını, koca bir yaşamı kattığı şarkıları okumak için evinin kapısını aşındıran şarkıcılar vardı bu sefer hayatında.

Hayat, her seferinde baştan aldıkları şarkı kayıtlarında olduğu gibi değildi. Artık notaları ve sözcükleri özenle bir kerede seçmeliydi !..






{ಠ,ಠ}

|)__) 
-”-”-


(*) sensiz yaşayamam

 

4 Mart 2011 Cuma

kırık



************************


     Yalpalar durur deniz,
     iyi alınmış akşamın demi,
     şakaklarda üzgün yıllar.
     Kıyılarıma vurmuş
     ölü insan bedenleri...

     Kime sorsan hep
     kırık bir aşk hikayesi,
     Tuz buz heryer.

     Esen rüzgarla
     bir bir gidiyor aşiyandan kuşlar.
     Ellerim boşlukta,
     kime dokunsam hayal.



     s.ö.







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


2 Mart 2011 Çarşamba

yazgı





****************





     Deniz, "o" ve "diğeri"
      yalnızdılar.

     Boşalmış kaplarını
     biraz güneş,
     biraz bakış,
     biraz suyla doldurdular.

     Bedenleri birbirine dönük,
     Kolları boşlukta
     birer sarkaçtılar.

     Elinde kankırmızı bir çiçekle
     yüreğini uzattı "o".
     "Diğeri" seyretti kırmızı korkusuyla.

     Sahne öylece dondu.
     "O" ve "diğeri" nin
     yazgısı bilinmiyordu.


         

         s.ö.


       






{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-






BURADAYIM !
 BURADALAR ! 
BURADAYIZ !





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-

1 Mart 2011 Salı

bloguma dokunma !!!!







{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-


herkes evinde




*****************



     Kırık dökük ortalık,
     Heyecanın randevusu iptal..
     Havada hüzün kokusu
     ve bavuluyla kapıda yalnızlık.
     Herkes kendi evinde,
                 etrafı koklamakta..

     Üç gündür yoksuluz,
     üç gündür herhangi bir böcek.
     Ve şimdi herkes kendi evinde
     yüzünde her zamanki maskesi,
     uzaklar kadar yakınken
                            sevdanın nefesi,

     herkes kendi evinde şimdi.



     s.ö.





{ಠ,ಠ}
|)__) 
-”-”-